Hewlêr ihanetinin 20. yılı – 2

"İhanetin o denli soysuz olacağını tahmin etmezdim. Bunu yapanların Kürt olabileceğini aklım almıyordu" diyen Rotinda Engin, işbirlikçiliğin, ihanete varmasının nasıl bütün normları askıya alabildiğinin somut haline dair tanıklığını anlatmayı sürdürüyor..

Kürtler için 16 Mayıs 1997, kapkara ihanet sayfalarına bir yenisinin daha eklendiği tarihtir. KDP, tarihindeki tüm ihanetlerin toplamını o gece kustu. 100'e yakın yaralı gerillanın şehit edildiği Hewlêr Katliamı'nın tanığı Rotinda Engin, 20. yılında konuşuyor.

"İhanetin o denli soysuz olacağını tahmin etmezdim. Bunu yapanların Kürt olabileceğini aklım almıyordu" diyen Rotinda Engin, işbirlikçiliğin, ihanete varmasının nasıl bütün normları askıya alabildiğinin somut haline dair tanıklığını anlatmayı sürdürüyor.

Rotinda Engin'in anlatımıyla 16 Mayıs 1997 Hewlêr Katliamı'na doğu adım adım yaşananların 2. bölümünü ( 1. bölümü: https://anfturkce.net/kurdistan/hewler-ihanetinin-20-yili-1-90447 ) paylaşıyoruz:

“14 Mayıs öncesi ve sonrasında hastanelerde yaşanan gerginlikler, arkadaşlarımızın öldürülmesine varacak denli komplolar artık ciddi bir kaygı yaratıyordu. Alan yönetimi, Önderlik ve Ana Karargah'tan gelen talimatları yaptığı bir toplantıda değerlendirdi. Toplantı sonuçları arkadaş yapısına da aktarıldı. Buna göre, ağır yaralı ve hasta arkadaşlar mağdur edilmeden Hewlêr’den çıkarılacaktı. Kurumlarımız şehir içindeydi. Her an saldırılar gelişebilirdi. Bunun için tüm kurumlarımızda silahlı nöbet tutulmaya başlandı. Daha önce silahlarımızla Hewlêr’de kalacağımıza dair KDP’yle anlaşma yapılmıştı. Kurumlarımızın güvenliğini alacağımızı da aynı şekilde KDP’ye bildirdik.”

HEWLÊR'İ TERK ETMEK İSTEMİYORLAR

İhanet kara pelerinini sırtlamış adım adım yaklaşsa da PKK kadroları, defalarca KDP’nin ihanetine uğramış Hewlêr halkını terk etmek istemiyor. Günlerce Hewlêr’in tümden bırakılıp bırakılmaması tartışılıyor. Ağır yaralı ve hasta olmalarına rağmen kimse Hewlêr’i ihanet şebekelerinin insafına bırakmayı sindiremiyor. KDP’nin şehri terk etmeleri yönünde bir uyarısı yok. Herkes, Türk devletinin saldırıları olabilir ama buna karşı savunma ve direnme seçeneğinde kararlıydı. Olası Türk saldırısına karşı direnerek halka da mesaj verileceği hesaplanıyordu. Rotinda Engin, o tartışmaları da aktarıyor:

"Çoğu arkadaş, ‘Güney halkı çok fazla ihanete uğramış, Güney halkına herhangi bir saldırı olduğunda ya KDP ya da YNK çekilmiş. Yine bu halk, KDP ile YNK arasında yaşanan kardeş kavgasından büyük zarar görmüş’ diyordu. Önderlik de onun için, ‘Güney’de örgütlenilmeli, halka sahip çıkılmalı ve halkın umudu bir kez daha kırılmamalı, sonunda şahadet olsa da PKK sonuna kadar halkı sahiplenmeli ve umudunu boşa çıkarmamalı’ diyordu. Bütün arkadaşlar da bunu yapmak gerektiğinde iknaydılar. Onun için zor koşullara ve baskılara rağmen kimse şehirden çıkmak istemiyordu.”

HEVAL HÊLÎN VE O GÜN

O gün içlerinden bazıları saldırının gelişebileceğini hissetmişti. Hêlîn ve Hêvidar tam da o sabah, bu hislerini paylaşıyor. Hêlîn, o dönem Salih ile birlikte Hewlêr sorumlusudur. Salih ve Hêlîn, kardeşleriyle birlikte mücadele saflarındaydılar. Hêlîn'in kız kardeşi Berbang da yaralıların kaldığı hastanenin sorumlusuydu. "Burada Heval Hêlin’in katliam günü bizimle paylaştığı hislerini sizinle paylaşmak istiyorum" diyen Rotinda Engin, devam ediyor:

"Hêlîn arkadaş, sabah hastaneye geldiğinde, ‘Ben bugün gelirken tuhaf hisler içindeydim. Sanki bugün Hewlêr yıkılacak ve benim rolüm de bitecek’ dedi. Bunları tam da katliamın gerçekleşeceği günün sabahı bizimle paylaştı. Heval Hêlîn böyle deyince Berbang arkadaş da ‘Abla neden böyle konuşuyorsun, böyle konuşarak arkadaşlarda kaygı yaratıyorsun’ deyip kızdı.

