Nusaybinliler: Abluka sürüyor; direnmekten vazgeçmeyeceğiz!

Nusaybinliler, AKP'nin kente dönük ablukasının sürdüğünü, her gün ölüm tehdidi altında olduklarını ancak direnmekten vazgeçmeyeceklerini söyledi.

Öz yönetim ilanından sonra, Mardin'in Nusaybin ilçesinde 5 kez 'sokağa çıkma yasağı' ilan edildi. AKP hükümeti tarafından 1 Ekim 2015 - 25 Temmuz 2016 tarihleri arasında ilan edilen yasakların bilançosu çok ağır oldu. 16 mahalleden oluşan Nusaybin'de sadece 6 mahalle kısmen zararla kurtulmuş, 10 mahalle ise yerle bir edilmiş durumda. Yasaklar boyunca ilçede aralarında çocukların ve yaşlıların da bulunduğu onlarca kişi katledildi. 134 gün süren son 'sokağa çıkma yasağından sonra binlerce insan evinden olmuş ve göç etmek zorunda kalmıştı.

Nusaybin'deki 'sokağa çıkma yasağının üzerinden beş ay geçmiş olmasına rağmen, yasak boyunca evlerini bırakmayan ve yasak kalktıktan sonra evlerine geri dönen Nusaybin halkının yaşam zorlukları devam ediyor. OHAL'in de devreye konulması ve kendi oylarıyla seçtikleri belediye eş başkanlarına kayyum atanmasına tepkilerini gösteren halk, yaşadıklarını ANF'ye anlattılar.

ŞAMAN: HALKTAN ÇOK POLİS VAR!

Leyla Şaman:

"Öz yönetim direnişinden sonra birçok Kürt şehrinde olduğu gibi, devlet, Nusaybin’de de yaşlı çocuk demeden onlarca masum insanın canına kıydı. Devletin 'sokağa çıkma yasağı' adı altında vahşet uyguladığı Nusaybin’de, yaşanılan acıların üzerinden aylar geçmiş olmasına rağmen hâlâ ağır izleri var. Dörtte üçü yok edilen şehrimizde her taraf polislerle dolmuş. Halktan çok polis var. Öyle ki haftada bir kurulan pazarda halk alış veriş yaparken polislerin zırhlı araçları pazarın içerisinde devriye atıyor. Halkın ihtiyaçlarını alması bile baskı altında yapılıyor. Evde cep telefonu şebekesi çekmediğinde, balkona ya da pencere yakınlarında konuşmaktan korkar olduk. Gece gündüz demeden sokağımızda yüzlerce defa hızlı bir şekilde tur atıp duruyorlar. Sanki başımızda bekleyen tetikçiler var gibi hissediyoruz.

Yasağın kalkmasıyla birlikte OHAL durumu devam etti. Bu yetmezmiş gibi kendi alın terimiz, oylarımızla seçtiğimiz belediyemize kayyum atandı. Erdoğan mitinglerinde 'oylarınıza sahip çıkın, oylarınız şerefiniz, namusunuzdur' şeklinde halka sesleniyordu. Bizler de hür irademizle, oylarımızla belediyelerimizi kazandık. Neden biz Kürt halkının oylarını kabul görmüyor? Neden kendi zikriyle, fikriyle çelişiyor? Bizler bu toprakların insanlarıyız, bizim de bir kültürümüz, dilimiz var. Neden bu ısrarla görülmek istenmiyor, inkar ediliyor? Bunca yaşadığımız acılara rağmen asla özgürlükçü davamızdan vazgeçmeyeceğiz, demokrasiyi hayata geçirmek için direneceğiz. Artık devlet bunu bilmeli. Bu antidemokratik baskı, şiddet, kıyımlarından vazgeçmeli ve kalıcı, özgür bir yaşam için barışçıl girişimde bulunmalı. Hiçbir canlının kanının akmasını istemiyoruz."

İNAL: DAYANIŞMAYLA AYAKTAYIZ

Raife İnal:

"Yasaklar boyunca her gün öldürülme korkusuyla yaşıyorduk. Yaşadığımız acılara dayanamayıp, yasağın olmadığı başka bir ilçeye dört çocuğumla göç etmek zorunda kaldık. Bu sefer de ne zaman evimize, ilçemize dönebiliriz diye çırpınıp durduk. Son yasak kalktığında hemen evimize döndük. Ev yoktu ortalıkta ve her yer abluka altına alınmıştı. Yasağın üzerinden aylar geçmesine rağmen, henüz yaralarımız kabuk bağlamışken OHAL'i devreye soktular. OHAL de yetmedi kendi irademizle seçtiğimiz belediyelerimize kayyum atadılar. AKP ve Erdoğan nefes alabilmemiz için hiçbir yol bırakmamaya çalışıyor. Her iki adımda polislere denk geliyor, psikolojik bir baskı altında tutuluyoruz. Ekonomik bir yaşantısı olan Nusaybin'de hayat şimdi çok pahalı. Eşim şoförlük yapıyor. Önceleri verdiğim kiranın iki katını şimdi veriyorum. Devletin halkımızı mağdur etmeyeceğiz konuşması yalandan başka bir şey değil. Eğer bir damla ayakta durabiliyorsak o da yine biz Nusaybin halkı ve demokrasi isteyen diğer halkımızın yardımlarının sayesindedir. Belediyemize atanan kayyumu irademize vurulan bir kelepçe olarak görüyor ve bir an önce OHAL durumunun da kaldırılmasını istiyoruz."

YILMAZ: İRADEMİZİN YOK SAYILMASINI KABUL ETMİYORUZ

Ailesinin geçimi için bir tamir atölyesinde çalışan 20 yaşındaki Mesut Yılmaz:

"Kendi adıma konuşayım ki, zerre kadar huzurum yok. Nusaybin’deki direnişten sonra devletin yerle bir ettiği şehrimizde hâlâ acının izlerini yaşıyoruz. Ailemin geçimini sağlamak için çalışan birisiyim. Sabahları işime gidinceye kadar bin telaş ve korku içerisinde kalıyorum. Her yer polis ablukası altında, sokak aralarında durmadan devriyeler atılıp duruyor. Direniş öncesi akşamları geç saatlere kadar arkadaşlarımla sosyal alanlarda bulunuyorken, şimdilerde ise saat akşam 17'yi gösterince eve kapanmak zorunda kalıyorum. Bu bir esaret biçimidir ve AKP’nin OHAL uygulamasıyla gelen bir dayatmadır. Bunun dışında kayyum darbesi de var. Kendi özgür irademizle seçtiğimiz belediye eş başkanlarına atanan kayyumu kabul etmiyorum. Çünkü irademi yok saymış olarak görüyorum. Devletin oy ile alamadığı belediyeyi zorla alıyor. Bunun kabul edilir tarafı olamaz. Bu durumlar böyle devam etiği sürece kimse Türkiye'de ne barış ne de kardeşlikten bahsedemez."