'Evet de Hayır da Güney Kürdistan için tehlike olacak'

Güney Kürdistan'ın 1992 yılından beri bir sistem kurmadığını söyleyen Berwarî, "Referandumda evet de çıksa hayır da çıksa Güney Kürdistan için tehlikeli günler başlayacak" dedi.

Güney Kürdistanlı akademisyen ve aynı zamanda Kürdistan Ulusal Kongresi (KNK) Divan üyesi Dr. Kamuran Berwari, Güney'de 25 Eylül'de yapılması planlanan bağımsızlık referandumuna ilişkin ANF'nin sorularını yanıtladı. Berwarî, referandum öncesi içeride ve dışarıda yaşanan tartışmaları, referandumun parlamento kararı olup olmadığı, tartışmalı bölgelerde oylamanın yapılıp yapılmayacağı ve Türkiye'nin tepkilerine ilişkin sorularımızı yanıtladı.

* Güney Kürdistan'da bazı partiler tarafından bağımsızlık referandumu kararı alındıktan sonra hem içeride hem de dışarıda bazı tartışmalar da başaldı. İçerideki tartışmalar ve eleştirilerin başında "Neden şimdi?" sorusu geliyor. Sizce neden şimdi?

Güney Kürdistan'da verilen tüm mücadeleler, serhildanlar, raperînler özgürlük ve bağımsızlık içindi. Ama ne yazık ki geldiğimiz noktada halkımız için ne istediğimizi bilmediğimizi görüyoruz. Kendi kaderini tayin etme hakkı sadece Güney Kürdistan için değil, Kürdistan'ın dört parçasındaki Kürt halkının da meşru hakkıdır. 1992 yılında parlamento ve hak sahibi olduğumuzdan bugüne daha farklı bir noktada olmalıydık. Ama Güney Kürdistan bugün tehlikeli ve belirsiz bir durum yaşıyor. Çünkü Güney'de bir sistemimiz yok. En büyük sorunumuz bir sistemimizin olmaması. Her şeyden önce bizim bir anayasamız yok. Yani sistemin ona göre işleyeceği bir anayasa yok. Çıkarılan yasaların bağlı olabileceği bir anayasa yok. Çıkarılan yasaların çoğu da siyasi partiler ve kişiler tarafından kendi çıkarları doğrultusunda çıkarılıyor.

* İçerideki bir diğer eleştiri de referandumun parlamento kararı olmadığı yönünde...

Evet, doğru diyorsunuz. İki yıl önce Güney Kürdistan parlamentosunun kapısında vurulan kilit ise Güney halkının umutlarını öldüren darbe oldu. Bir ülkenin içinde federal olarak yaşıyorsan ve bir parlamenton varsa, sen kalkıp parlamentoyu kapatırsan, halkın oylarıyla seçilen bakanları, milletvekillerini evlerine yollarsan bu kabul edilemez.

Tabi yine de referandum yapmak Kürt halkının hakkıdır, ama kalkıp da referandum için referandum yapmak da olmaz. Referandum bir amaç için yapılmalı. 2005 yılında yapılan referandumda Kürdistan halkının yüzde 98'i bağımsız bir Kürdistan için oy verdi. Ama o gün Güney Kürdisan siyasi güçleri halkın taleplerine kulak vermedi. Ondan önce 2003 yılında Saddam rejiminin yıkılması sırasında Kürtler bir karar vermeliydi, ama onu da yapmayıp o fırsatı da kaçırdılar. Şimdi de bu referandum halktan kaçırılarak yapılmaya çalışılıyor.

* Ne demek istiyorsunuz, biraz açar mısınız?

Her şeyden önce çalışabilecek bir parlamento, çalışabilecek bir hükümet olması gerekir. Sonrasında Eylül ayında parlamento seçimlerini yapman lazım. Daha sonra ise bir anayasa yapman lazım, yasalar çıkarman lazım. Çünkü bugünkü hükümetin yasal bir altyapısı yok. Bir karar alması meşru olmaz. Eğer bugün siyasi partiler parlamentoya dönmüyorsa sorun vardır demektir. Seçilmişlerin parlamentoya girememesi halk iradesinin ayaklar altına alınması demektir.

