Orman yakmak serbest!

Anladık, KDP Bakurê Kurdîstan’da şehirlerin yakılıp yıkılmasına sesini çıkarmadı; sessizliğiyle AKP’ye destek verdi.

Türk devleti için orman yakmak hak ve serbest olmuş. Herhalde kibritle orman yakmak yasak, ancak uçaklarla, roketlerle, bombalarla, havanlarla yakmak serbest! Ya da Kürdistan’da orman yakmak serbest! Nasıl ki gerillanın halk desteğini ortadan kaldırmak için sivil halk öldürülüyor, baskı görüyor, zindanlara atılıyor ve topraklarından göçertiliyorsa, gerillanın hareket alanını sınırlamak için de ormanlar yakılıyor. AKP iktidarının insanlara yönelik işlediği suçlar, doğaya karşı işlediği suçlar aynı amaçla yapılıyor. Kürt halkının özgürlük mücadelesini bastırmak için her yol ve yöntem bu devlet için haktır. Öyle ki, dünyaya da ben Kürtleri ortadan kaldırmak için her şeyi yaparım, ama hiçbiriniz karışamazsınız diyor. Zaten şu anda herkesle kavgalı olması bu minval üzerinedir. 

Dünya da gerçekten ikiyüzlüdür. Tayyip Erdoğan Kürdistan’da yerleşim yerleri dahil her şeyi yakıp yıktırıyor, ancak ciddi bir tepki gösterilmiyor. Kürdistan’da her gün ormanlar cayır cayır yanıyor, ama ciddi bir tepki yok. Sanki orman yakmak Türkiye’nin kazanılmış hakkıymış gibi! Ormanlar, insanlığın ve tüm canlılar akciğeriymiş. Böyle değerlendiriliyor. Bu nedenle tüm ormanlar tüm insanlığın değeri olarak görülüyor. Çünkü havanın ulus devlet sınırları yoktur. Ne var ki dünyanın başka yerlerinde orman yangını olunca haber oluyor, kıyamet koparılıyor; Türk ordusu ve polisi gerillanın hareket alanını sınırlamak için ormanları yakınca bu haber olmuyor, dünya ayağa kalkmıyor. Bu, ciddi bir paradoks ve ahlaksızlık değil mi? 

Tayyip Erdoğan için Kürtlere karşı suç işlemek serbest. Bu konuda her gün vaaz veriyor, fetva çıkarıyor. Kürtleri sindirmek için öldürme de, katliam da, yakıp yıkmak da serbest. Bunlar sanki Tayyip Erdoğan’a kutsal kitaplarda bir hak olarak verilmiş. Orman, Kürtlerin coğrafyasında olursa yakılabilir! Tayyip Erdoğan’a bu yangınlar sorulsa herhalde pişkin pişkin bunlar köy evlerindeki bacaların dumanıdır diyebilir. Tayyip Erdoğan’ın emriyle bu ormanlar yakıldığı gibi, halk söndürmek istediğinde ise engelleniyor, söndüremezsiniz deniyor. Söndürmek isteyenler PKK’ye yardım ve yataklık yapanlar olarak görülüyor. Türkiye’de bir zamanlar orman yangını çıkaranlar için idam verilmeli tartışmaları yapılıyordu. Bir ağaç yakmak bir insan öldürmektir deniliyordu. Tayyip Erdoğan ise binlerce defa idam edilmeyi hak etmiştir. 

Tayyip Erdoğan’ın emriyle her gün havalanarak Kürdistan’ı bombalayan uçaklar Kandil ve Medya Savunma Alanlarını yakıyor. Ancak ne KDP’den, ne de YNK’den ses var. Aslında bu sessizlik ulusal duyguların yitimidir. Ulusal duygular bir de ormanlarına, suyuna ve havasına sahiplenmekle olur. Ormansız, susuz, havasız vatan mı olur? Vatan sadece petrol kuyuları mıdır? Para getiren doğalgaz ve benzeri şeyler midir? Ülkenin ormanlarına, tarihi eserlerine, eski yerleşim yerlerine sahip çıkmayanlar kendilerine yurtseverim diyemez. Şimdi KDP 25 Eylül’de yapılacak referandum için milliyetçiliği köpürtüyor. Yanı başında ormanlar yanıyor, toprak gidiyor, ama buna KDP’nin sesi çıkmıyor. Ormanlar yok olunca toprak da yok oluyor; seller toprakları önüne katıyor, denizlerin, okyanusların diplerine götürüyor. 

KDP sık sık şurası benim, burası benim diyor. Hatta bu toprakların gerçek sahiplerine, kendisi dışındaki Kürtlere şuradan çıkın, buradan çıkın deme hakkı görüyor. Ama sıra Türk devletine gelince susuyor, pusuyor. Türk devleti bugün Başurê Kurdîstan’ı işgal etmiş, her yere askerlerini, özel kuvvetlerini, MİT’ini, itini doldurmuş, ama KDP’den ses yok! KDP, Kürt düşmanı Türk askeri ve özel kuvvetlerini ve istihbaratını en mahrem yerlerinde koruyor, ama başka Kürt örgütlerine Kürtlük dersi vermeye kalkıyor. KDP, Başurê Kurdîstan’ın her yerine giren Türk ordusunun çıkarılması için bir referandum yapmayı aklına getirmiyor. 

KDP’ye, sen önce ormanlarına sahip çık derler. Şu anda Kürdistan’ın kuzeyinde, güneyinde Türk devletinin uçakları, bombaları ormanları yakıyor. Kürdistan’ın her tarafından dumanlar yükseliyor. Bunları KDP’nin en iyi müttefiki AKP ve Erdoğan yapıyor. Yakılan ormanların söndürülmesine bile izin verilmiyor. KDP’nin bu sessizliği vicdansızlık değil mi? Yurt sevgisinden uzaklık değil mi? Kürtlük, petrol kuyularının üzerine oturmaktan ibaret değildir. Kürtlük, tarih içinde oluşmuş kültür kuyularına ve doğaya sahip çıkmakla belli olur. 

Anladık, KDP Bakurê Kurdîstan’da şehirlerin yakılıp yıkılmasına sesini çıkarmadı; sessizliğiyle AKP’ye destek verdi. Yıllardır Kürtlere yapılan zulme göz yumuyor. Hiç değilse referandum yaptığını söylediği toprakların doğasına, suyuna, havasına sahip çıksın. Yoksa hiç kimse KDP’nin yaptığı Kürtçülüğü de, Barzani ailesinin yaptığı Kürtçülüğü de ciddiye almaz. Zaten KDP’nin politikaları da Kürt halkında Kürtleri savunmuyor; kendi çıkarlarını savunuyor biçiminde ciddi kuşkular uyandırmıştır. 

Ormanları yakmak, Tayyip Erdoğan’ın kazanılmış hakkı değildir. Kürtleri soykırıma uğratmak Tayyip Erdoğan, AKP ve tüm Kürt düşmanı müttefiklerinin hakkı değildir. Böyle bir müktesebatları yoktur. O zaman başta Kürtler ve Türkiye halkları olmak üzere tüm dünya bu orman yakmalara, doğa yıkımına, tarih ve kültür düşmanlığına dur demelidirler. Yoksa sadece doğa kirlenmez, buna sessiz kalanlar da kirlenir. 

YENİ ÖZGÜR POLİTİKA