Bayık: Ulusal Kongre için herkes sorumluğunu yerine getirmeli

KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Cemil Bayık: Ulusal Kongre’nin bir an önce gerçekleşmesi için pratikte sorumluluklarını yerine getirmeli. Bu parti, kurum, aydın, yazar sanatçı her kesim için geçerli.

KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Cemil Bayık, RojNews ajansının sorularını cevapladı.

Ortadoğu’daki dengelerin yeniden oluşturulduğu bir dönemde Ulusal Kongre için çağrıda bulundunuz. Bu denklemde çağrısını yaptığınız Ulusal Kongre’ye nasıl bir rol atfediyorsunuz? Kürtler açısından neyi ifade ediyor? 

Sorunuza cevap vermeden önce, yeni yıla girerken birkaç hususu belirtmek isterim. Bir yılı geride bırakıyor, yeni bir yıla giriyoruz. Bu vesileyle Kürt halkının, tüm insanlığın, Önder Apo’nun, gerillanın ve mücadele sahalarındaki tüm yoldaşların yeni yılını kutluyorum. Yeni yıl mücadele ve direniş yılı olacak ve Kürt halkı her yıldan daha çok amaçlarına yaklaşacak. Bu esaslar temelinde tüm Kürt halkını selamlıyorum. 

Bilindiği gibi Ulusal Kongre için bir çağrı yaptık. Bu çağrımızı tüm siyasi partiler, kurumlar, örgütler ve basına ilettik. Herkes bu çağrının gerekleri üzerinde duracak. Çünkü bunu Kürt halkı için temel bir ihtiyaç olarak görüyor ve oldukça önemli buluyoruz. Çünkü Ortadoğu’da büyük bir savaş veriliyor. Buna Üçüncü Dünya Savaşı diyoruz. Neden bu biçimde adlandırıyoruz? Çünkü Sovyetler Birliği yıkıldıktan sonra yaratılan dengeler ve statü sadece bir bölge ya da alanda değil, Ortadoğu’da da yenilgiye uğradı. Ortadoğu da bilindiği gibi dünya dengelerinin omurgasını, iskeletini oluşturuyor. Burada boy veren bir sorun, burada çözümlenmeli. Dünyada yaratılan dengeler, bunun üzerinden boy veren statüler Ortadoğu’da gelişiyor. Sovyetler Birliği yıkıldıktan sonra daha önce yaratılan dengeler yıkıldı. Bunun üzerinde yeni dengeler kurulacak, yeni statüler oluşacak. Bu nedenle Ortadoğu’da Üçüncü Dünya Savaşı yaşanıyor. Şu an herkes bu yeni denge içinde yer almak istiyor. Hem de amaçları ve çıkarlarına göre yer almak istiyor. Çünkü dengelerin oluşum sürecinde yer almayanın Ortadoğu ve dünya siyasetinde yer alması mümkün değil. Bu nedenle herkes çıkarlarını savunmak için Üçüncü Dünya Savaşı’nda yer almış durumda. Yeni ittifaklar oluşuyor, ittifaklar bozuluyor, her geçen gün yeni gelişmeler oluyor. Bunların tümü yeni dengelerin oluşturulması amacıyla yapılıyor.  