BİZ DE ZÎLAN GİBİ BİTİRİRİZ

Heval Hêvîdar vardı. O gün, hep Zîlan arkadaş gibi bir çıkış yapmak gerektiğini söylüyordu. Hêvîdar arkadaş apandisit ameliyatı olmuştu. Öyle ağır yaralı da değildi. Belki de Hewlêr’den ilk çıkacak arkadaşlardandı ama o gün ısrarla Hewlêr’de Zîlanlaşmaktan söz ediyordu. Heval Hêlîn hislerini paylaşınca ‘Madem Hewlêr’deki rolümüz bitecek o zaman biz de Zîlan gibi bitiririz’ diye karşılık verdi.

Heval Berbang, dönüp Hêvîdar’a, ‘sen tedavini olup gideceksin’ dedi. Heval Hêvîdar da ‘Hayır ben kalacağım, ben hayatımı yazıp geldim. Çocukluğumdan bugüne kadarki tüm hayatımı yazıp arşive verdim, öyle geldim’ diye yanıtladı.

Heval Şîlan vardı. Şîlan Kobanê (9 Kasım 2004’te Musul’da şehit düştü) şehirlerin çok zor ve burada direnmenin daha farklı olduğunu söylüyordu. 14 Mayıs’ta Hewlêr’den Şaqlawa’ya bir eve gittiler. Biz de Hewlêr’den gidip onları oradan alarak dağa gidecektik.”

İHANET ÇEMBERİNİ OLUŞTURMUŞ

KDP daha önce PKK ile yaptığı anlaşmaları yok hükmünde sayıyor. Hewlêr adeta kuşatmaya alınarak, PKK araçlarının şehre giriş çıkışları tümden engelleniyor. 15 Mayıs’ta Heftanin ve Metina’dan araçlar gelip yaralıları alacaktı. Ama bu kez gelişlere izin verilmiyor. Çünkü Türk devleti Medya Savunma Alanları'na yönelik saldırı başlatmış; KDP de onlarla birlikte hareket ediyordu. Uygulamalar, ilişkilerin artık koptuğunu gösteriyordu. Artık saldırının geleceği netleşiyordu. Durum böyle olunca hastanedeki birkaç kişi dışındaki tüm yaralılar halkın evlerine dağıtılıyor. Hatta halkın kendisi artık bunu yapmaları gerektiğini söylüyordu. Sonuçta hastaneden 43 yaralı ile birlikte diğer kurumlardan da PKK'lilerin büyük bölümü evlere dağıtılıyor. Rotinda Engin, biri kadın 5 PKK'li ile hastanede kalıyor. "Diğer arkadaşlar gidince biz de güvenlik açısından hastanenin üst katına taşındık. Yiyecek ihtiyacımızı da aldık. Tüm kapıları kilitledik" diyen Rotinda Engin, o anları anlatıyor:

"Üst katta dışarıyı da iyi görebileceğimiz bir odaya yerleştik. Aramızda sadece Zagros arkadaş yürüyebiliyordu. Yani olası bir saldırıda bizi savunabilecek tek kişiydi. Biz 5’imiz de ağır yaralıydık. Esir düşmemek için yapabildiğimiz şey kendimizde bomba patlatmaktı. Onun için her birimiz yanımıza birer el bombası aldık. Yapabileceğimiz tek şey oydu, biz de onu yaptık.

Böyle kaçınılmaz sona doğru ilerlerken, Davut Bağıstani ile arkadaşlar arasında görüşmeler oluyordu. Sanırım o zaman Birleşmiş Milletler’de (BM) de çalışıyordu. Bu görüşmelerde en azından ağır yaralı arkadaşlarımızın Hewlêr’den çıkarılması için yolun açılmasını talep ediliyordu.

