Gün, faşizme karşı mücadeleyi yükseltme günüdür

Basında bazı yazarlar Kürtler üzerinde böyle kapsamlı soykırım politikası yürüten Tayyip Erdoğan şefliğindeki AKP iktidarı ile görüşmeler yapılabilirmiş, böyle bir faşist iktidarla sorun çözülebilirmiş gibi bir algı yaratmaya çalışıyorlar.

Şu anda Türkiye’de tarihin en faşist hükümeti iktidarda bulunmaktadır. Hiçbir iktidar zamanında bu kadar insan tutuklanmamış ve gözaltına alınmamıştır. Hiçbir iktidar zamanında görülmeyen uygulamalar bu iktidar zamanında gerçekleşmektedir. 1990’lı yıllarda köyler yakılıp yıkılırken, AKP iktidarı köy yakıp yıkmaya şehirleri yakıp yıkmayı da eklemiştir. 1990’lı yıllardaki gibi milletvekilleri zindanlara atılmıştır. Onlarca belediye eşbaşkanı da zindanlardadır. Kürdistan’daki belediyelere kayyum atanarak halkın seçtiği temsilcilerle yönetilen belediyeler gasp edilmiştir. Keyfi tutuklamalar hiçbir darbe döneminde görülmeyecek düzeye çıkarılmıştır. Her gün onlarca insan susturulmak ve iradesi kırılmak için tutuklanmaktadır. Eskiden köyler yakılıp yıkılarak boşaltılırdı. Şimdi haftalarca evlerin dışına, bahçeye, tarlaya, meraya gitmek yasak haline getirilerek köy yaşamı öldürülüp insanlar göçe zorlanmaktadır. Tayyip Erdoğan şefliğindeki AKP hükümeti Kürtleri soykırıma uğratmak için akla hayale gelmedik uygulamalar yapmaktadır. Tayyip Erdoğan, ikinci Enver Paşa olmak için her yol ve yönteme başvurmaktadır. Birinci Dünya Savaşında Ermeniler soykırıma uğratılırken, Üçüncü Dünya Savaşı ortamında Kürtler soykırıma uğratılmak istenmektedir. Bu gerçeği görmeyen Kürtler tarihi bir gaflet içinde yaşıyor demektir. 

Basında bazı yazarlar Kürtler üzerinde böyle kapsamlı soykırım politikası yürüten Tayyip Erdoğan şefliğindeki AKP iktidarı ile görüşmeler yapılabilirmiş, böyle bir faşist iktidarla sorun çözülebilirmiş gibi bir algı yaratmaya çalışıyorlar. Hem de Kürt Halk Önderi üzerinde ağır tecridin uygulandığı ve Özgürlük Hareketi’nin tasfiye edilmek istendiği süreçte! Kürt Halk Önderi ve Kürt Özgürlük Hareketi’ni emrivaki ile karşı karşıya bırakmak için böyle bir algı operasyonu yapıldığı anlaşılmaktadır. AKP iktidarının içeride, dışarıda, bölgede zorlandığı bir dönemde Saray Gladyosu ve MİT’in böyle bir algı yaratma peşinde olduğu görülüyor. Böylece Kürt halkının ve demokrasi güçlerinin bu iktidara karşı mücadelesi zayıflatılmak isteniyor. 

Kimi gazetecilerin değerlendirmeleri ve yorumlarından anlıyoruz ki, bu tür algı operasyonlarıyla HDP’nin kuruluş felsefesi ve tarihi misyonu da etkisizleştirilmek istenmektedir. 7 Haziran, faşist Tayyip Erdoğan ve tüm Kürt düşmanlarının HDP’den ne kadar korktuklarını gözler önüne sermiştir. HDP’nin Türkiye’nin tüm halklarını ve demokrasi güçlerini bir araya getirip mücadele ettiğinde tek tipçi soykırımcı sömürgeciliğin sonunun geleceği ve Türkiye’nin demokratikleşeceği görülmüştür. Türkiye’nin demokratikleşmesi demek, Tayyip Erdoğan’ın da, bilumum Kürt düşmanlarının da, otoriter-hegemonik sistemden nemalananların da sorununun gelmesi demektir.  Bu nedenle 7 Haziran seçim sonuçlarına darbe yapılmıştır. Bugün HDP üzerinde yürütülen baskı ve tutuklamalar bu devrimci demokratik partiyi tasfiye etme amaçlıdır. 