Bilindiği gibi I. ve II. Dünya Savaşlarında yaratılan dünya dengeleri ve statülerinde Kürtlere yer verilmedi. Kürtler parça parça edildi ve Kürtlerin yok edilmesi ve imhası esas alındı. Kürtler bunu kabul etmedi ve buna karşı mücadele etti. Mücadelesiyle Kürt halkı büyük hamleler gerçekleştirdi, değerlerini yarattı ve bazı sonuçlar elde etti. Ortadoğu’da daha önce yaratılan dengelerin bozulması süreci en çok da Kürtlere hizmet etti. Bu dengelerin bozulması ve yeni dengelerin yaratılması süreci Kürt halkının yararına oldu. Kürt halkı daha önce mücadelesini sürdürüyordu. Yeni dengelerin oluşum sürecinde Kürt halkı bundan da yararlanmak istedi, herkesten daha çok yeni dengeler ve statükoların oluştuğu süreçte yer almak istedi. Kürt halkı bununla birlikte mücadelesini de büyüttü, siyasi ve askeri alanda öne çıktı. Bu dünya üzerinde de etkide bulundu. Kürtlerin esas bir güç olduğu ve Kürtler olmadan yeni statü ve dengelerin yaratılamayacağı, siyasetin yürütülemeyeceği görüldü. Çünkü Kürtlerin geliştirdiği mücadelenin demokratik bir karakteri var. Bu temeller üzerinde bir adalet ve özgürlük hareketi yürütülüyor. Bu da rengini kadın özgürlüğünden alıyor. Çünkü Kürdistan Özgürlük Hareketi’nde kadın yer alıyor. Bu nedenle demokratik karakterini geliştiriyor. Bunu tüm kesimler görüyor. Ayrıca Kürt halkı Ortadoğu ve insanlık sorunları, tüm sorunların çözümü için çözüm gücü oluyor. Bunu da herkes görüyor. Ayrıca Kürt halkı DAİŞ ve DAİŞ’e destek veren güçlere karşı savaşıyor ve darbe vuruyor. DAİŞ sadece Kürtler için değil, tüm insanlık için bir bela. Tüm dünya gördü ki Kürtler DAİŞ belasına daha büyük darbe vuruyor, tüm insanlık değerleri için mücadele ediyorlar. Bu da tüm dünyada büyük bir etki yarattı. Kürt hareketi mücadelesiyle gelişti, bölgede öncülük rolü üstlendi, insanlık için bir umut oldu. Kürt mücadelesine yönelik olumsuz önyargılar değişti, daha olumlu bir yaklaşım gelişti. Bu durumdan sömürgeci güçler ürktü. Bunun önünü almazlarsa kendileri için bir tehlike oluşturacağını gördüler. Çünkü sömürgeci devletler Kürt karşıtı, demokrasi karşıtı ve faşist diktatörlüğü esas alıyorlar. Ulus devlette ısrar ediyor, kendilerine hizmet etmeyenleri ortadan kaldırmak istiyorlar. Kürt hareketi geliştiği ve büyüdüğü için Kürt Hareketi’ne karşı saldırıları ve oyunları boyutlanıyor. Bu Kürt Hareketi için tehlike oluşturuyor. Oysa ki, Üçüncü Dünya Savaşı Kürt halkının kendi kaderini değiştirmesi, geleceği hakkında sonuç alması, tüm Kürdistan parçalarında Kürt sorununun çözümü için fırsatların ortaya çıktığı bir süreç. Bu dönemde Kürt halkı hem kendisi hem de tüm insanlık için tarihi rolünü oynamak istiyor. Bu nedenle gelişme ve tehlikeler, riskler bir arada yaşanıyor. 

‘KÜRTLER ÖNLERİNE ÇIKAN BU FIRSATI DEĞERLENDİRMELİ’

Kürtlerin sonuç alacağı imkanlar çok fazla fakat eğer birliği yaratmaz, kendi içlerindeki çelişkileri, parçalanmaları ortadan kaldıramazlarsa sonuç alamaz ve bu tarihi süreci değerlendiremezler. Bu tehlikeleri ortadan kaldıramazlarsa tarihi bir fırsatı heba etmiş olurlar. Kürtler bir kez daha kaybederlerse, bu yeni katliamların yaşanacağı anlamına geliyor. Oysa ki, Kürtler çok büyük sonuçlar alabilir. Önlerine çıkan bu fırsatı değerlendirmeli ve gereklerini yerine getirmeliler. Bu da ulusal bir kongreyi dayatıyor. Kürtler arasında parçalılığın ortadan kaldırılması, Kürtler içindeki düşman elinin zayıflaması ve Kürt halkının ortak bir strateji, taktik, örgütsel, idari ve askeri yönlerini bir bütünen oluşturabilmesi için bu gerekli. Bu olduğu takdirde Kürtler tehlikeleri bertaraf edecek ve büyük sonuçlar alabilecek. Daha önce de Ulusal Kongre için bazı adımlar atılmış ve bazı sonuçlar elde edilmişti. Şu an yaşanan gelişmeler her yönüyle kongrenin gerçekleştirilmesi ihtiyacını ortaya koyuyor. Halkın, aydınların, sanatçıların, kurumların, partilerin, hatta bazı uluslararası güçlerin bu konudaki talepleri dile getirildi. Bunlar göz önünde bulundurulduğunda acil olarak kongrenin gerçekleştirilmesi gerekiyor. Herkes kendisini bu çağrıda buldu ve gün geçtikçe bu çağrıya destek de artıyor. PKK her zaman tarihi görevlerine büyük bir sorumlulukla yaklaştı. Bunun bir gereği olarak da bu çağrıda bulundu. 

