Halkların mücadelesi gerçek yüzleri açığa çıkarmaktadır-MAKALE

Irak’ta, Suriye’de, Türkiye’de, İran’da ve tüm Ortadoğu’da siyasal sorunlar ve çatışmalar bitmiyor. Bu ülkeler ve Ortadoğu demokratik olmadığı müddetçe egemenlik politikaları dayatılacak, buna karşı direnişler olacaktır...

Demokratikleşmenin olmadığı yerde milliyetçilik ve mezhepçilik sürekli çatışma üretecektir. Ortadoğu’da ezilen halklar ve topluluklar özgür olmak istiyorlar. Ancak demokratik olmayan, halkların ve toplulukların özgürlüğünü tanımak istemeyenler özgürlük isteyenleri yine eskisi gibi ezmek ve egemenlik altında tutmak istiyorlar. Bunun en somut örneği, özgür ve özerk olmak isteyen Şengal’e yönelik yapılan saldırılardır. Şengal’de Esad rejiminin Dêra Zor’da QSD güçlerine saldırılarıdır. Başurê Kurdîstan’da referandum gerekçe gösterilerek Türkiye başta olmak üzere bölge ülkelerinin Kürtlere yönelik tehditleridir. Êzîdîlerde, Kürtlerde ya da başka topluluklarda biraz özgürlük isteği gelişince despot ve soykırımcı karakterleri depreşmektedir.

Êzîdxan 3 Ağustos 2014’te DAİŞ saldırılarına uğradı. Bu saldırıları HPG gerillaları püskürttü. YPG savaşçıları koridor açarak Êzîdîleri soykırımdan kurtardı. HPG gerillaları Êzîdî gençlerini örgütleyerek Êzîdî öz savunma güçlerinin oluşmasına yardımcı oldular. Êzîdîlerin öz savunma gücü olan YBŞ, Şengal ve çevresini kurtardı. Ancak KDP Şengal’i savunmadığı halde tekrar dönüp Şengal’e hakim olmak istedi. Şengal’in bazı yerlerine yerleşti. Bu yılın Haziran ayında bazı çetelerle birlikte Şengal’e saldırarak tümden hakim olmak istedi. Zırhlı araçların önüne geçen gerillaları katletti. Şengal’in işgal edilmesinin önüne geçmek isteyen kadınlara ateş açtı. Bir Êzîdî genç kızını katletti, birkaçını da yaraladı. KDP tüm bunları yeniden Êzîdîler üzerinde egemenlik kurmak için yaptı. Êzîdîlerin özerklik temelinde kendi kendini yönetmesini engellemek için yaptı. Hatta Türk devletiyle işbirliği içinde Şengal’i uçuklarla bombalattı.

KDP, Êzîdîlerin özgür ve demokratik yaşamına tahammül etmezken, Êzîdîlerde ortaya çıkmış iradeyi zorla ya da para imkanlarıyla kırmak isterken DAİŞ’in Şengal’in çevresinden çıkarılmasından sonra bu defa da Irak ve Haşdi Şabi Şengal’e hakim olma çabasına girdi. Şengal üzerine baskı kurmaya, baskıyla ve parayla Êzîdîleri kontrol etmeye yöneldi. KDP’nin yaptıklarını bu defa Irak ve Haşdi Şabi yapmaya başladı. Nitekim geçen hafta YBŞ’nin DAİŞ’ten kurtardığı alanlara girerek Êzîdxan üzerinde hakimiyet alanını genişletmeye çalıştı. YBŞ buna karşı direndi. Irak ordusunun parçası olan Haşdi Şabi’yi özgürleştirilmiş alanlara sokmadı. Êzîdîler ve öz savunma gücü YBŞ, Êzîdxan’ın özerkliğinde kararlı olduklarını bir daha ortaya koydular. Êzîdîler Êzîdxan’ın özerklik projesinde ortaya koydukları özgür ve demokratik yaşam kabul edilmeden ne Irak devletiyle ne Başurê Kurdîstan hükümetiyle ilişkilerinin ne olacağını konuşmak istemediklerini gösterdiler. KDP, Êzîdîlerin öz savunma gücünü peşmerge bakanlığına bağlamak; Irak ise Irak Savunma bakanlığına bağlamak ve kendi askeri yapmak istedi. YBŞ, kendisinin Êzîdî Halk Meclisine bağlı olduğunu ve Êzîdxan’ın öz savunmasıyla görevli olduğunu bir kez daha herkese hatırlatmıştır. Êzîdxan’ın öz iradesi halk meclisidir. Öz savunma gücü ise meclise bağlı olan YBŞ’dir. Bunu kabul etmeyen ve Şengal’e hakim olmak isteyen kim olursa olsun YBŞ ve Êzîdîler direnir.