Bugün bizim yaptığımız işin hiçbir meşruiyeti yok. Çünkü ortada, seçilmiş bir iradenin karar verdiği bir yasallık yok. Bunun yanında birkaç siyasi parti ya da onların başkanları bir halk adına siyasi bir karar veremezler. Şüphesiz ki bir ülkede parlamento devre dışı bırakıldı mı diğer tüm kurumlar da yasallığını kaybeder. Diğer yandan Güney Kürdistan başkanının görev süresi iki yıldır dolmuş ama görevde kalmaya kararlar almaya, uygulamaya devam ediyor. Artık Güney Kürdistan'da yasa çerçevesinde kalan tek bir kurumumuz yok.

* Hewlêr ile Bağdat arasında "tartışmalı bölgeler var. Buralarda referandum yapılacak mı?

Kürdisan toplaklarının önemli bir kısmı tartışmalı bölgeler statüsündedir. Önce buralarda referandum yapılmalı. Buralar Güney Kürdistan'a bağlandıktan sonra başka adımlar atılmalı. Ama Güney Kürdistan'ın bazı yetkilileri, referandumun Kürdistan'ın bağımsızlığı ya da bu tartışmalı bölgelerin Güney Kürdistan'a bağlanması için olmadığı yönünde açıklamalar yapıyorlar. Mesela Lübnan'ın El Nehar gazetesine konuşan Irak Başbakanı Haydar El Ebadî, Kürdistan Bölgesi yetkililerinin kendisine "Bu referandumun Kürdistan'ın bağımsızlığı için atılan bir adım olmadığı" sözünü verdiğini söylüyor. Eğer böyleyse o zaman bu senaryodur Kürt halkı içine çekiliyor? Ya da değilse bölge yetkilileri bu konuya bir açıklık getirmeli.

* Tartışmalı bölgelerin bir kısmında Pêşmerge, bir kısmında Irak ordusu, bir kısmında Heşdî Şabî, bir kısmında başka güçler ve bazı yerlerinde ise DAİŞ var. Buralarda referandum nasıl yapılacak ve yapıldığı taktirde buralarda "Hayır" çıkarsa bu bölgeler kaybedilmiş olmaz mı?

Benim düşünceme göre, referandumda "Evet" de çıksa, "Hayır da çıksa Güney Kürdistan için tehlikeli günler başlayacak. "Evet" çıkarsa sen bunu uygulayamazsan o zaman halkın iradesini kırmış olacaksın. Bunun tüm sorumluluğu ve günahı da senin boynunda olur. Kürdisan halkının oyuyla "Hayır" çıkması durumunda büyük bir utanç olur ve tehlikeli günlerin başlangıcı olmuş olur.

*Bugünkü atmosferde baktığınız da Kürdistan Bölgesi için temel ihtiyaç ne sizce?

Güney Kürdistan'ın birinci ihtiyacı ulusal birliğini sağlamaktır. Halkının birliğini ve beraberliğini sağlamak birinci ihtiyaçtır. İkincisi de Güney Kürdistan'ın bir sisteme ihtiyacı var. Bizler 1992 yılından beri Güney'de bir sistem kuramadık. Gelinen noktada da sistemsizlik krizine bir de siyasi ve ekonomik kriz eklendi. Şimdi temel şey öncelikle bu krizli durumu aşmak gerekir. Halkın temel ihtiyacı bu krizli durumun aşılmasıdır. Bu halk tarihi boyunca bağımsızlığı ve özgürlüğü için yüzbinlerce şehit verdi. Ama buradaki esas soru şu: Sen bağımsızlık ve özgürlük için ne yaptın? Öncelikle bunun siyasi, ekonomik, toplumsal alt yapısını iyi hazırlamak gerekir.

* Ne yapıldı?

Senin tek çatı altında birleşmiş bir ordun yok, senin tek çatı altında toplanmış bir asayişin yok, senin milli bir ekonomin yok, ulusal bir eğitimin yok, bilimsel ve ulusal üniversitelerin yok, özgür bir basının yok, Kürdistani bir diplomasin yok, ülkende halk arasında eşitlik yok, siyasi partiler arasında eşitlik yok, Kürdistan'ın diğer üç parçasıyla kavgalısın, Rojava'yla kavga ediyorsun, Bağdat'la kavgalısın, Avrupa ve ABD ile ilişkilerin bozuluyor. Elimizde bir tek Erdoğan var. Ama biz Erdoğan yoluyla ne bir devlet kurabiliriz ne de bir referandum yapabiliriz. Bağımsızlıktan söz ediyoruz ama günlük olarak Türkiye'nin Güney'deki tank sayısını arttırıyorsunuz. Onların askerlerine Musul'da şurada burada yeni kamplar açıyoruz.