Çağrınız ardından özellikle de Kürdistan’daki parti ve kurumların tepkileri nasıl oldu? Beklediğiniz karşılığı buldunuz mu? 

Şu ana kadar gelişen tepkiler oldukça iyi. Olumlu yanıt buldu. Çünkü halkın, birçok parti ve kurumların, ulusal güçlerin talepleri dile getirildi ve herkes bu çağrıda kendisini buldu. Bu nedenle gün geçtikçe daha çok sahip çıkıldı. Olumlu yanıt buldu. Tüm Kürdistan’da şu ana kadar buna yanıt vermeyen, sahip çıkmayan kesimler oldukça az. Çoğunlukla olumlu bir yanıt verildi. Bu tutum Ulusal Kongre çalışmasını pratikte hızla gerçekleştirmek için de güç ve cesaret veriyor. Herkesin açıklamalarına sahip çıkacağına inanıyor, bu yanıtların sadece sözde kalmamasını temenni ediyorum. Bunun pratik adımlarının da atılacağını düşünüyorum. Bunun bir gereği olarak pratikte atılacak adımlarda, bunun çalışmalarında da yer alacaklardır. Bu çağrıya sahip çıkmayanlar da bunun gereklerini yerine getirmek zorunda hissedecekler. Çünkü hiç kimse Kürt Halkı, parti ve kurumlar, aydın ve sanatçılar, hatta bazı uluslararası kesimlerin çağrılarına karşı duramaz. Buna karşı duran her kim olursa kaybedecektir. Kim buna sahip çıkarsa halk, insanlık ve tarih içinde olumlu bir yer edinecektir. 

AÇIKLAMA DÜZEYİNDE KALMAMALI, HERKES SÖZLERİNE SAHİP ÇIKMALI

Çağrınıza yönelik tepkiler olumlu olsa da şu ana kadar bunun daha çok açıklamalar düzeyinde kaldığı görülüyor. Peki bunun pratik adımları neyi kapsıyor? Bundan sonrası için hangi adımlar atılmalı?

