Hewlêr ihanetinin 20. yılı – 3

16 Mayıs geldiğinde KDP, PKK’lilerin Hewlêr’den çıkmaması için adeta tüm kapıları kapatır. Yaralı, savunmasız insanları katletmek ise bir maharet sayılır...

Hewlêr ihaneti dosyasının 3. bölümünde Rotinda Engin katliam günü yaşananları anlatıyor. Gerçekler ne kadar acı verse de o gün yaşananlar gerçekti. O gün orada direnenler bir halkın özgürlük umudu yok olmasın, ihanet sonuç almasın diye canlarını feda ettiler.

Rotinda Engin’in tanıklığında 20 yıl öncesinde yaşananları okurken bugün yaşananlara daha açıktan anlam verilebilir. Özgürlük ile ihanetin kıyasıya savaşını daha net görmüş olacaksınız.

HEWLER KAPILARI KAPATILIYOR

16 Mayıs geldiğinde KDP, PKK’lilerin Hewlêr’den çıkmaması için adeta tüm kapıları kapatır. Yaralı, savunmasız insanları katletmek ise bir maharet sayılır. Her şey Türk devletiyle yapılan plana uygun işler. Ve artık o gün gelmiş, cellat silahını kuşanmıştır, geriye kalan...

Tarih 16 Mayıs 1997. Saat 06:30-07:00 arası. Davut Bağıstani PKK’lilerin kaldığı hastaneye gider. İngiliz tarzı bir giyim, kafasında peruk var, tedirgindir. Belli ki olacaklardan haberdardır. Anlaşılan böyle bir şeyin olmasını istemez, ama olacak olanlar ona rağmen olacaktır.

“Çok geç kalmamalıyız. Bir minibüs tuttuk. En fazla 30 kişi alabiliriz” der. PKK’ler itiraz ederler. Yaralı arkadaşlarının sayısının fazla olduğunu, ancak iki aracın taşıyabileceğini, söylerler. Ne var ki karar verilmiştir. Hewlêr’den bir araç çıkacaktır. Tabi o da çıkabilirse.

Katliam tanığı Rotinda Engin anlatıyor…

“Tartışmalar sonuç vermeyince yarası en ağır olan 33 arkadaş belirlendi. Çaresiz ancak bu kadar arkadaşı gönderebilecektik. Ama kimse gitmek istemiyordu. Yönetimdeki arkadaşları göndermek istediler, ikna edemediler. Bunun üzerine resmi toplantı yapıldı. İki gün önce evlere gönderilen tüm arkadaşlar da çağırıldı. Hepimiz yeniden hastanedeydik. Toplantıda Önderliğin talimatı bir kez daha hatırlatıldı. Önderlik çok fazla sayıda arkadaşın Hewlêr’de kalmasını istemiyordu. Ama halkın tümden terk edilmemesi gerektiğini de belirtiyordu. Bunun üzerine yine tüm arkadaşlar kalmak istediklerini söylediler. ‘Madem ihanet karşısında direniş gerçekleştirecek, o zaman biz de kalıp direnmek istiyoruz’ diyorlardı. Fakat yönetim Önderliğin talimatını uygulayarak gönderilecek arkadaşların isimlerini belirlediler.”

Rotinda Engin’in ismi de Hewler’den çıkarılacaklar arasında yer alıyor. 14 Mayıs günü, Engin ile Zagros isimli bir gerillanın da aralarında olduğu 5 gerilla hastanede kalır. Hewlêr’de kalacak gerillalar, gidecek olan arkadaşlarına kahvaltı hazırlar. Her şey son derece hızlı işler. Kahvaltıdan sonra gidenler kalanlarla vedalaşır. Çünkü aslında herkes ismini koymak istemediği gerçeği artık görüyordur: “Kalanlar ihanete kurban gideceklerdir.”