İHANETİ ANLAMAYA ÇALIŞIYORDUK

Zagros arkadaş hiç uyumuyordu. Sürekli pencereden dışarıda olup biteni takip ediyordu. Bazen, kontra tipler dolaşıyor, panzer, tank hareketliliği var, diyordu. Bu şekilde tek bir dakika uyumadan bekledik. Çok iyi hatırlıyorum, o gün de tıpkı bugün olduğu gibi Türk devletinin saldırılarından çok, KDP’nin neden bu kadar ihanet ettiğini tartışıyor, anlamaya çalışıyorduk.

Biz, 92-95 Güney operasyonlarını yaşamıştık. Ama ilk defa ihaneti bu denli yanı başımızda görüyorduk. Canlı canlı, an an tanık oluyorduk. Bir taraftan halkın bize yaklaşımı, sahiplenişi ama diğer tarafta KDP, Barzanilerin ihaneti. İkisini birlikte aynı yere oturtamıyorduk. Biz istesek de oturmuyordu ikisi aynı yere.

BİR ŞEY YAPAMAMANIN KAHRI

Ama yaşananlar gerçekti. Biz 6 kişi ağır yaralı halimizle elimizde bombalarla ihanetçilerin eline düşmemek için bekliyorduk. İki kadındık, ikimiz de ağır yaralıydık; yerimizden dahi hareket edecek mecalimiz yoktu. Yapabileceğimiz tek şey bir saldırı durumunda avuçlarımızda sıkıca tuttuğumuz el bombalarımızı kendimizde patlatmaktı. Ağır yaralı olmak ya da yaralarımızın acıyla sızlaması değil, bizi asıl kahreden KDP’nin ihaneti ve bu ihanete karşı bir şey yapamıyor olmaktı."

TARİH DOĞRULARI YAZSIN DİYE

İhanet çemberi daraldıkça yaşananları kendilerinden sonra o çemberin dışına taşırmayı tasarlıyor; tarihin doğru yazmasını istiyorlar. Dışarıda yaşanan hazırlıkları, hareketlikleri görünce buradan kesinlikle kurtulamayacaklarını hesaplıyorlar. Hani olur da içlerinden biri kurtulursa o an yaşananları, yaşanacakları dışarı taşırsın diye birbirlerini tembihliyorlar. Paylaşamadıklarını da paylaşıyorlar. Rotinda Engin, o anlara yeniden dönüyor:

"Hêvîdar arkadaş vasiyetinde ‘Benim Zap arşivinde 17 sayfalık hayat hikayem var. Ben ailemin en küçük çocuğuyum. Eğer şehit düşersem ve sen yaşarsan o hikayemi mutlaka anne-babama ulaştır. Onlar benim gelişime anlam veremediler. Katılımımdan çok etkilendiler. Onun için benim o arşivimi, yazımın bir nüshasını aileme gönder’ dedi. Bir de orada yaşadıklarımızı sağ kurtulan olursa mutlaka anlatmalı, diyorduk

ZAGROS HEPSİNE MORAL VERİYOR

Heval Zagros çok moralliydi. Hepimize moral veriyordu. Yemek yapıyordu. Adımız anılacak, tarihe geçeceğiz, diyordu. Diğer arkadaşlar ailelerin yanına gitti, belki onlara bir şey olmaz, kurtulurlar ama biz direnişimizle tarihe geçeceğiz, bunun büyük bir onur, kahramanlık olduğunu, söylüyordu. Elinden geldiğince bizi motive ediyordu. Ölümü gülerek karşılayan bir arkadaştı. Bir o kadar da ihanete öfkeleniyordu. Bir taraftan şaka yapıyor, moral veriyordu ama diğer taraftan da KDP ihanetine inanılmaz öfke duyuyordu. 'Çünkü bizim silahlarımızla, rextlerimizle burada olmamıza izin veren kendileri. Buraya kaçak gelmemişiz ki, o halde ne istiyorlar?' diyordu.

GÜN BİTİP GECE BAŞLAYINCA

Arkadaşlar gittikten ve saatler geceye evrildikten sonra artık her an saldırının gerçekleşmesini bekliyoruz. Zaten dışarıdaki hareketliliği takip eden Zagros arkadaşın anlatımları olacakları gösteriyor. O gece tek bir dakika dahi uyumadık. Gece saldırı olmadı. Sabah olunca artık uyku gözlerimizden akıyor. Hepimiz ağır yaralı olduğumuz için bünye de güçsüz düşüyor. Hepimiz biraz uyukladık ama Zagros arkadaş gündüz de hiç uyumadı. Hepimiz ona teslim edilmiştik. Sanki bir dakika uyusa her şey olup bitecek ve bizi koruma görevini ihmal etmiş olacaktı. Onun için çok uykusuz ve yorgun olmasına rağmen yine de uyumadı.”

Yarın: Hewlêr ihanetinin 20. yılı – 3