Açıklama düzeyinde kalmamalı, pratik olarak herkes sarf ettiği sözlere sahip çıkmalı, gereklerini yerine getirmeli, bunun için çalışmalı. Çağrıyı olumlu karşılayan bir kesimin pratikte adım atma konusunda aynı isteği göstermediği görülüyor. Buna karşı çıkamıyorlar, çünkü buna karşı duran kaybedecek. Bu nedenle çağrıya olumlu yaklaşıyor, destek verdiklerini belirtiyorlar. Halkın tepkilerine, baskılarına maruz kalmamak için bunu yapıyor, tarihe ve halka ters düşmek istemiyor, bu nedenle olumlu karşıladıklarını belirtiyorlar. Fakat pratiğe bakıldığında, eylemlerinin açıklamalarına göre olmadığı, çelişkili yaklaştıkları ortaya çıkıyor. Bu daha çok Güney Kürdistan’da görülüyor. Diğer kesimlerde bu çağrıya destek vermeyen kesimler sessiz kalıyor, herhangi bir açıklamada bulunmuyorlar. Güney’de ise ağırlıklı olarak hemen hemen tüm partiler tutumlarını dile getirerek Ulusal Kongre’nin gerçekleştirilmesinden yana olduklarını belirtti. Fakat tutumlarını dile getiren bazı partiler pratik adımlarını atma konusunda gerekçeler sunuyor. İyidir, gereklidir, Kürdistan ve bölgede yaşanan gelişmeler, Kürt halkına yönelik tehlikeler karşısında ulusal kongre gerçekleşmeli diyorlar, ama bununla birlikte engellerin olduğunu iddia ederek, bunlar var olduğu müddetçe gerçekleştirilmesinin zor olduğunu belirtiyorlar. Yani sözleri ve pratikleri birbirinden farklı. Pratikleri Ulusal Kongre’den yana olmadıklarını gösteriyor. Bu engelleri ortadan kaldırmaktan yana olmadıklarını görüyoruz. Bazı güçlerden korkuyorlar. Parti çıkarları nedeniyle mi bunu yapıyorlar bilemiyorum, ama bu konuda korku olmaz. Bu konuda dar parti çıkarları olmaz. Tüm partiler Kürt sorununa çözüm bulmak için hareket etmeli. Herkes kendisi için ulusal sorunu esas almalı, parti çıkarlarına alet etmemeli, dar yaklaşmamalı. Dar yaklaşan partiler kaybedecektir. Bu tutumlarla Kürt sorununu çözemez, ulusal çıkarlara göre hareket edemezler. Kendilerini esas aldıkça halktan uzaklaşacak, kaybedeceklerdir. Halkın, tarihin, insanlığın istemlerini esas almayan kaybeder. Bu vesileyle bu tür tutumda bulunan partiler için şunu belirtmek istiyorum: Dar, küçük hesaplar yapmamalı, bu korkuyu yaşamamalı, daha kararlı ve cesaretlice ulusal görevlerine, açıklamalarına sahip çıkmalılar. Bir taraftan halk içinde tecrit olmamak için kongrenin gerçekleştirilmesinden yana olduklarını belirtiyor, diğer taraftan da bunun adımlarını atmıyorlar. Bu bir ikiyüzlülüktür. Bu ikiyüzlülük ne zamana kadar sürdürülecek. Bu tarzda devam etmesi mümkün değil ve böyle yaklaşan kesimler oldukça büyük kaybedeceklerdir. Kimsenin kaybetmesini istemiyor, herkesin kazanmasını istiyoruz. Her parti ulusal sorunların çözümü için hareket ettiği takdirde kazanacaktır. Bu çerçevede hareket etmeyen, bundan sonra kaybedecektir. 

Uluslararası konjonktür ve Kürdistan’daki durum Ulusal Kongre’nin gerçekleştirilmesi için uygun mu? Bunun koşulları var mı? 

Hem uluslararası koşullar, hem Ortadoğu, hem de Kürdistan’daki koşullar, ayrıca sömürgeci devletlerin içinde bulunduğu durum Ulusal Kongre’nin gerçekleştirilmesi için oldukça uygun. Tarihte Kürtler için böyle bir fırsat hem bölgede, hem Kürdistan, hem de dünya çapında hiç ortaya çıkmadı. Doğru, elbette bazı sorunlar olabilir, fakat bunlar Ulusal Kongre’nin gerçekleştirilmesi için uygun şartların olmadığı anlamına gelmiyor. Şartlar uygun olmazsa zaten istesek de böylesi bir kongre gerçekleştiremeyiz. Yani var olan şartlar müsait ve Kürt halkı bu fırsatı yitirmemeli. Bu fırsattan da faydalanmaz, ulusal birlik ve ulusal kongresini gerçekleştirmez, bunun kararlarını almazsa Kürtler kaybedecektir. Kürtler hiçbir zaman bundan daha iyi bir fırsatı yakalayamaz. Çünkü toplumun tüm kesimleri, parti, sivil toplum örgütleri, partiler, aydınlar istiyor. Elbette gerçekleştirmesinden yana olmayan, buna karşıt olanlar da var. Ama bu konuda belirleyici olan Kürtlerdir. Şartlar ne kadar müsait olursa olsun Kürtler bundan yararlanmak istemezse, sonuç alamaz. Şartlar müsaitse ve Kürtler bunu değerlendirmek isterse sonuç alabilirler. Bu nedenle Kürtler kendilerine güvenmeli, dışarıyı dinlememeli. Kürtler ulusal sorunu çözmek ister, ulusal birliği oluşturmak, ortak strateji ve ortak taktik ve ortak siyasetini oluşturmak, idari ve askeri gücünü oluşturmak isterse kimse bunun önüne geçemez. Ortadoğu’da Kürtlerden daha büyük bir güç yok. Herkesin kaderinde bugün Kürtler en belirleyici rolü oynuyor. Kürtler olmadan kimse Ortadoğu’da siyaset yapamaz, yeni denge ve siyaset oluşturamaz. Yeni bir denge ve statü oluşacaksa bu ancak Kürtler üzerinden olur. Kürtleri görmeyen, dostluk geliştirmeyenler kaybedecek, Ortadoğu ve dünyada siyaset yürütemeyecektir. Daha önce Kürtlerin imhası, yok edilmesi üzerine politika yürütüldü, ama bu dönem artık sona erdi. Herkes için yeni bir dönem başladı. Bu nedenle değişim yaşanıyor ve bu dönemde en çok Kürtler mücadele ediyor. Çünkü Kürtler statü sahibi olmak, bu dengede yer almak istiyorlar. Çünkü statüsüz kalmanın, bu dengede yer almamanın ne anlama geldiğini çok iyi biliyor. Kürt halkı büyük acılar gördü, katliamlar yaşadı. Bu nedenle Kürtler ortaya çıkan bu tarihi fırsatı değerlendirmek, yeni statüde yer almak istiyorlar. Bu nedenle Kürtler geciktirmeden ulusal kongreyi gerçekleştirmeli. 

