İZLENİM

Rakka’dan Bab’a ve Halep ile Kuzey Suriye’deki durum…

Peki Rojava için en büyük tehdit hangi güç diye sorulduğunda tereddütsüz bir şekilde; Türk devleti deniliyor. Bu düşmanlık politikası Rojava’nın değil Türkiye’nin tercihi olarak kendini dayatmış durumda.

Türk devletinin Azaz, Cerablus üzerinden Bab'ı işgal girişimi, Halep'teki şiddetli çatışmalar, Demokratik Suriye Güçleri'nin Fırat'ın Gazabı Hamlesi ile Rakka'ya yöneldiği bu süreçteki her gelişme dikkatimizi çekiyor.

RAKKA'DAN BAB'A VE HALEP'E KUZEY SURİYE'DEKİ DURUM

İlk gözlemimiz Güney Kürdistan ve Rojava arasındaki sınır kapıları. Maalesef sınır kapıları Rojava Kürtlerine kapalı. KDP yönetimi Rojava’ya geçişlere ‘izin vermiyor’. Gazetecilere özellikle izin verilmiyor. Ama burası Kürdistan ve doğru bir yola rehberlik edecek çok sayıda iyi insan var. Biz de bu iyi insanların rehberliğinden Güney Kürdistan’dan Rojava’ya geçiyoruz.

Rojava’nın güney sınırından Minbic’in batısında kadar 550 km’lik bir alan YPG/YPJ ve Demokratik Suriye Güçleri'nin denetiminde. Biz bu yüzlerce km’lik alanı gezdik, neredeyse tüm kentlere uğradık. Her şeyden önce güvenlik açısından Rojava gerçekten bir model. Bütün saldırılara rağmen mükemmele yakın bir sistem kurulmuş. Toplumun her kesiminden insanlar asayiş noktalarında görev yapıyor. Bu konuda kurumlar arasında işbirliği var. Her şey bir sistem içerisinde geliyor.

ROJAVA İÇİN EN BÜYÜK TEHDİT: TC

Rojava’daki toplum odaklı model giderek sisteme kavuşuyor. Bu konuda çeşitli sorun ve sıkıntılar var. Ancak aşılması için yoğun bir çalışma da söz konusu. Güney ve Türkiye sınırlarının kapalı olması ve ambargo zorunlu ihtiyaçların karşılanması için önemle engeller. Ancak bu kuşatma yaratıcılığa da yol açıyor ve ihtiyaçların karşılanması için her konuda üretim yapılıyor.

Bundan bir süre önce Rojava için en büyük tehdit olarak DAİŞ gösteriliyordu. Minbic’in alınması, son Rakka operasyonu ve çevresindeki gelişmeler DAİŞ’i artık birinci tehdit olmaktan çıkarmış durumda. Evet, DAİŞ hala tehlikeli ama kırılan ve püskürtülen bir tehlike. Rojavalı yetkililer Kobane zaferini bu kırılmanın başlangıcı olarak tanımlıyorlar.

Peki Rojava için en büyük tehdit hangi güç diye sorulduğunda tereddütsüz bir şekilde; Türk devleti deniliyor. Bu düşmanlık politikası Rojava’nın değil, Türkiye’nin tercihi olarak kendini dayatmış durumda.

Rojavalılar bu tehdidin askeri, siyasi ve diplomatik şekilde sürdüğünü ifade ediyorlar. Cerablus ve şimdi de Bab ile Minbic’a yönelik tehditler oldukça ciddiye alınıyor ve buna karşı direnme kararlılığı ifade ediliyor.

Yanı sıra, Türk yetkililerin Rojava’ya karşı diplomasi yürüttükleri, birçok devletin ve uluslararası güçlerin Türkiye’nin tavrından dolayı Rojava ile açık bir ilişki geliştiremediklerini aktarıyorlar.