Suriye’de QSD güçleri kuzey Suriye’yi DAİŞ’ten temizlediler. QSD güçleri Demokratik Kuzey Suriye Federasyonunu korumak için Dêra Zor alanında Fırat’ın doğusunu ve kuzeyindeki alanları DAİŞ’ten kurtarma hamlesi başlattılar. Buna karşı da Suriye ordusu güçleri QSD’ye saldırdılar. Halbuki Demokratik Kuzey Suriye Federasyonu Suriye’nin birliği içinde demokratik çerçevede yaşamak istiyor. Bu açıdan demokratik yaşamına tehdit olacak bir durumun ortaya çıkmasını istemiyor. Bu nedenle hem Demokratik Kuzey Suriye Federasyonu, hem de Rojava Kürdistan kantonlarının güvenliği için Reqa ve Dêra Zor’un kuzeyinde bir savunma hattı kurmak istemiştir. Ancak Suriye rejimi hala demokratik bir Suriye ve özgür Kürdistan istemediği için QSD güçlerine saldırmıştır.

KDP’nin kendi parti sorunlarını çözmek için referandumu gündeme getirmesiyle birlikte bölge ülkelerinin Kürtlere olumsuz yaklaşımları kendini bir daha açığa vurmuştur. Kuşkusuz KDP referandum kararıyla birlikte Kürtlere kazandırmayacak bir yanlış strateji izlemiştir. Hem de meclisi reddederek ve Kürtleri parçalayarak! Bu konuyu bizler de birçok Kürt partisi ve şahsiyet de eleştirmiştir. KDP’nin tutumunun sömürgeci soykırımcı devletler gibi bir hakimiyet kurma anlayışı olduğunu vurgulamıştır. KDP, Kürtlerin demokratikleşmeyle kazanacağını görmeyip yüz yıl önceki siyasi zihniyet ve paradigmayla kendisini tam hakim kılacak ve sömürü zemini olacak devlet sınırlarını çizme peşine düşmüştür. Kürtleri değil, KDP’yi düşünen yaklaşımla hareket ettiği için Kürtleri zor durumlara düşürecek yanlış politikalar ve tutumlar içine girmektedir. Ancak başta Türk devleti olmak üzere bölge devletleri bu referandumla gerçek yüzlerini açığa vurmuşlardır. Düne kadar KDP’yi Kürtlere ve PKK’ye karşı kullanan, KDP desteğiyle Kürtler üzerindeki zulüm düzenini sürdürmek isteyen AKP iktidarı, referandumla birlikte Kürt düşmanlığını açığa vurarak Başurê Kurdîstan’ı işgal etmekle tehdit etmiştir. Öyle ki sınırda Irak askerleriyle tatbikat yapmıştır. Bir yıl önce Rojava için ansızın bir gece gelebiliriz, derken, bu defa bunu Başurê Kurdîstan için söylemiştir. Tayyip Erdoğan en son Kürtlere “sizin Kerkük’te yeriniz yoktur” diyerek nasıl Kürt düşmanı olduğunu göstermiştir. Hatırlanırsa üç yıl önce de Kobanê için “orası Ayn el Arap’tır, Araplara aittir” diyerek Kürt düşmanı yüzünü göstermişti. Tayyip Erdoğan’a göre bir yer Kürtlere ait olmasına da kimlere ait olursa olsun. AKP iktidarı ve Türkiye’nin nasıl bir Kürt düşmanı olduğu bir daha gösterilmiştir. Türkiye sadece kendisi Kürt düşmanlığı yapmıyor, herkesi de Kürt düşmanlığı etrafında bir araya getirmeye çalışıyor. İran, Irak ve Suriye’yi Kürt düşmanlığı etrafında bir araya getirmesi bu karakterini açıkça ortaya koymuştur

Ortadoğu’da süren Üçüncü Dünya Savaşı, yeni dengeler ve statükolar kurulması sürecine girince Ortadoğu’nun temel sorununun Kürt sorunu olduğu bir daha görülmüştür. Kürt sorunu çözülmeden Ortadoğu’da kalıcı bir barış ve istikrar sağlanamaz. Bölgedeki demokratik zihniyetin oluşması açısından da Êzîdxan’ın özerkliği kilit bir rol taşımaktadır. Çünkü Êzîdîler özerk olmadan Ortadoğu’da hiç kimse demokratik zihniyete sahip olduğunu iddia edemez.

KAYNAK: YENİ ÖZGÜR POLİTİKA