Ulusal Kongre’nin gerçekleştirilmesi için öncelikle herkesin yer aldığı bir toplantı gerçekleşmeli. Kongre çalışmaları daha önce de belli bir düzeye geldi ve bu da bir temel oluşturuyor. Bu temel çerçevesinde gerçekleştirilecek toplantıda kongre hazırlıkları tartışılmalı, kararlar alınmalı ve kongre gerçekleşmeli. Zaman kaybedilmemeli, geciktirilmemeli. Gecikme Kürt halkına hizmet etmeyecek, zarar verecektir. Ne kadar erken gerçekleşirse Kürtler için o kadar yararlı olacaktır. Çünkü Ortadoğu’da her gün değişim oluyor, yeni ittifaklar gerçekleşiyor, eski ittifaklar bozuluyor. Yeni dengeler savaş ve ittifaklarla oluşturuluyor. Herkes yeni dengelerde daha büyük bir rol kapmak için ittifaklar oluşturuyor. Ortadoğu’daki yeni dengelerde Kürtler mutlaka yer almalı. Bu nedenle herkesten daha çok Kürt halkı ittifak geliştirmeli. Kim bundan kaçar, buna yanaşmazsa Kürt halkının çıkarları ve ulusal birliğini esas almıyor demektir. Kendi çıkarları için hareket ediyor demektir. Bunu da ne halk ne de tarih kabul eder. 

Kongre ihtiyacı uzun süredir dile getirdiğiniz bir konu. Bu kadar gecikmesinin neden olan sorunlar nelerdir? Mevcut durumda ulusal Kongre’nin gerçekleştirilmemesi için bir engel var mı? 

Esasında bazı kesimlerin tutumu en büyük engeli oluşturuyor. Bazı Kürtler Ulusal Kongre’nin gerçekleşmesini gerekli görmüyor, hatta kendileri için tehlike olarak görüyorlar. Çünkü kedilerince bir planları var, bunu sürdürmek istiyorlar ve Ulusal Kongre’nin gerçekleştirilmesini çıkarlarına ters görüyorlar. Bu nedenle Ulusal Kongre şimdi gerçekleşmemeli diyorlar. Hatta kimisi Ulusal Kongre gerçekleşirse geliştirmek istedikleri devlet projesinin tehlikeye düşüreceğini düşünüyorlar. Kongrenin iktidar olmalarını engelleyeceğini düşünüyorlar. Bu nedenle geçmişteki Ulusal Kongre gerçekleştirme girişimleri sonuçsuz kaldı. Bazıları bunu bozdu. Ulusal Kongre gerçekleşirse uluslararası güçlerin bundan rahatsız olacağını kendilerine karşı göreceklerini düşündüler. Bu durumda devlet ilan edemeyeceklerini iddia ederek Ulusal Kongre’nin gerçekleştirilmesini istemediler. Müdahale ederek, gerçekleşmesini engellediler. Ulusal Kongre’yi bu tutumlar engelledi.  