TÜRKİYE İÇİN HEZİMET OLUR

Türkiye’nin Cerablus’a yönelik saldırısından sonra Minbic’in kuzeydoğusunda Rojavalı güçlerle çatışma çıkmıştı. Sonra ABD’nin araya girmesiyle ateşkes sağlanmıştı. Bu ateşkes devrede. Ama Türk yetkililer, Bab ardından Minbic’a saldıracaklarını açıklıyorlar. Rojavalı yetkililer ise, Türklerin Bab, Minbic, Efrin ve Tel Abyad’a yönelik saldırı planları yaptığını söylüyorlar. Türkiye Bab ve Minbic’a girerse batıda Efrin’e, doğuda ise Tel Abyad’a saldıracak diyorlar.

Konuştuğumuz yetkililer, Türklerin böyle bir niyet taşıdıkları ancak bunun zor olacağını, böyle bir teşebbüsün hezimet olacağını vurguluyorlar. ABD’li yetkililer ise, Demokratik Suriye Güçleri'nin Bab’a gitmemesini, Türklerin ise Minbic’a saldırmamasını taraflara aktardığı belirtiliyor.

MİNBİC

Minbic Askeri Meclisi daha önce defalarca Türk saldırısına karşı savaşacaklarını açıkladı. Kentte insanlar DAİŞ’in çıkarılmasından oldukça memnun. Yaşanan yoğun çatışmalara rağmen Minbic’te 200 binden fazla insan yaşıyor. Halk meclisleri kuruluyor. Kürtler, Araplar, Türkmenler herkes bu meclisler bünyesinde yönetime dahil oluyor.

Rojava’nın en batı bölgesi olan Efrin Kantonu ile Demokratik Suriye Güçleri kontrolünde bulunan Minbic’in batısındaki Arima kasabasına neredeyse 20 km’lik bir alan kalmış. Bu alanın tümü, yani Bab’ın kuzeyi Kürt köylerinden oluşuyor ve mevcut durumda Türk askerleri ile ÖSO işgali altında. Eğer siyasi baskılar olmasa, bu alanında ÖSO’dan temizlenmemesi için hiçbir askeri neden bulunmuyor.

Bölgede konuştuğumuz Demokratik Suriye Güçleri komutanları ve siyasi yetkililer, sahadaki gelişmeleri yakından takip ediyorlar. Dış güçlerle ilişkiler de söz konusu. Siyasi dengeler her an değişiyor. Ancak Bab, Minbic ve Kuzey Suriye için bir plana sahip olduklarını, Türk güçlerinin burada bir bataklığa saplandıklarını, geçici ‘zaferler’ peşinde olduklarını, sabırlı olunması gerektiğini, Demokratik Suriye Güçleri'nin kazanacağını söylüyorlar.

ROJAVA HALKI UMUTLU

Rojava ve Kuzey Suriye’de yaşanan bunca saldırı ve çatışmalara rağmen halk oldukça umutlu. Müthiş bir özgüven var. YPG/YPJ güçlerine karşı oldukça büyük bir hayranlık söz konusu. Özellikle kurtarılan Arap köy ve kasabalarda çok sayıda kadın ve erkek savaşçılara katılıyorlar. Arap kadın ve erkek gençlerin, Kürt gençleri kadar YPG/YPJ’ye saflarına katıldıkları söyleniyor.

RAKKA SON AŞAMA OLACAK

Sonuç olarak; Rojava’da toplumsal örgütlenme giderek pekişiyor. Askeri ve güvenlik sorunları olabileceği kadar gelişmiş. Üç Lübnan kadar bir coğrafya özgürleştirilmiş. Ancak siyasi bir belirsizlik var. Bu belirsizlik de Suriye’nin geleceğiyle netleşecek. Buradaki siyasi otoriteler, Suriye’nin siyasi geleceğinin Rakka’nın özgürleştirilmesiyle masaya yatırılacağı ve Rojava için final sahnesinin burada yaşanacağını belirtiyorlar. Rojava ve Demokratik Suriye Güçleri'nin bu hamleyi yürütüyor olmaları da masada daha fazla güçlü olmalarını sağlayacak.

Yarın: Şengal…