Midyat kampındaki Êzidîler: Bizim insan olduğumuzu unuttular!

Midyat kampına nakledilen Êzidîlerin sorunları 6 aydır çözülmediği gibi daha da katmerleşiyor.

Mardin'in Midyat ilçesinde bulunan kampta yaşayan Êzidîlerin sorunları her geçen gün artıyor. Çocukların yeteri kadar beslenemediği kampta,  çadırlar çok kalabalık ve kış, yazlık çadırlarda elektrikli sobalarla geçirildi.

Sağlık imkanlarına erişimde çok zorlanan Êzidîler, ‘bizim insan olduğumuzu unuttular’ diyor.

Bin ikiyüz Êzidî göçmen, 2.5 yıl Diyarbakır Yenişehir Fidanlık Kampı'nda kaldıktan sonra Yenişehir Belediyesine kayyum atanması sonrası zorla Mardin'in Midyat ilçesindeki mülteci kampına nakledildi.

Afet ve Acil Durum Yönetimi (AFAD ) kampına gönderilen Êzidîlerin nakil döneminde başlayan sorunları gün geçtikçe katmerleşiyor ve bir çözüm bulunma arayışına da girilmiyor.

Kampta temel sorunların başında; yeteri kadar çadır bulunmaması, sağlık hizmetlerinin paralı olması, bebek ve çocukların beslenememesi geliyor.

Kışı, yazlık çadırlarda zor koşullarda geçiren Êzidîlerin, tek ısınma yöntemleri elektrikli sobaydı. Odun ve kömür sobası kurulmasına izin verilmeyen kampta, yeteri kadar battaniye ve yatak ihtiyacı da karşılanmadı.

İki, bazen de üç ailenin bir arada yaşadığı çadır kampının, temizlik ve hijyen koşulları da yok denecek kadar az. Lavabo ve tuvalet olan yerle, yemek yapılan alan içi içe. Çadırlar çok kalabalık, buna karşın temizlik malzemeleri yeteri kadar karşılanmıyor.

İŞİD gibi grupların sempatizanlarıyla aynı kampta birlikte kalmak zorunda bırakılan’ Êzidîler, seslerini duyuramıyor.

İnançlarından dolayı ayrımcılığa uğrayan Êzidî mülteciler, kampta sürekli baskı altında tutularak, farklı statü uygulanıyor.

Kampta, olumsuz koşullardan kaynaklı çocuk ve bebekler sık sık hasta oluyor.  Kampta kalan 8 yaşında bir çocuk da, tedavi masraflarını ailesi  karşılayamadığı için,  ameliyat olamıyor.

Kampta kalanlar Pazartesi ve Salı günleri haricinde dışarıya çıkamıyor. AFAD, kampı gazeteci ve insan hakları heyetlerine  tamamen kapatılmış durumda.

Êzidîler, muayene ve  ilaç alımı hizmetlerinde yüzde 20’lik bir kısmı ödemek zorunda

Bırakıldığı için, birçok aile maddi yetersizlikten kaynaklı doktora gidemiyor.

58 yaşındaki Ahmet Qasım, sürekli kamptan atılmakla tehdit edildiklerini dile getirerek, kendilerine Diyarbakır’da verilen ihtiyaç kartlarının hala birçok aileye geri verilmediğini ifade ediyor:

“En azından onlarla ihtiyacımızı karşılayabiliyorduk. Burada birçok aileye verilmedi. Biz de bekliyoruz. Yemek ve içecekler çok yetersiz. Birçok kadın çocuklarını emziremiyor, sütleri hastalık ve beslenememekten kaynaklı gelmiyor. En büyük sorunumuz artık hayatta kalmak. Geçtik diğer sorunları. Çocuklarımız yeteri kadar süt içemiyor. Hasta olanlar da çok fazla.”

‘ÇOCUKLARIN SAĞLIK PROBLEMLERİ BİZİ ÇOK KORKUTUYOR’

Qasım, Pazartesi ve Salı günleri haricinde kamptan ayrılmalarına izin verilmediğini anlatarak, şunları aktarıyor: “Diyarbakır’da en azından ben kâğıt, demir toplayarak çalışırdım. Burada bu şansımız da elimizden alındı. Çadırlarda iki aile 15 nüfus kalıyoruz. Kalabalık, soğuk, sıcakla uğraşıyoruz. Yemekler yetersiz ve sağlıksız. Ramazanda bize de oruçluymuşuz muamelesi yapmak isteyip yemek çıkarmamaya uğraşıyorlar. Yaşananları anlatamıyoruz ve korkuyoruz. Çocukların sağlık problemleri bizi daha çok düşündürüyor. Hiçbiri yaşını göstermiyor, gelişimleri durmuş durumda.”

‘ÇALIŞIP ONLARA MUHTAÇ OLMAK İSTEMİYORUZ’

‘Dışarıda kalmaktansa bu zorluğu çekmeye razı kalıyoruz’ diyen Qasım, şöyle devam ediyor: 

“Hastaneye çok çok kötü olmayana kadar gitmiyoruz. Bir gelirimiz yok hepsi kampın verdiği o ihtiyaç kartı. Oda neye yeter gelip görsünler. Burayı denetime açtıklarında bir düzen veriyorlar, onun haricinde bir şey göremedik. Ne düğün ne de cenazelere gitmemize izin veriliyor. Yeteri kadar izin verilmediği için gidip akrabalarımızı göremiyoruz.  Bizim insan olduğumuzu unutmuşlar. Serbestçe çıkıp çalışmak istiyoruz. Bizi kendilerine mahkum edip,  muhtaç etmek istiyorlar.”

‘KADINLAR DA HASTA’

Kadın ve çocukların çok zorlandığını aktaran Qasım, kadınlara özgü birçok hastalığın olduğunu; ama tedavi imkanı olmadığı için dile bile getirilemediğini anlatıyor: “Kadınların bazıları artık soğuk ve sıkıntılardan kaynaklı sağlıklı değil. Bütün yük onlarda. Çocuklar beslenemiyor, sağlıksız ortamlarda oynuyorlar. Ne tuvalet var onlar için ne de okul. En çok onlar zorlanıp, hasta oluyor.”