Bununla birlikte Ulusal Kongre’nin gerçekleşmesini istemeyen sömürgeci bazı devletler var. Çünkü onlar Kürt ve demokrasi karşıtı. Ulusal Kongre gerçekleşir ve Kürt birliği oluşursa onlar büyük zarar görürler. Ulusal Kongre’yi kendi ölümleri olarak kabul ediyorlar. Türkiye ve İran ulus devleti ve dolayısıyla Kürtlerin imhasını benimsiyorlar. Kürt karşıtlıkları, demokrasi karşıtlıklarına dönüşüyor ve bu talepleri onları gerici ittifaklarda buluşturuyor. Diktatörlüğe, faşizme sürüklüyor. Şu an sürdürdükleri faşizan saldırılar da bunun sonucu. Çünkü Kürtlerin birliğini, güç olmasını istemiyorlar. Demokrasinin gelişmesi Kürt halkının iradesini ortaya çıkaracağı, Kürtleri güçlendireceği için istemiyorlar. Hedeflerinde Kürtleri yok etmek var ve Ulusal Kongre’yi istemiyorlar. Bu nedenle Kürtlere karşı saldırılarını yoğunlaştırıyorlar. 

Özellikle Türkiye bu saldırıların öncülüğünü yapıyor. Erdoğan-Devlet Bahçeli, AKP-MHP birlikte iktidarda. Bu nedenle ırkçılık ve mezhepçiliği birleştirerek faşizmi geliştiriyorlar. Bu nedenle Kürtlere ve demokrasi güçlerine saldırıyorlar. Parlamentodan HDP’lilerin atılması, Kürt belediyelerinin gasp edilmesi, siyasi soykırım operasyonları, Kürt kentlerinin tümden yıkılıp yok edilmesi, Kürtlere ait mezarların dahi bombalanması, binlerce insanın göç ettirilerek mülklerine el konulması, talan edilmesi, yaralıların öldürülmesi, demografinin değiştirilmek istenmesi, seferberlik ilan ettiklerini söylemeleri faşizme varan Kürt karşıtlığının sonucu. 

Sadece Kuzey’de değil, Rojava’ya da saldırarak, Kürtlerin kazanımlarını yok etmek istiyorlar. Yine Güney Kürdistan’a müdahale ediyor, var olan statünün güçlenmesini istemiyorlar. Hatta var olanı da çelişkileri büyüterek zayıflatmak istiyorlar. Ulusal Kongre’nin zemininin güçlü olduğunu görüyor, bunu tahrip etmek istiyorlar. Kürtler arasında çelişkileri derinleştirerek, birliği engellemek, Kürtlerin önüne çıkan bu fırsatı yok etmek istiyorlar. Bununla sömürgeci devletler zayıflayan iktidarlarını da korumak istiyorlar. 

Ulusal Kongre’nin engellenmesi konusunda Türkiye ve diğer sömürgeci devletler nasıl bir politika izledi? 

