GÖRÜNTÜLÜ

Refik: Güney Kürdistan’daki kriz ulusal kongre ile çözülür

Güney Kürdistan’da uzun süredir devam eden siyasi ve ekonomik krizin, parti ve iktidar çıkarlarını önceleyen siyasetten kaynaklandığını belirten gazeteci Ahmet Refik, “2016 yılında bu krizler toplumu açlık sınırına getirdi” dedi.

ANF’ye konuşan Güney Kürdistanlı gazeteci Ahmet Refik, “Bağdat-Hewler arasında petrol satışından kaynaklı başlayan siyasi kriz bölgede ekonomik krizi de yarattı. Yakın dönemde bu krizlerin çözüleceğine dair de hiçbir umut yok” dedi.

Güney Kürdistan’daki ekonomik kriz 2016 yılı boyunca da devam etti. Bu krizin sebebi nedir?

Güney Kürdistan DAİŞ’in gelişinden sonra birtakım krizler yaşadı. Geçen yıl Bağdat tarafından bölge bütçesinin kesilmesiyle birlikte bu kriz daha da derinleşti. Bölge bütçesinin kesilmesi Güney Kürdistan’ın petrollerini direkt dışarıya satma kararı üzerine geldi. Güney hükümeti de Bağdat ile iyi bir siyaset yürütemedi ve dolayısıyla siyasi krizle ekonomik kriz iç içe gelişti.

KDP, 2014’te Güney Kürdistan’ın petrollerini satması durumunda gelirinin bölge için daha fazla olacağını iddia etti. Yani Bağdat’ın bölgeye verdiği yıllık %17’lik paydan daha fazla bir gelirin sağlanacağı söyleniyordu. Ancak maalesef durum söylendiği gibi gelişmedi. Halk KDP ile Türk devleti arasında petrol üzerine yapılan anlaşmalardan daha büyük fayda görmediği gibi %17’lik paydan daha fazla da bir gelir sağlanmadı.

Özcesi 2016’da yaşanan ve halen devam eden kriz aslında 2015’in, 2015 krizi de 2014’te Maliki ile Mesut Barzani arasında ortaya çıkan krizin devamıdır.

Kürdistan bölgesi bir süredir petrolü direkt satıyor. Bu durumda kriz neden aşılmadı?

Aslında Bağdat da aynı şeyi söylüyor. Bağdat hükümeti, Kürdistan bölgesinin yıllık aldığı %17’lik paydan daha fazlasını sattığı petrolden sağlandığını söylüyor. Doğal olarak da maaşların ödenmemesini ve halkın yaşadığı ekonomik krizi sorguluyor. Bu paranın nereye gittiğini soruyor. Örneğin memurların, öğretmenlerin, peşmergelerin maaşları neden ödenmiyor? Halka verilmesi gereken petrol gelirleri neden ortalıkta yok.

Aslında yıl boyunca yaşadığımız kriz, Bağdat-Hewler arasında petrol konusunda somut bir anlaşmanın ve halkın çıkarlarını esas alan bir yasal düzenlemenin olmamasından kaynaklandı.

Hewler-Bağdat arasında süren bu krizin yakın dönemde çözülmesi ihtimali var mı? Bu krizin kamuya yansıması nasıl oluyor?

Hewler ile Bağdat arasında siyasi ilişkiler bu dönem boyunca son derece kötü oldu. Oysa biz Maliki sonrasında ilişkilerin daha iyi bir düzeye gelmesini bekliyorduk. Bu şekilde halkın yaşam standartlarının siyasal krizin çözümüne paralel olarak yükseleceğini bekliyorduk. Oysa Haydar Abadi döneminde Kürdistan bölgesindeki halkın durumu giderek kötüleşti. En basitinden halkın yakacağı yok, maaşı yok, sağlık hizmeti yok, kamusal alanda hiçbir hizmet alamıyor. Irak ve Kürdistan bölgesinde ekonomik yolsuzluklar yaşanıyor. Siyasi kriz her geçen gün daha da karmaşık bir hal alıyor. İki merkez arasında da krizin çözümüne dair bir belirti yok.