DİYANA’DA ÇATIŞMA

16 Mayıs sabahı Hewler’in üzerine ağır bir hava çöker. Gidenler geride bıraktıkları arkadaşlarına son kez bakarlar. Son kez göz göze gelirler. Hiçbiri bırakıp gitmek istemez. Ama bilirler aslında bir gün yeniden döneceklerini. Ve kalanlar…

“Bu halk bir kez daha ihanete uğramayacak. Bir kez daha kendisini yalnız hissetmeyecek.”

Yaralı gerillaları taşıyan araç önde giden Davut Bağıstani’nin aracını takip ederek Hewlêr’den çıkar. Araçta toplam 31 gerilla vardır. Şehir tam geride kaldı denilirken Hewlêr’in çıkışında KDP peşmergeleri araçları durdururlar.

“Davut Bağıstani’yi indirip kontrol noktasına götürdüler. 4 saat kontrol noktasında bekletildik. Davut Bağıstani geldiğinde epey hırpaladıklarını fark ettik. Çok dövmüşlerdi. Onlar geldikten sonra yeniden yola devam ettik.

Şîlan arkadaş ile Ciwan arkadaş iki gün önce Şaqlawa’ya gelmişlerdi. Yol üzerinde onları da aldık. Arkadaşları oradan alınca, iki gün önce kaldıkları evin KDP asayişi tarafından basıldığını, arkadaşların göz altına alınmaya çalışıldığını öğrendik. Ciwan arkadaşın gözleri görmüyordu. KDP eve baskın yapınca Ciwan arkadaş tam olarak ne olduğunu anlamıyor. Şilan arkadaş ile evin sahibi kadın baskına direnince durumu anlıyor ve bomba istiyor. Vermiyorlar. KDP güçleri eve zorla girmeye çalışınca evin sahibi kadın balkondan bağırıp, etraftan yardım istiyor. Evin önünü bir anda kalabalık birikince KDP’liler bırakıp gitmek zorunda kalıyor. Arkadaşlar böyle kurtuluyor. Ama giderken de ‘sizinle işimiz daha bitmedi’ tehdidinde de bulunuyorlar.

Çok iyi hatırlıyorum, Şilan arkadaş olanları anlattıktan sonra ‘ben bir daha şehirlere inmeyeceğim. Benim ölümüm şehirlerde olacak. Artık kesinlikle dağlardan inmeyeceğim’ dedi. Ama işte maalesef örgütsel çalışmalar için 2004’te Musul’dayken katledildi.”

Gerillalar arkadaşları Şilan ile Ciwan’ı da Şaqlawa’dan aldıktan sonra Diyana’ya doğru yol alırlar. Hewlêr şehir merkezinde, şehrin çıkışında, Şaqlawa’da yaşananlardan sonra herkes o gün olacakların olanları kat kat aşacağını görmesini sağlar. Fakat yine de öyle soysuz, öyle gaddarca bir katliamı da hesap etmezler.

“Saat 16:00 civarı Diyana’ya vardık. Şehrin girişinde yüzlerce askeri araç, üzerinde Doçka uçaksavar, BKC ve peşmergelerle birlikte bizi takibe aldılar. Aracımız Diyana peşmerge sorumlusunun olduğu yere gelince etrafımızı sardılar. Etrafımız sarılınca Şilan arkadaş ‘camları kapatın’ dedi. Yüzlerce peşmerge silahlarını aracımıza doğrultmuş bekliyor. Etrafımızda bu hengame sürerken şehir içinde bir anda yoğun çatışma sesleri gelmeye başladı. Bombalar arka arkaya patladı. Çatışma bir saate yakın sürdü. Tabi bizi bekletirlerken Davut Bağıstani’yi yine alıp götürdüler. Ortalık her şeyiyle bir savaş alanı olunca iyice gerilmeye başladık. Yine de ne olup bittiğini de anlamaya çalışıyoruz.”

KDP DİYANA’DA İKİ PKK’LİYİ KATLEDİYOR

Aslında katliam için kurulan tezgah sadece Hewlêr ile sınırlı değildir. KDP Türk devletiyle girdiği ortaklık gereği her yerde PKK kadrolarına saldırıyor, tutukluyor, öldürüyor. Savaş şehirlere çekiliyor. Savunmasız, silahsız, yaralı demeden kimi bulurlarsa katlediyorlar.