Türk devleti Kürdistan’ın tüm parçalarında Kürt karşıtı bir politika yürütüyor ve bunu aleni olarak yapıyor. Ayrıca demokrasi güçlerine karşıt bir politika izliyor. Demokrasinin gelişmesini, bundan Kürt halkının faydalanmasını istemiyor. Demokratik sistemde her kesimden daha çok Kürtler faydalanacak, Kürtler güç kazanacaktır. Bu nedenle demokratik sistemin gelişmesini istemiyor, hedef alıyor, tahrip ediyor. Kürtlerin tüm kazanımlarına da Kürdistan’ın her parçasında saldırıyor. Kürtlerin son yıllarda yarattığı toplumsallaşmayı yok etmek, bir kez daha Kürdistan’da sömürgeciliği geliştirmek istiyor. Şu an askeri, polisi, istihbarat servisi, devlet imkanlarıyla tüm güçlerini devreye koyuyor, Kürt soykırımını hedefliyorlar. Kürt soykırımını gerçekleştirmek için de PKK’yi hedefliyorlar. Çünkü Kürt halkına ruh veren PKK’dir. Kürt birliğini, ulusallığını geliştiren, Kürt halkını ayağa kaldıran, güç haline getiren PKK olduğu için PKK’yi hedef alıyor, tasfiye etmek istiyorlar. Çünkü PKK olduğu sürece Kürt soykırımında sonuç alamayacaklarını biliyorlar. Kürt soykırımını gerçekleştirmek için tüm güçlerini devreye koyuyor, askeri ve teknik gücü, istihbaratı esas alarak Kürt halkına saldırıyorlar. Gözaltı, tutuklama, katliamlarla baskıları artırarak PKK’yi tasfiye etmek, Kürt soykırımını gerçekleştirmek istiyorlar. 

Ayrıca bir kesim Kürtleri de yanına çekmek istiyor, imkanlar sunarak onları da Kürt tasfiyesi ve soykırımında kullanmak istiyor, Kürt birliğini engellemek istiyorlar. Kürtlerin özgürlük, demokrasi ve ulusal birliği unutarak kendi çıkarları ile hareket etmesini istiyorlar. Kürtlerin büyük bir kesimi bu politikanın farkında. Geçmişte Kürt halkı bu politikadan büyük zarar gördü, o nedenle iç savaş istemiyor, parçalanmayı istemiyor. Kim Kürtlerin birliğini istemiyor, parçalanmayı sürdürmek, Kürtlerle savaşmak, sömürgecilerle birlikte Kürtlerin karşısında yer almak istiyorsa halk karşı çıkıyor.  

Özellikle Güney Kürdistan halkı bu politikaların farkında. Bu nedenle partiler arasında çelişkilerin, savaşın, parçalanmanın olmasını istemiyor. Kürtler arasında bir kardeş savaşına karşı çıkıyor. Güney’de partiler arasında çelişki ve parçalanma istemiyor. Güney ile diğer parçalar arasında savaş istemiyor. Kürt karşıtı açıklama ve politikalara karşı tutum alıyorlar. Bu bir uyanış ve bilinçliliği ifade ediyor. Bu durum, artık halkın düşmanın oyunlarını kabul etmediğini gösteriyor. Halk Kürt halkının birliğini ve mücadelesini istiyor. Bu olumlu bir gelişme ve bilinçlenme düzeyini ifade ediyor. Tüm parçalarda halkımız PKK’yi kendisi için bir savunma gücü olarak görüyor. Çünkü halk sorunların çözümünü Önder Apo’nun geliştirdiği siyasette, ideolojisinde, PKK’de buluyor. Önder Apo halka güven veriyor, Kürdistan’ın birliğini, çözümü, demokratik ulusu, özgürlük ve adalet istiyor. Bu tutum Kürt birliğine güç veriyor, sömürgecilerin oyunlarını, Kürtler arasında bir savaşı kabul etmiyor. Halk savunma gücü olarak gördüğü için PKK’ye sahip çıkıyor. Bu bize de büyük güven veriyor. 

Ulusal Kongre’yi gerçekleştirirsek halkımız güçlenecek, Kürtler arasında savaş tehlikesi tamamen ortadan kalkacaktır. Kürt birliği, gücü ve iradesi oluşacaktır. 

Kürt güçleri arasındaki çelişkiler de Ulusal Kongre’nin gerçekleşmesi önünde engel oluşturuyor. Bu engellerin ortadan kaldırılması için girişimleriniz var mı?

Ulusal Kongre için çağrı yaptığımızda Kürtler içinde ve dışında bazı engellerin var olduğunu, yaşanacağını biliyorduk elbette. Bu nedenle bu çağrıyı yaptık. Engeller, Ulusal Kongre’nin gerçekleşmesi için oluşan fırsatlar yanında oldukça az, alt düzeyde kalıyor. Ulusal Kongre’nin gerçekleşmesi için uygun zemin, imkanlar daha fazla.