Irak Parlamentosu’nda geçtiğimiz günlerde 2017 yılı bütçe yasa tasarısı görüşmelerinde Kürt partiler arasında da ayrışma yaşandı. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Irak Parlamentosu’nda yer alan 5 Kürt partisinden 4’dü bu yasaya onay verirken KDP destek vermedi ve karşı çıktı. Şimdi de KDP bu partilerle bütçe tasarısı üzerine ortak toplantı yapmak istiyor. Ancak kabul edilen yasaya göre, Güney Kürdistan günlük olarak 550 bin varil petrolü Irak merkezi hükümetine verecek ve karşılığında da Bağdat hükümeti yıllık bütçeyi verecek.

Bunun kabul edilmemesi, Güney Kürdistan hükümetinin Bağdat hükümetiyle ilişkilenmek istememesi anlamına gelir. Mevcut siyaset bu durumu aşmalıdır. Halk açlık, susuzluk çekmemeli.

Güney Kürdistan’da aslında siyasi ve ekonomik kriz iç içe gelişti. Sizce bunun sorumlusu kim?

Bence bu krizin ve halkın bu durumda olmasının sorumlusu başta KDP’dir. Ama diğer partiler de bundan sorumludur. Başta KDP’dir, çünkü iktidarı elinde bulunduran KDP’dir. Mevcut durumda bölge başkanlığı, başbakanlık, içişleri bakanlığı, peşmerge bakanlığı, maliye bakanlığı, dış ilişkiler hepsi KDP’nin elindedir. Dolayısıyla birinci dereceden sorumlu olan KDP’dir.

2016 yılı boyunca bu krizin aşılması için siyasi partiler arasında defalarca görüşmeler yapıldı, ancak sonuç alınmadı. Şimdi son haftalarda KDP yeniden oluşturduğu bir heyetle partilerle görüşmeler gerçekleştiriyor. Sizce bu kez sorunlar çözülür mü?

Bana göre bu sadece zaman öldürme ve görüntüyü kurtarma amaçlı bir girişimdir. YNK, Goran Hareketi, Yekgırtu, Komala ve diğer partilerle yapılacak görüşmelerden bir sonuç çıkmayacak ve bu sadece dediğim gibi zamana oynanacak.

Peki nasıl çözülebilir?

Şimdilerde en çok tartışılan yöntem, ulusal kongrenin gerçekleştirilerek bu sorunların aşılmasının esas alınmasıdır. Fakat bugün ulusal kongre olsun diyenler kadar karşısında duranlar da var. Çünkü ulusal kongre parti iktidarına, aile iktidarına ve çıkarlarına ciddi bir etki edecektir. Ulusal kongre tüm Kürtleri esas alacak ve herkese mal olacaktır. Karar mercii o olacaktır. O açıdan bazı kesimler bu karar merciinin ortaya çıkmasını, oluşmasını istemiyorlar. Partiler eksenli karar merkezlerini tercih ediyorlar.

Bu kriz sürecinde bölge parlamentosu da işlevsiz duruma geldi. Neden böyle bir duruma gelindi?

Bu parlamento halkın oylarıyla seçilen bir parlamentoydu. Parlamento parti merkezli kararların, aile ya da şahısların karar organı olmasına alternatifti ve bu çıkarlarına dokunuyordu. Bunun için işlevden düşürdüler.

Parlamentoyu böyle işlevsiz hale getirmek Kürdistan halkına karşı büyük bir suçtur. Halk da buna karşı böyle sessiz kalmamalıydı. Çünkü bölge bu denli hassas bir süreçten geçerken bizim de halkın karar gücüne ihtiyacımız var. Halkın karar gücü, iradesi konumunda olansa parlamentodur ve parlamento bugün işlevsizdir. KDP, yöntem olarak krizleri krizle çözmeyi esas alıyor. Oysa bu yöntem toplumu daha fazla açlığa, sefalete sürükledi. Bir çözüm üretemedi. Toplum ciddi bir öfke dolu ve bir umut ışığını arıyor. Örneğin öğretmenlerin bugün bu durumu yaşamamalıydı. Onlarca profesör, akademisyen Kürdistan’ı terk etti. Bu böyle olmamalıydı. Bu son derece tehlikeli bir durumdur.

