‘KDP siyaseti Şengal’de yenilgiye uğradı’

Şengal İnşa Meclisi Başkanı Xıdır Salih, 12 bin silahlı peşmerge ile kaçarak halkı DAİŞ çetelerine teslim edenlerin, halkı açlığa ve yoksulluğa terk ederek ambargo uygulamaktan çekinmeyeceğini söyledi.

Şengal İnşa Meclisi Başkanı Xıdır Salih, Kürdistan parlamentosundaki diğer partilerin de bu siyasete göz yumduğunu belirtti.

“3 Ağustos 2014’teki katliam üzerinden iki yıldan fazla bir zaman geçti. Rabia DAİŞ çeteleri tarafından alındıktan sonra Şengal yaklaşık 4-5 ay çeteler tarafından kuşatıldı. Ardından Kuzey tarafı kurtarıldı ancak dağda kalan Êzidîler kurtarılmadı. Siyasi bir ambargoya maruz kaldı. Tabi bu Güney Kürdistan Yerel Yönetimi tarafından geliştirildi. Özellikle de sorumluluk KDP’ye bağlı güçlerin elindeydi. Bu politika KDP ekseninde geliştirilse de diğer siyasi güçler bu politikaya ortak oldu. YNK, Goran, Hızbi İslami ve diğer siyasi güçler bu politikaya karşı çıkabilirlerdi. Halk üzerindeki bu ambargonun kaldırılmasını sağlayabilirlerdi, fakat ortak olmayı yeğlediler. Tabi biz KDP’ye minnet etmeyiz, ideolojik-politik olarak da yaptıklarına anlam veriyoruz. 12 bin peşmerge ve KDP’ye bağlı polisler ferman esnasında buradaydı, herhangi bir çaba, direniş sergilemeksizin kaçarak yüz binlerce günahsız insanımızı DAİŞ’e teslim ettiler. Êzidîlere bunları yapanlar, halkı açlığa terk etmekten, en temel insani ihtiyaçlarını karşılamasını engellemekten, ambargo uygulamaktan çekinmeyeceklerdir” diyen Salih, yerel yönetimde yer alan diğer güçlerin Güney Kürdistan’ın demokratik geleceğini, Êzidîlerin gerçek kurtuluşunu önemsemiş olsalardı, KDP’nin bu politikalarına karşı bir tutum almaları gerektiğini söyledi.

‘BİZE KARŞI TAHAMMÜLERİ DAİŞ’E GÖSTERDİKLERİNDEN ÇOK DAHA AZ’

Çetelerin bulunduğu bölgeler arasındaki iletişimin ve ticaretin kesilmediğini belirten Salih, kendilerine gösterilen tahammülün DAİŞ’e gösterilenden çok daha az olduğunu dile getirdi.

Bu noktada İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün KDP ambargosunu eleştiren, kınayan raporun kendileri için olumlu bir adım olduğunu da sözlerine ekleyen Salih şöyle konuştu: “Şengal ve Duhok arasında bulunan Cisre Sihela resmi olarak Güney Kürdistan bağlantısının sağlandığı tek hat ve KDP’nin keyfi uygulamaları, engel ve tehditleri yüzünden fiili olarak halka kapalı durumda. 200-300 bin Êzidî hala Güney Kürdistan’daki kamplarda kalıyor. Ve çoğunun evleri, akrabaları Şengal’de. Yani isteseler de istemeseler geliş-gidişleri zorunlu. Yaralanma, hastalık, ölüm durumlarında ziyaret olsun, ya da buradaki öğrencilerin okulları, halkın ihtiyaçları söz konusu olduğunda Güney Kürdistan ile iletişim zaruri bir ihtiyaç oluyor. Yine Laleş, Şexan orada, daha önceden de binlerce Êzidî Güney Kürdistan’daydı. Dolaysıyla kimsenin yolları kapama, ambargo uygulama gibi bir tutumu haklı görmesi ne ahlaki, ne hukuki ne insani bir durumdur. Ambargo ile, açlık ve yoksulluk ile kendine muhtaç bırakma siyaseti yürütülüyor. Bu şekilde halkı istedikleri noktaya çekerek soykırımı engelleyen, halkı kurtaran güçlere karşı tutum almaya zorlamak istiyorlar. Dediğim gibi bu yerel, uluslararası hukuk gereğince de toplumsal ahlak ve Kürt ulusal gelenekleri gereğince de uygun olmayan bir siyasi yaklaşım. Bir taraftan Şengal’in Kürdistan’a bağlı olduğunu söylüyor, 140. Madde gereği Kürdistan’a bağlı olması gerektiğini belirtiyorlar. Diğer yandan ambargo uyguluyor, Duhok-Şengal hattını kapatıyor. Musul DAİŞ’in elinde olduğunda dahi o hattı kapatmadı, DAİŞ ile ticareti sürdürdü. Şu an da Musul’daki Araplar Güney Kürdistan’a gelip gidebiliyor. Ama söz konusu Şengal olduğunda ambargo uygulanıyor, yani bize karşı tahammülleri DAİŞ gösterdiklerinden çok daha az. Bu noktada aslında İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün (HRW) raporu oldukça geç. Çünkü onlarca kez şikayetlerimizi iletmiştik, çağrılar yapmıştık. Avrupalı güçlerin Şengal’de uygulanan ambargodan da haberleri vardı.”