Ulusal Kongre için en uygun zeminin olduğu bir süreçteyiz. Buna karşı olanlar, gerçekleşmemesi için hareket edenler olacaktır. Fakat Ulusal Kongre’ye karşıt olanlarla mücadele etmeliyiz. Bu mücadeleyle zorlukları, engelleri aşabiliriz. PKK çağrı yaptığı için sorumluluk alıyor, sahip çıkıyor ve bunun bir gereği olarak çalışıyor. Ulusal Kongre’nin pratikte gerçekleşmesi için engellerle mücadele ediyor. ‘Engeller var, kongre gerçekleşemez’ demek PKK’nin felsefesinde olamaz. Bu hareketin felsefesine göre; istek ve buna göre bir çalışma varsa gerçekleşmeyecek hiçbir şey yoktur. Belki geç, belki erken olur ama mutlaka olur. Yani kongrenin gerçekleşmesi önündeki engelleri öncelikli olarak ele alırsak, Ulusal Kongre’yi hiçbir zaman gerçekleştiremeyiz. Ulusal Kongre’nin bizden istediklerini, bunun gereklerini esas alırsak sonuç alabiliriz. Bu nedenle PKK’nin esas aldığı tarz objektiftir. Yani sorunu anlamak, çözmek, gelişmek, başarmak ve gerçekleştirmek… PKK tarzı, negatif üsluba karşı bir tarzdır. Negatif üslup engelleri ve sorunları dile getirir, bunların nasıl çözümlenemeyeceğini ifade eder. Bu nedenle bu üslup başarıyı getirmez, sorunları çözmez. PKK bugüne kadar bu üsluba karşı mücadele etti. Bu üslup sömürgecilerin, egemen güçlerin Kürtlerde geliştirmek istediği bir üslup. Kürtlerin kendisine güvenmemesi, mücadele güvenmemesi ve mücadele etmemesi için geliştirilen bir üslup. Olmazlık tarzıdır. Sömürgeci devletler her gün mücadeleniz başarıya ulaşmaz, olmaz, buna son verin dayatmasında bulunuyor. Kürtlerin de bunu kabul etmesini istiyor. İşte onların olmaz dediğine olur diyerek, bunun için mücadele edersek Kürtler kazanacak, sömürgecilerin tarzı kaybedecektir. Bu felsefe ile tüm sorunlara yaklaşıyor, Ulusal Kongre’yi de bu esaslar üzerinden gerçekleştirmek istiyoruz. 

Ulusal Kongre’nin gerçekleşmesi için kısa vadede siyasi partiler ve Kürt kurumlarından talepleriniz nelerdir? 

Yukarıda da dile getirdiğim gibi, öncelikle sözlerin pratikte karşılık bulması çok önemli. Sözler pratiğe geçmeli, Kürt halkının talepleri, tarihin beklentileri ve yüklenmemiz gereken sorumluluklar yerine getirilmeli. Ulusal Kongre’nin gerçekleştirilmesini istemeyen partilerin üyelerinin dahi Ulusal Kongre’yi istediklerine, bunun Kürt halkına kazandıracağının bilincinde olduklarına inanıyorum. Bu nedenle herkes açıklamalarına sahip çıkmalı. Ulusal Kongre’nin bir an önce gerçekleşmesi için pratikte sorumluluklarını yerine getirmeli. Bu parti, kurum, aydın, yazar sanatçı her kesim için geçerli. Kürt halkının vicdanını temsil eden bu kesimler Ulusal Kongre’nin gerçekleştirilmesi için yüklenmeleri gereken tarihi görevi yerine getirmeli. Görevleri, halkı bilinçlendirmek, halkın taleplerini dillendirmek ve sahip çıkmaktır, bunun öncülüğünü yapmaktır. Bu adımlar atılarak, sorumluluk yerine getirilirse Ulusal Kongre’nin en kısa sürede gerçekleştirilmesi mümkün. Ulusal Kongre’nin gerçekleşmesi halinde Kürt halkı olarak büyük yarar göreceğiz.