Bedirxanlardan bu yana kimliğinden vazgeçmeyen kent…

Mir Bedirxan’lardan bu yana başı dikliğiyle bilinen Cizre, yıkık binalar, kurşun izleriyle dolu sokaklar, acıyan yüreklere rağmen direniş kimliğini koruyor. Çocuklarını yitirenler, “Kürdüz bunu söylemekten vazgeçeceğimizi mi sanıyorlar?” diyor.

Tarihi çok eskilere dayanan, Kürt mirlerinden olan Bedirxan’ın isyanına ev sahipliği yapar bu topraklar. Mir Bedirhan’dan bu yana her isyanına karşılık kan akıtılsa da Birca Belek’in kenarından Cudi’ye doğru akan Dicle gibidir Cizîra Botan. Hiç durmaz Cizîra Botan, o günden bu yana başı dikliğiyle, newrozlarda kurşunlara karşı halaya duruşuyla bilinir.  İşte tam da böyle günlerden geçti geçen yıl Cizre. Sokaklardaki barikatlara karşı yağan top mermilerinin hedefi oldu bir bütün ilçe. 

İlan edilen sokağa çıkma yasağına karşı evlerini terk etmedi insanlar. Evlerini terk etmeyen insanlar 4 aylık Miray bebekten 70 yaşındaki Mehmet amcaya kadar kurşunların hedefi oldu. Ambulans bekleyen yaralılar, AİHM kararlarına rağmen hastaneye götürülemeden genç yaşlarında hayata gözlerini yumdular. 14 Aralık 2015’te başlayan ve 79 gün süren yasak boyunca getirilen on binlerce asker ve polisin saldırılarına rağmen, halk yine de kimliğinden vazgeçmedi. Günlerce süren şiddetli saldırılar, ölümler, yıkımlar, zorla yerinden edilmeler, bodrumlarda yardım bekleyen yaralıların çığlıkları ve buna karşı halkın özyönetimin inşası için sergilediği direniş ile gündemde olan kent sokağa çıkma yasağı sonrasında uygulamaya koyulan kimliksizleştirme politikasına karşı halen direniyor. 

ASİMİLASYONA KARŞI DİRENİŞ

Yaşanan acıların ardından kent bir bütünen abluka altında bulunuyor. Geçen zamana rağmen kentin tüm giriş ve çıkışlarından halk GBT sorgulamasından geçirilerek kente giriş yapabiliyor. Yaşanan saldırıların ardından asıl olarak bodrumların bulunduğu Sur, Cudi mahallelerindeki yıkım hala mahallelerde ilk göze çarpan nokta oluyor. Yeniden tamir edilen evlerde hala duran kurşun izleri de, bu kentin tarihinden bir iz taşır gibi duruyor sokaklarda. 

ÖFKE GÖZYAŞINA DÖNÜŞÜYOR

Günlerce çocuklarının bedenlerini buzdolaplarında saklayan aileler, şimdi de polisin taciz niteliğine varan ev baskınlarından, gözaltılardan, tutuklamalardan bezse de, çocuklarının mücadelelerini ve kimliklerini sahiplenmekte kararlı. Çocuklarının bedenleri bodrumlarda yakılanlar da çocuklarının kaybından öte bedenlerinin yakılmasına, ölü de olsa onların bedenlerine son bir kez sarılamamanın üzüntüsü bugün bile canlı bir öfkeye ve gözyaşına dönüşüyor. Aileler yaşanan ölümlere de çok yabancı olmadıklarını, “40 yıldır bu halkın çocukları ölüyor. Bizim çocuğumuz da diğer gençlerden kıymetli değil” sözleriyle anlatıyor.

Yasaktan sonra kent kimliğinin asimile edilmesi için devlet tüm enerjisini harcayıp olağanüstü baskı yöntemlerini devreye koymuş durumda. Yarım saatte bir zırhlı araç konvoylarına şahitlik eden sokaklarda konuşulanlar ve polislerin her birine ikişer karakol kurmasına rağmen devriye atarken büyük tedirgin olduğu mahallelerinin sokaklarında yaşanılanlar ise, giydirilmeye çalışılan teslimiyet elbisesinin asla kabul edilmeyeceğini kanıtlar nitelikte. Yaşanılan katliam, içerisinden geçilen günlerin etkisi ve yaşamın her alanında hissedilen baskı yüzünden halk direniş biçimlerini değiştirerek zorlu sürecin son bulacağı günleri bekliyor.

KİMLİKLERİNİ KORUYORLAR

Kentin sokaklarında son bir hafta da 27 Kasım için gecenin karanlığını ve sessizliğini bozan havai fişeklerinin atılması, mezarlığı abluka altında tutan polislerin uzaklaşması için çocukların aynı anda mahallenin birçok noktasında ateş yakması, darp edilmesine rağmen tekerlekli arabasına kurduğu müzik sistemin ile Kürtçe müzik açan Neco gündemdeki yerini koruyor. Ancak en çok konuşulan 9 yaşındaki Baran'ın evlerinin bulunduğu sokağın asfaltlanmasını engellemek için parke taşlarından yaptığı barikat. 

Gece yapılan barikat sabah saatlerinde polisler tarafından yıkılıp Baran darp edilse de, Cizreli çocuklar buldukları her fırsatta sokaklarının asimile edilmesine karşı direniyor. 

KOMÜNLERİN ETKİSİ

Geçtiğimiz yıl oluşturulan sokak komünlerinin etkisi de sosyal bazı olaylarda etkisini gösteriyor. Yasak esnasında zarar gören trafolar onarılmış olmasına rağmen, bazı mahallelerde halen sık sık elektrik kesintileri yaşanıyor. Sorunun giderilmesi için başta kadınlar sokak sokak toplanan halk DEDAŞ'a giderek trafoları değiştirilinceye kadar binayı terk etmeyeceklerini söylemiş. Bunun üzerine aylardır beklenen trafo değişimi bir günde hal edilmiş.

UYUŞTURUCU KULLANIMI

Yasak sonrasında mevcut ablukaya rağmen hırsızlık, uyuşturucu kullanımı ve fuhuşta gözle görülür bir artış var. Özelikle uyuşturucu kullanımı için belirli alanlar mesken haline gelmiş durumda. Tarihi Birca Belek, Dicle Nehri’nin kıyısı ve yerleşim alanlarından uzak bazı alanlar uyuşturucu dağıtıcıların uğrak yerleri arasında. Bu durumdan çok rahatsız olan halk eskiden bu insanların kente girmesinin bile engellendiğini söylüyor. Gençlere dağıtılan uyuşturucunun kimler tarafından verildiğini herkes tarafından bilindiğini kaydeden halk, duruma müdahale etmek isteyen bazı gençlerin 'gizli tanık' ifadeleri ile 'örgüt üyeliğinden' tutuklandığını belirtiyor. 

AJANLAŞTIRMA DAYATILIYOR

Son bir yılda kente gelen bazı öğretmenler ise, öğrenciler üzerinde yoğun bir baskı oluştururken kendilerine yönelik en küçük itiraz da bile polise başvuruyor. Özelikle her okul önünde bekleyen zırhlı araçlardaki polisler çoğu zaman sınıflara girerek öğretmenlerin işaret ettiği çocuğu sınıf içinde gözaltına alarak diğerlerini korkutuyor. Zırhlı araçlarla çarşıda devriye atan polisler ise çoğu kez gördükleri gençleri darp ederek zırhlı araca bindiriyor. Resmi işlem yapılmayan gençlere ajanlaştırma dayatılıyor.