Yaralı gerillalar bu kez Diyana girişinde bekletilir. Daha ne olup bittiğini anlamadan şehirden yükselen çatışma sesleri yeri göğü inletmeye başlar. Mermiler, el bombalarının sesleri birbirine karışır. Sonradan öğrenirler ki, KDP peşmergeleri şehir içindeki iki arkadaşlarına saldırmış ve çıkan çatışmada Dılxwaz ile Hozan adlı iki arkadaşları katledilmiş. Ama çare yok, üzerlerine çevrilen yüzlerce hain namlunun altında beklemeye başlarlar. Derken saatler geçer ve sonunca Davut Bağıstani yeniden tutulduğu yerden çıkar.

“Saatler geçtikten sonra Davut Bağıstani yeniden geldi. Otobüse girdi. Yüzünde bir şeyler olduğunu anladık hemen. Bize bakıp, ‘başınız sağ olsun heval Hozan, heval Dılxwaz şehit düştü’ dedi. Bu arkadaşlar Diyana’da sorumlu düzeyindeki arkadaşlardı. Ne diyeceğimizi bilemedik. Ama artık durumun vahametini de anladık tabi.

Bağıstani, konuşmasını devam etti: ‘Benim için çok zor bir görüşme oldu. Ben sizi Ranya’dan götürecektim, ancak buna izin vermediler. Sadece Diyana’nın çıkışına kadar sizinle gelebilirim. Ondan sonrası artık size kalmış’ dedi.

Bağıstani bize bunları söyledikten sonra, otobüs şoförüne döndü, ‘senin de çocuğun var mı?’ diye sordu. Şoför ‘evet’ dedi. Bağıstani de ona, ‘eğer çocuklarını seviyorsan, ben sizden ayrıldıktan sonra aracı son gazla sür. Çünkü sonrası artık sana bağlı’ dedi ve indi. Araçtan inince bizim sorumlu arkadaşlar da onunla indiler, bir şeyler konuştular.”

‘OTOBÜS KAN GÖLÜNE DÖNDÜ’

Davut Bağıstani dediği gibi yapar ve Diyana’nın çıkışına kadar yaralı gerilla grubuna eşlik eder. Çünkü oraya kadar kendisine izin verilmiştir. Sonrası artık aracın hız merhametine kalır. Çünkü merhamet o günlerde kardeş denilenlerin yüreğinden çoktan göç etmiştir.

Bağıstani kendisine belirlenen sınırdan geri döndüğü gibi şoför var gücüyle aracın gaz pedalına yüklenir. Yüklenir ama bir anda binlerce doçka ve BKC mermisi araca hücum eder. İçerdekiler yaralı ve silahsızdırlar.

“Peşmergeler taramaya başlayınca yarası hafif olan arkadaşlar kendilerini ağır yaralı arkadaşlara siper ettiler. Tüm arkadaşlar otobüsün ortasındaki boşluğa yatırıldı. Birçok arkadaşın ameliyat dikişleri koptu. Açılan yaralardan oluk oluk kan akıyordu. Otobüs resmen kan gölüne döndü. Aracın tüm camları kırılıp üzerimize düştü. Sağlam olan arkadaşlar kendilerini yaralı arkadaşlara siper ettiler. Aracımız delik deşik edildi. Biz hızlanıp uzaklaşınca peşmergeler peşimizi bıraktı. Bir süre sonra KDP alanından çıktık. YNK alanındaki ilk kontrol noktasına vardığımızda YNK peşmergeleri bize şaşkın şaşkın bakmaya başladılar. Adamlar resmen şok olmuştu. Gelip, ‘siz PKK’li misiniz’ dediler. Biz ‘evet’ deyince hemen yolu açıp geçin dediler. Biz de hiç durmadan direkt Ranya’ya gittik.”