O açıdan şimdi partiler arası başlatın güya krizi çözüme girişimi umut vermiyor. Siz sorunları çözmek istiyorsanız karşılıklı tavizler vermelisiniz. KDP buna yanaşmıyor.

Dolayısıyla özet olarak, 2016 yılı Güney Kürdistan halkı açısından krizlerle, açlık ve sefaletle hatta trajediyle geçen bir yıl oldu.

Tekrar ulusal kongreye dönelim. Son dönemlerde sizin dediğiniz gibi ulusal kongre tartışılıyor. Sizce ulusal kongre toplanır mı?

Maalesef tüm Kürtler arasında da önümüzdeki süreçte uluslararası arenada kendi etkinliğini oluşturacak bir birliği sağlama yönünde çok umutlu değilim.

Örneğin Rojava’da Kürtler de facto olarak bir oluşum ortaya çıkarmış durumda. Kuzey Kürdistan’da halkın bir direnişi var. Güney Kürdistan’da 1991’de ortaya çıkan durumda aynı şekilde de facto bir oluşumdu. Bütün bunlar aslında bölgede ortaya çıkan mevcut reel durumun sonucu olarak gelişti. Yani Kürtlerin birlik siyaseti ve mücadelesi sonucunda ortaya çıkmadı. Kürtler siyaset yoluyla değil, gerilla, peşmerge ve savaşçılarının mücadelesi sonucunda kendi sorunlarını uluslararası alana taşıdı. Ama siyasi birlik maalesef halen ortaya çıkmış değildir.

Ulusal birlik önündeki engeller nelerdir?

Kürtlerin ulusal birliği önünde gerçek anlamda bir irade var. 2016 dahil önceki yıllarda da bu durum böyleydi. İran, Türkiye gibi bölge devletlerinin de Kürtlerin birliği önünde ciddi olumsuz etkileri var. Özellikle Türkiye bu konuda oldukça etkilidir. O açıdan Kürt ulusal kongresinin ve birliğinin de gelişmesi için herkes bulunduğu yerde etkili bir mücadele yürütmelidir.

Şu anda Güney Kürdistan’da üç vilayet var ama doğru dürüst bir şekilde yönetilemiyor. 25 yıldır Kürdistan bölgesini yöneten akıl halen içte birliği sağlayamıyor. Kendisini yönetemiyor.

O açıdan Güney Kürdistan bölgesinde aydınlar, işin uzmanları bu konu üzerinde ciddi anlamda kafa yormalıdır. Bugün Kürdistan parçalarında yaşanan gelişmeleri doğru değerlendirmeli. Bilmeliyiz ki, Rojava bir şekilde statüsüne kavuşacak. Kuzey Kürdistan’da da Türk devletinin mevcut durumda kendi etkinliğini olduğu gibi sürdürme imkanı çok fazla yok. Yine Doğu Kürdistan’da da yeni olanakların ortaya çıkmayacağını kimse söyleyemez.

Fakat burada insanı kaygılandıran, üzen Güney Kürdistan’ın bir türlü kendi doğru sistemini ortaya çıkaramamasıdır. Ondan dolayı umutsuz olduğumu, mevcut yönetime inancımın kalmadığını söylüyorum.

Güney Kürdistan’daki mevcut akıl halkın ekmeğine göz diken bir akıldır. Dünyanın hiçbir yerinde hiçbir hükümet halkın ekmeğini keserek, açlığa mahkum ederek kendi egemenliğini kurmaz. O açıdan bu akla ve sisteme şaşırmamak elde değildir. Bence halk da artık mevcut durumu kabul edemeyecek duruma gelmiştir.

Ancak her şeye rağmen umarım 2017 Kürt halkı açısından özgürlüğe giden bir yıl olur.