HDP, Türkiye’deki tüm halkların devrimci demokratik partisidir. Türkiye’de örgütlü demokratik topluma dayalı demokratik devrim yapma sorumluluğu üstlenmiş bir partidir. Zaten ilk önce HDP değil, HDK kurulmuştur. HDP, HDK’ye dayanarak var olmuştur. HDK gibi DTK de Kürdistan’da halkın demokratik toplum örgütlenmesini bağrında taşıyan demokratik devrim gücüdür. Halkın özyönetimi, yani yerel demokrasiyi gerçekleştirerek örgütlenen ve bu örgütlülüğüyle HDP gibi demokratik partiyi var eden demokratik toplum gücüdür. Daha doğrusu HDP felsefesini, karakterini ve politikasını demokratik toplumu temsil eden HDP örgütlenmesine dayandırmıştır. Bu örgütlenmeler içindeki toplulukların özlemleri olan politikaları dillendiren ve pratikleştirmek isteyen bir parti olarak tarih sahnesine çıkmıştır. Klasik partilerden farklıdır. Her şeyi kendinde merkezileştiren ve odaklaştıran bir parti değildir. Taban örgütlenmelerine dayanan, halkı güç yapıp özyönetim organlarına kavuşturan, demokratik toplumu güç yapan HDK ve DTK’nin siyasi alandaki sesi olan ve onların özlemlerinin gerçekleşmesini sağlama çabası içinde olan bir partidir. 

Kuşkusuz bunları da halkların demokratik birliğine ve demokratik topluma dayanan mücadelesiyle yapacak partidir. Kuruluş felsefesi, halkların birliği ve ortak mücadelesiyle demokratik devrimi gerçekleştirmeyi hedefleyen bir karakterdedir. Şimdi Tayyip Erdoğan ve Saray Gladyosu tutuklamalar ve ağır baskılarla HDP’yi toplumun demokratik örgütlenmesine dayanarak mücadeleyi geliştiren bir parti olmaktan çıkarıp sadece birileriyle görüşen, birilerinden talep ederek sorunlara çözüm arayan bir parti derekesine düşürmek istemektedirler. Hem de dört dörtlük bir faşist iktidarın olduğu, dizginsiz faşist saldırıların sürdürüldüğü, demokratik en ufak bir şeye tahammülün gösterilmediği ortamda! HDP böyle şeylerle oyalanıp gerçek kimliği, karakteri ve kuruluş felsefesinden koparılıp varlığı anlamsız hale getirilmeye çalışılmaktadır. Tayyip Erdoğan ve Saray Gladyosu şimdi HDP’ye yönelik böyle bir ağır saldırı başlatmış bulunmaktadır. HDP üzerinde programlı ve planlı bir saldırı yürütülmektedir. HDP bir özel ve psikolojik savaş saldırısı altındadır. 

Bir gün bir milletvekili bırakılıyor, sonra tekrar tutuklanıyor. Her gün bir milletvekili için yakalama kararı çıkarılıyor; sonra gözaltına alınıyor. Tüm bunlar Tayyip Erdoğan şefliğindeki Saray Gladyosu tarafından yaptırılıyor. Hangi milletvekilinin tutuklanacağı, hangisinin gözaltına alınıp bırakılacağı, hangisinin milletvekilliğinin düşürüleceği tamamen Saray Gladyosu ve MİT ortaklığında belirlenip uygulanıyor. Çünkü bunlar HDP’nin Türkiye’nin demokratikleşmesi için önemini çok iyi biliyorlar. 

HDP, demokrasi güçlerini birleştirme ve demokrasi mücadelesi verme sorumluluğuyla yükümlü bir partidir. Tarih sahnesine bu yükümlülüğü üstlenerek çıkmıştır. Bu yükümlülükle tarih sahnesine çıkan HDP’ye mevcut faşist ortamda bu konuda daha büyük görevler düşmektedir. HDP’nin önünde şimdi böyle bir demokrasi mücadelesini tereddütsüz geliştirme görevi durmaktadır. Faşizm ancak böyle geriletilebilir. Türkiye ancak böyle demokratikleşir, Kürt sorunu ancak böyle çözülür. Bunun dışındaki her yaklaşım kim tarafından gösterilirse gösterilsin topu taca atmak ve demokrasi mücadelesine girmemek anlamına gelir. 

Kaynak: Yeni Özgür Politika