KDP-MİT HEWLÊR VE DİYANDA’DA EŞ ZAMANLI SALDIRIYOR

Diyana’da yaşananlar olayın sadece o an görünen yüzüdür. Diyana’da iki gerillanın katledildiği saatlerde KDP ihaneti Türk MİT’yle birlikte unutulmayacak bir katliama imza atıyor.

Diyana’daki çatışma ile Hewlêr’de PKK gerillalarına saldırı eş zamanlı başlatılır. Ancak saatler önce Hewlêr’den çıkan Rotinda Engin ve 30 arkadaşı yaşanan katliamdan habersizdir. İçlerin de hep bir burukluk vardır. Arkadaşlarını geride bırakmanın burukluğu.

Diyana’da saldırıdan kurtulduktan sonra Süleymaniye’nin Ranya ilçesine doğru yol alırlar. Orada arkadaşları tarafından karşılanırlar. Zaten çoğu ağır yaralı olan gerillalar yolda uğradıkları saldırıdan sonra ameliyat dikişleri açılır, kan kaybı yaşarlar. Onları Ranya’da karşılayan arkadaşları çoğunu Süleymaniye’ye gönderirler.

“Biz Süleymaniye’ye geldikten sonra hemen Hewlêr’de kalan arkadaşlara dair bilgi almaya çalıştık. O zaman öğrendik ki Diyana’da saldırısıyla eş zamanlı olarak Hewlêr’de saldırı yapılmış ve onlarca arkadaşımız KDP-MİT ortak saldırısıyla katledilmiş.”

Hewlêr Hastane katliamı olarak tarihe geçen katliam 16 Mayıs’ta gerçekleşir. Rotinda Engin’in de aralarında bulunduğu bir grup yaralı gerillanın Hewlêr’den çıkışlarından sadece 3-4 saat sonra.

KATLİAM ANI

Savaş hukuku gereği dünyanın hiçbir yerinde yaralı ve esirlere dokunulmaz. Ancak KDP Türk MİT’i ile el ele vererek ihanetini uygulamaya koyarken önce yaralılardan başlar. Katliam, “16 Mayıs Hewlêr katliamı” olarak ihanet tarihine yazılır.

Rotinda Engin 16 Mayıs günü yaşananları şöyle anlatıyor:

“Biz Hewlêr’den saat 12:00 civarı çıktık. Son kaç gün içinde ve o gün yaşadıklarımız ihanetin bir katliama imza atacağını gösteriyordu. Diyana’ya tahminen saat 16:00 civarında vardık. İşte Hewlêr katliamı da Diyana saldırısıyla eş zamanlı yapılmıştı.

Biz çıktıktan sonra arkadaşlar nöbetçi çıkarıyorlar. Mutfakçı arkadaş da mutfağa gidip arkadaşlara yemek hazırlamaya başlıyor. Tam o esnada saldırı başlıyor. Önce mutfakçı arkadaşı katlediyorlar. Daha sonra içeri girip arkadaşların hepsini katlediyorlar.

Adar adında bir arkadaş vardı, ayağı yoktu. Saldırı başlayınca Hêvidar arkadaş Adar arkadaşı götürüp hastanenin altındaki depoya kilitliyor ve kendisi yeniden yukarı çıkıyor. Oradan teras katına çıkıp çatışmaya başlıyor. Halkın anlatımlarına göre 11-12 KDP’liyi öldürüyor. Hêvidar arkadaş terasa çıkıp oradan çatışınca içerideki tüm arkadaşları katlediyorlar. Hêvidar terasın kapısını arkadan kilitleyip çatışmaya başlıyor. Peşmergeler kendisiyle baş edemeyince karşı damlara geçip oradan suikastla vuruyorlar. Hêvidar arkadaş ağır yaralanıyor. Yaralanıp düşünce bombası kendisinden biraz uzağa düşüyor. Uzanıp bombasını almak, kendisinde patlamak istiyor. Ama ağır yaralı olduğundan uzanıp alamıyor. Halk tüm bu olanları evlerinin balkonlarından, damlardan izliyor. Tanıklar anlatıyorlar, Hêvidar arkadaş bombasını almaya gayret ettiği sırada peşmergeler teras kapısını kırıp terasa giriyorlar ve Hêvidar arkadaşı ağır yaralıyken üçüncü kattan aşağı atarak katlediyorlar.