‘MİNNET ETMEYECEĞİZ’

İhaneti unutturarak halkı denetime alma amaçlı, Şengal’e geri dönüşleri KDP’nin bilinçli olarak engellediğini kaydeden Salih, Şengal’e dönecek halkın 3 Ağustos öncesi durumu ve siyasi statüyü kabul etmeyeceğini ifade etti.

Güney Kürdistan yönetiminin, özellikle de KDP’nin uygulamaya koyduğu, açlığa ve yoksulluğa terk etme, baskı ve ambargo uygulama siyasetinin, halkı kendi etki ve denetimlerine alma, kendilerine muhtaç kılma amaçlı geliştirildiğini de vurgulayan Salih, “Diğer yandan fermandaki ihanet gerçeğini, kendi rollerini unutturma ya da kendi yanına çekerek halkı etkisiz kılma amacı güdüyorlar. Ben onunla olursam eksiklerini, yanlışlarını ifade edemem, ancak ondan bağımsız olursam onu eleştirebileceğimizi, boyunduruğuna girmeyeceğimizi ve minnet etmeyeceğimizi biliyor. Yolları kaparken, ticareti engellerken, ambargo uygularken güttüğü temel amaç bu. Sinune’deki doktor bile Almanya’ya gitti, tıbbi malzeme ambargosu sürerse gelmem diyor. Yine DAİŞ zulmüne katliamlarına karşı direnmiş, topraklarını terk etmemiş, dağda yaşayan binlerce insan kutlanması, onurlandırılması gerekirken kaçak yaşamaya zorlanıyor, ambargoya, açlığa terkediliyorlar. İfade ettiğim gibi halka ihanet edenler bu gerçeği unutturmak istiyorlar. Bu uygulamalar halkın Şengal’e geri dönmemesinin de temel nedeni. Uluslararası kuruluşlar ve devletlerce ve yine Irak merkezi hükümetince topraklarına geri döneceklerin yaşamlarını ikame edebilmelerini sağlamak üzere milyonlarca yardım Güney Yönetimine ulaştırdı. İnsanların yurtlarına güvenli bir şekilde dönmelerini, onurlu bir şekilde yaşamalarına katkı sunmaları gerekiyordu. Ama insanların dönmelerini istemiyorlar. İnsanların Şengal’e dönmesini engellemelerinin esas nedenlerinden biri, olası bir seçimde yenilgilerini engellemek istemeleridir. Özellikle yoğun istihbarati faaliyet sürdürdükleri alanlarda halkı kendi denetimlerinde tutmak istiyorlar. Şengal’de KDP siyaseti yenilgiye uğradı. Eğer halk dönecek olursa bunların çoğunluğu 3 Ağustos öncesine dönmeyecekler, bunu kabul etmeyecektir. 3 Ağustos öncesi siyasi statüyü, KDP tahakkümünü ret edeceklerdir. Bu durum KDP’nin Êzidîlere karşı herhangi bir güveninin olmadığının da göstergesi oluyor. Parti üyesi, merkez üyeleri, peşmerge komutanı olan Êzidîlerle oturup sohbet ettiğimizde kendileri de KDP’ye herhangi bir güvenlerinin olmadığını belirtiyorlar. Ancak ailelerinin orada (Güney Kürdistan’da) olduğunu, çocuklarının onlarının okulunda okuduğunu, ekonomik bağımlılıklarının olduğunu ve dolaysıyla zorunluluktan orada olduklarını ifade ediyorlar. Tüm Şengal ve bölge çetelerden özgürleştirildiğinde, normal koşullar tekrardan oluşturulduğunda tüm halkımız topraklarına dönecek ve ihanete ve tüm bu şantaj ve tehdit siyasetine gerekli yanıtı verecektir” dedi.

‘HEDEF HALK’

Gerilla varlığının ambargo gerekçesi olarak gösterildiğini ancak hedefin Êzidî halkı olduğunu belirten Salih, “Gerillanın zaten ezilenin kurtuluşu dışında kendine maddi imkanlar oluşturma gibi bir derdi yok” diyerek hedefin halk olduğuna işaret etti.