* Ama referanduma en amansız şekilde Türkiye karşı çıkıyor?

Türk devletinin Güney Kürdistan ile ilişkileri yalan üzerine kurulmuş. Buradaki siyasi partilerle kurduğu ilişkiler de yalan ve kandırmaca üzerine kurulmuş bir siyasettir. Kendimizi hiç kandırmayalım, Türk devleti ne geçmişte, ne bugün ne ya yarın Kürdistan'ın hak kazanmasını, özgür olmasını ya da bağımsız olmasını hiçbir zaman istemedi, istemeyecek. Bu sadece Güney için değil, diğer parçalar için de geçerli. Türkiye, nerede olursa olsun Kürtlerin bir statü sahibi olmasını istemez. Bunu her fırsatta da açıkça dile de getiriyor.

*Mesela Erdoğan hala Güney Kürdistan'ı bir "hata" olarak görüyor...

Evet, Rojava'yı tehdit ettiğinde "Kuzey Irak'ta yaptığımız hatayı, Kuzey Suriye'de tekrarlamayacağız" diyor.

*Ama KDP de "Türkiye olmasa dünyaya açılan kapımız kapanır" diyor. Sizce bunun realitesi nedir?

Bu artık bayatlamış bir söylem. Şüphesiz ki Güney Kürdistan'ın Türkiye ile de ticari ilişkileri olabilir ama bizim siyasetimizin bunu bir tehdit olarak toplumun önüne koyması da olmaz. Eğer bir siyaset üretemiyorsan bahanelere sığınırsın. Bu da böyle bir şey. Eğer bugün Kürt halkı ulusal birliğini sağlarsa, Kürtler arası, Kürt partileri arası ve parlamento ile halk arası iyi ilişkiler kurulursa kimse Güney Kürdistan'ı böyle şeylerle tehdit edemez. Başka yollar var. Suriye'ye açılan yollar var, Irak'la var, İran'la var. Sadece Rojava kapısını açsan bile Güney Kürdistan rahatlıkla kendini idame edebilir ve gelecek için sağlam bir zemin bile oluşturulur. Ama yok, eğer Türkiye kendi menfaatleri için Güney Kürdistan'da bir partiyle ailevi ilişkiler geliştiriyorsa bu da Kürtlerin içini karıştırmak içindir. Eğer Türkiye gerçekten demokratik ve barışçı bir ülke olsaydı, Kuzey'de her gün Kürt çocuklarını öldürmez, zindanlara atmazdı. Kaldı ki Türkiye'nin kendisi bile büyük bir zindan dönüşmüş durumda. O yüzden halkımız "bizim Türkiye'den başka yolumuz yok" yalanlarına kanmamalı. Bilakis eğer biz kendi aramızda ve diğer komşularımızla sağlam zeminler üzerine ilişkiler tesis edersek, Türkiye Güney Kürdistan'a muhtaç olacaktır. 1992 yılından beri Güney Kürdistan'dan milyarlarca dolar Türkiye'ye gitti. Güney Kürdistan da Türkiye'nin pazar yeri olmuş durumda.

* Son zamanlarda referandum konusunda KDP'ye en ufak bir eleştiri yapıldığında "bağımsızlı karşıtı” olarak değerlendiriliyor. Buna ne yapılmaya çalışılıyor?

Kürdistan kimsenin şahsi mülkü değil. Kürdistan bir partinin, ailenin ya da zümrenin malı değil. Kürdistan Kürtlerin yurdudur. Bunun savunması yapan da Kürt halkıdır. Bunun için bedel ödeyen, kurbanlar veren de yine Kürt halkıdır. İnsanlar geleceklerini konuşuyorsa, tartışıyorsa kimsenin de onları mahkeme etmeye hakkı yok. Bence KDP de böyle ele almalı. Eleştiriler temelinde kendisini gözden geçirebilmelidir. Bunu yaparsa daha doğru ve kazanımcı bir tarz uygulamış olur. Bu hem parti olarak onların hem de Kürt halkının özgür geleceği açısından daha doğru bir yöntemdir.