Böylece tüm arkadaşları katlediyorlar. Daha sonra inip terastan attıkları Hêvidar arkadaşı çırılçıplak soyup caddenin ortasına atıyorlar. Cenazesi o şekilde 4 gün bekletiliyor.

‘BU ZULME DAYANAMAM’

Biz o hastanedeyken bize yakın çok fakir bir aile vardı. Biz her gün yaptığımız yemeklerden onlara da götürüyorduk. Adam Hêvidar arkadaşın cenazesinin öyle teşhir edilmesini kabullenemiyor.

‘Bize her gün yemek verenlere bu yapılanlara tahammül edemem, götürüp üzerine battaniye örteceğim’ diyor. Eşi yalvarıyor, ‘Gitme seni de vururlar’ diyor. Ama adam hayır, diyor, ‘Bize o kadar yardım ettiler, beni öldürseler de ben gidip üstünü örteceğim’ diyor. Gidip battaniye örterken KDP’liler suikastla onu da öldürüyorlar.

Heval Hêvidar’ın cenazesi 4 gün o cadde ortasında bekletiyor, teşhir ediliyor. Aynı Türk devletinin Ekin Van arkadaşa yaptığını, o zaman KDP Hêvidar arkadaşa yaptı. KDP Kürt kadınını daha o gün teşhir etti. Büyük öfke duyuyordu. Çünkü Kürt kadın gerillalar halkı çok büyük etkiliyorlardı. Onlar da bu insanlık dışı uygulamalarıyla halka korku salmayı amaçlıyorlardı. Sizin sevdiğiniz, inandığınız, güvendiğiniz kişilere bunu yaparım, demek istiyordu.”

‘BUGÜNLER UNUTULMASIN DİYE YAŞAMALISIN!

PKK’nin Hewlêr sorumlularından Salih ismindeki gerilla o gün hastanede değildir. İki arkadaşıyla birlikte bir mahallededir. Katliam haberini aldığında hemen oraya gitmek ister, ancak ev sahibi izin vermez. Çünkü KDP sadece hastanede katliam yapmakla kalmamış, şehir içinde PKK’li avına çıkmıştır. Her tarafa pusu kurulmuş. Görülen her PKK kadrosu vurulacaktır.

Salih ile iki arkadaşı o gece bulundukları evde kalırlar. Ancak sonraki gün artık dayanamazlar, arkadaşlarının katledildiği yere gitmek isterler. Evden çıkarlar. Ancak ihanet pusuda beklemektedir. Salih’in elinde bir tabanca vardır. Çemberi yarmaya çalışır. Ancak elindeki tabanca ihanet çemberini delip geçmesine yetmez. Vurularak katledilir.

“Salih arkadaş yanında bir kadın ve bir erkek arkadaşla o gün kaldığı evden çıkar. Ancak bütün mahalle kuşatılmış durumdadır. Salih arkadaşta bir tabanca, kadın arkadaşta da bir el bombası var. Arkadaşlar dışarı çıkınca KDP’liler ateş etmeye başlarlar. Salih arkadaş tabancasıyla bir süre çatışır sonra yaralanır ve şehit düşer. Kadın arkadaş da ağır yaralanır ve esir düşmemek için sokağın ortasında bombasını kendisinde patlatır. Diğer arkadaş Rênas adına bir Soran arkadaştır. Evde çıktılarında Salih arkadaş, ona, ‘Sen Soran’sın kendini kamufle edebilirsin. Git bir evde saklan. Ortalık sakinleşince git arkadaşları bul. Burada yaşananları anlat. Çünkü bu iki gündür Hewlêr’de yaşananları anlatacak birisi olmalı. Hiçbir şey kaybolmamalı’ diyor. Rênas arkadaş birkaç sokak ötede bir eve giriyor ve ‘Ben çatışmalardan korktuğum için buraya sığındım’ diyor. Soranca konuşunca halk arkadaş olduğunu anlamıyor. Sonra ailesi vasıtasıyla oradan çıkıp arkadaşlara ulaşıyor. Ve o günlerde yaşananları anlatıyor.”