Salih şöyle konuştu: “HRW raporunda da belirtilmişti; gerillanın buradaki varlığı gerekçe olarak gösteriliyor. Ancak bu gerçekçi, inandırıcı bir gerekçe değil. Yüz binlerce insanın aç bırakılmasının, ambargo uygulanmasının nedeni bu olamaz. Özgürlük bilinci ve ruhu ile Şengal’e ulaşarak halkı kurtaran gerillanın kurtaran ise senin vereceğin birkaç lokmaya ya da yardımına ihtiyacı yok zaten. Kendisi gerekli tedbirleri alarak, halkının özgürlüğü için mücadelesini sürdürebilir ve yine gerektiğinde kendini feda edebilir. Onların karınlarını doyurma, maddi yaşam imkanlarına sahip olma gibi dertleri olmadı hiçbir zaman. Ve biliyor hayatları da söz konusu olsa kendisini ezilenler için feda edenler hiçbir şekilde onun ayağına gitmeyecektir, bu siyasetin temel hedefi Şengal halkıdır.”

‘İLK DEFA BU HALK İŞBİRLİKÇİYE KARŞI DURDU’

Êzidîlerin ciddi fermanlar yaşadığını, büyük ihanetlere tanık olduğunu, bu darbelerin onlarda ciddi korkulara yol açtığını da sözlerine ekleyen Salih, “Hiçbir zaman hür iradeleri ile hareket etmenin zeminini yaratamadılar. Egemeler bu korkuları ve zafiyetleri Êzidîlere karşı kullanarak kendilerine bağımlı kılmak istiyor. Ancak diğer yandan son ferman büyük direniş ve fedailik ile ihaneti ve işbirlikçiliğini deşifre eden, mücadele etmeyi öğreten büyük derslerle yüklüydü. Bu tecrübeler sonucunda, ilk defa bu halk hainlere ve işbirlikçilere karşı durmuştu. Bu durum direniş mesajını alarak teslim olmayı ret eden, dağda kalarak mücadeleyi büyüten halkımız sayesinde yaratıldı. Bu halkı satın almak, teslim almak için birçok yönteme başvurdular. Ancak bunu başaramadılar. İnsanlar topraklarının namus ve şerefleri olduğunu gördüler ve teslim etmediler, direnişten başka onurlu insan duruşu olmadığını gördüler ve teslim olmadılar” diye konuştu.

‘YARDIMLARA KENDİ LOGOLARINI YAPIŞTIRIYORLAR’

Yardımların Şengal Dağı’na ulaşmasının engellendiğini belirten Salih, “Yardımlar yerel yönetimler üzerinden yapılmalı” dedi. Yardım kuruluşlarının temsilcilerinin de gözetiminde Şengal halkının kendi kurumlarını da dikkate alan yeni mekanizmalar ile ayrım gözetmeksizin, adil bir şekilde yardımların dağıtılması gerektiğini ifadede eden Salih şunları ifade etti: “Uluslararası kuruluşlara, insan hakları örgütlerine şu çağrıda bulunmak istiyorum. Yolladıkları yardımları sadece Güney Kürdistan Yönetimi aracılığı ile değil, Şengal’de bulunan halkın kurumları da var, halk meclis var onları da dikkate alarak ulaştırmalarını istiyoruz. Kendi temsilcileri de olsun, onların da gözetiminde, yine çalışmak isteyen gönüllüler aracılığı ile yardımların nereye ulaştığını gösterecek somut belgeler de oluşturarak adil dağıtımı sağlamalılar. Güney Yönetimi ve Barzani’ye bağlı kuruluşlar aracılığı ile gelen yardımların adil dağıtımı yapılmıyor. Yardımların büyük bölümü halka ulaşmıyor, ulaştırılanlar ise üzerlerine kendi logoları yapıştırılarak kendi yardımlarıymış gibi kendi siyasetlerinin aracı olarak kullanılıyor. Bu konuda uluslararası kuruluşlara çağrıda bulunuyoruz. Ya yardımlarınızın dağıtımını kendi ellerinizle yapın, ya da hem koruma hem dağıtım noktasında yardımlarımız ile yardım dağıtım raporlarını kendilerine teslim edilinceye kadar kendi temsilcilerinin gözetiminde dağıtımı yapılmasını sağlayalım. Bu şekilde, ayrım ve farklılık gözetmeksizin, adil dağıtımını sağlayarak halkın ihtiyaçlarını karşılamamız gerekiyor.

Kışa giriyoruz halkın ciddi yaşamsal ihtiyaçları var. Gıda ihtiyacı bunun başında geliyor. Yine çok önemli bir sorun ısınma ihtiyacı. Çadırlarda kalan halkımız için, kış ve soğuklar çok ciddi sorunlara yol açabilir. Çadır ve yakacak ihtiyacının karşılanması gerekiyor. Yine, meclisimizin temin ettiği tanklarla su ihtiyacı karşılanmaya çalışılıyor, ancak sayı çok arttı. Sağlık sorunlarından kaynaklı tıbbi malzeme ihtiyacı da ciddi bir sorun olarak duruyor. Oluşturduğumuz halk hastanesi ile temel sağlık sorunlarına yanıt olunuyor ama yardıma ihtiyacımız var.”