İHANET SINIR TANIMIYOR

İhanet bu sınır tanımaz ki. Önce satar, sonra katleder. Ama KDP ihanetinde hiçbir sınır yoktur. O gün katlettiği yaralı gerillaların protez ayaklarını alıp satmaya çalışır. Gerillaya protez ayak yapan doktorun kendisine götürüp, “Bunları sen onlara yaptın şimdi de satın alacaksın” derler. Dılxwaz ile Merxas adındaki gerillaların protez ayaklarını yapan doktor yaptığı protezleri tanır ve “Almam” der. KDP’liler “Sen nasıl onlara ayak yaparsın da şimdi almazsın” diyerek işkence edeler. Bu vahşeti gören doktor bir daha dönmemecesine Hewlêr’den çıkıp yurt dışına göç eder ve bir daha da dönmez.

BARZANİ ASIL İNTİKAMI HALKTAN ALMAK İSTER

Hewlêr halkı 16 Mayıs Hewlêr katliamını hiçbir şekilde kabullenmez. Onlarca genç bu ihanet karşı durmak için gerilla saflarına katılır. Birçok aile yerini yurdunu bırakıp Hewlêr’den göç eder. Çünkü Barzaniler PKK’ye sempati duyan, ona yakınlaşan halka büyük öfke duyar. Bu katliamla asıl intikamı halktan almış olur. Kendisince öyle bir ders vermelidir ki, bir daha kimse PKK’ye yakınlaşmasın, kimse onların ismini almasın.

“Bugün nasıl ki Şengal’den intikam alıyorlarsa o dönem de Hewlêr’den intikam aldılar. O zaman da Türk devletiyle anlaşma yaparak, birlikte saldırı geliştirdiler. Ancak çok kalleşçe yaptılar. Bize Hewlêr’de kalmanızı istemiyoruz, demiş olsalardı belki durum farklı olurdu. İlişkilerimizi koparıyoruz, gücünüzü buradan çıkarın diyebilirdi. Ama bunu yapmadılar. Türk MİT’i ile ortaklaşarak çok sinsi bir plan dahilinde Hewlêr hastane katliamını gerçekleştirdiler. Şimdi bunları bilmeyenler, Şengal’deki duruma çok anlam veremeyebilir. Ama Şengal’de yaşananlar çok tanıdıktır. İhanet bildik ihanettir.”

CENAZELER BİR CADDENİN ALTINA GÖMÜLÜR

KDP’nin o gün katlettiği gerillaların mezarları dahi yoktur. Nerede oldukları halen bilinmez. Ancak bir gerçek var ki, o gün katledilenler toplu halde bir yere gömülür ve üzerlerine cadde yapılır. Sonraki yıllarda KDP ile PKK’nin ilişkilerinin yeniden oluşmasından sonra bu cenazeler talep edilir, ancak KDP yine de vermez.

“Sonradan duyduk ki, ki bunu bazı peşmergeler söyledi, o arkadaşlar toplu halde bir yere gömülüp üzerlerine cadde yapılıyor. Arkadaşlarımız Hewlêr’de bir caddenin altına konulmuş. KDP’nin bunu açıklaması gerekir. Arkadaşlarımızın cenazelerini vermesi gerekir. O gün yaşananları açıklığa kavuşturması gerekir. En başta bunu yapması gereken de Barzani’nin kendisidir.”

-Hewlêr ihanetinin 20. yılı – 1

-Hewlêr ihanetinin 20. yılı – 2