‘Tüm Kafkas Kürtlerinin kalbi bizimle’

Rüstem Êzidî, DAİŞ çetelerinin Şengal’e saldırması üzerine Gürcistan’dan YBŞ saflarına katıldı. Ailesini Gürcistan’da bırakarak telefonundaki GPS aracılığı ile yola çıkan Rüstem Êzidî, YBŞ saflarına katıldı.

Şengal’in ayakta kalan tek Êzidî kenti olduğunu söyleyen Rüstem Êzidî, günün Şengal’in ve Kürdistan’ın özgürlüğü için mücadele etme günü olduğunu belirtti.

Êzidî halkının yaşadığı fermandan dolayı Gürcistan’dan YBŞ saflarına katıldığını söyleyen Êzidî, “Büyüklerimiz Osmanlıların halkımıza yaşattığı fermanlar sonrası kaçtılar ve buralara yerleştik. Birçok ferman yaşadı halkımız ve devamlı kaçtık. Ne zamana kadar kaçacağız. Ülkelerinden gidenlerin, anayurtlarını bırakmak zorunda kalanların dönme vakti geldi artık. Artık ülkemize dönmeli, ittifak ve birlik olmalı, mücadele etmeliyiz. Şengal bugüne dek ayakta kalan, Êzidîlerin bir topluluk olarak varlıklarını sürdürebildikleri tek yerleşim yeri. Şengal’i bırakma, terk etme gibi bir fırsatı tanımıyor tarih bizlere. Buna ne fırsatımız ne hakkımız var. Bugün birliğimizi ve dayanışmamızı büyütme, Şengal’imizi ve Kürdistan’ımızı özgürleştirme günüdür. Ferman sonrası her şeyimi bıraktım ve geldim. Fermanın yaşanmakta olduğunu duyduğumda uyku girmiyordu gözüme, yatamıyordum. Bir ara Êzidîlik ile ilgili bir kitap okumuştum, orada fermanların devam edebileceği yazıyor, gelmekte olan fermana dikkat çekiyordu. Ve bununlar birlikte çok büyük bir savaşın, yeni bir dünya savaşının yaşanacağı aktarılıyordu” diye konuştu.

‘KORKARAK KAÇMAK EN BÜYÜK ÖLÜMDÜR’

“Kendi içimizde ortaklaşmayı, yan yana gelmeyi, birleşmeyi sağlayamazsak eğer bunun bizi yok oluşa götüreceği belirtilmişti” diyen Êzidî, bundan çok etkilendiğini, artık bireysel çıkarları, hesapları, kavgaları ve çelişkileri bir tarafa bırakarak, Kürtlerin gücünü büyütmesi ve mücadele etmesi gerektiğini dile getirdi.

Bir güç olunmazsa, mücadele edilmezse hiç kimsenin gelip kendileri için mücadele etmeyeceğini de vurgulayan Êzidî şöyle konuştu: “Ne kadar kaçarsak kaçalım, kimliğimiz, gerçekliğimiz bizi bırakmayacaktır. Ve hiçbir şey kaçışlar, korkaklıklar ve bireycilikle anılmak kadar yaralamayacaktır. Belki de en büyük ölüm kimliğimize ve benliğimize kazınmak istenen bu duygu ile sağlanacaktır. Dolaysıyla mücadele edip, ülkemizi özgürleştirme dışında hiçbir seçenek onurumuzu, kişiliğimizi, özgürlüğümüzü ve ülkemizi kurtaramayacak. Ve bahsettiğim aynı kitapta, bir gücün oluşacağı ve tüm Êzidîleri çevresinde toparlayarak, Êzidîliğin kurtuluşunu sağlayacağı da belirtilmişti. Kitapta öngörülenler gerçekleşti. Çok büyük bir fermanla karşı karşıya kaldık ve YBŞ ile özgürlüğe doğru ilerliyoruz. Ben de kitapta ifade edilenlerden etkilenmiştim.”

‘APOCULARIN ŞENGAL’DE SAVAŞTIKLARINI DUYDUM’

Fermanla birlikte Apocuların Şengal’de savaştıklarını medyadan duyarak direnişe katılmak istediğini belirten Êzidî “Fermanı duyduğumda çok büyük bir acıyla yüz yüze kaldım. Fermanla beraber Apocu’ların (arkadaşlar bizim orada Apocular olarak bilinirler) Şengal’e halkımızın yardımına ulaştığını ve savaştıklarını duydum, medyadan takip ettim. Ve ben de her şeyimi bırakarak arkadaşlara ulaşmaya çalıştım. Geldiğimde bir ailem, çocuklarım vardı, ekonomik durumum çok iyiydi, iyi bir işim vardı. Ama halkım ve dinim için her şeyi bırakıp geldim. Burada çok trajik bir durumla karşılaştım. Neredeyse yıkılmadık ev bırakılmamış. Halkın durumu daha da kötüydü. Binlerce aile dağılmış, insanlar yoksul, aç ve susuzdular, barınacak bir çadırı bulmak dahi çok zor bir işti. Gerçekten normal bir insanın psikolojisi bu durumu zor kaldırır. En ön cephede savaşı ve ölümü kaldırabiliyorsun ama halkın bu durumunu kaldırabilmek çok daha zor” dedi.

‘YOL VE DİL BİLMEMEME RAĞMEN, ARKADAŞLARA ULAŞMAK ÜZERE YOLA KOYULDUM’

Yol ve dil bilmemesine rağmen Şengal direnişine katılmak üzere telefondaki navigasyon ile yola koyulduğunu ve halkın yardımlarıyla savaşçılara ulaştığını söyleyen Êzidî, Kuzey Kürdistan halkına teşekkür ederek onurlu duruşlarını selamladı.

“Şengal’de ferman yaşandığını ve Apocuların fermana ve çetelere karşı savaştığını duyduğumda nasıl gideceğimi, yol ve dil bilmememe rağmen Gürcistan’dan yola koyuldum. Aslında bu karar benim için o kadar kolay değildi. Çok düşündüm, çok da zorlandım. Ailemi, çocuklarımı bırakıp buralara, hiç ayak basmadığım bu yerlere gelmek kolay değildi. Karar aldıktan sonra önce Türkiye’ye geçtim. Dil bilmiyordum, yalnızca bazı şehirleri duymuş, ezberlemiştim. Telefonumdaki GPS navigasyon aracılığı ile yolumu bulmaya çalışıyordum. Haritaya bakarak ne yönde, nereye doğru ilerlemem gerektiğini netleştirmeye çalışıyordum. Bu şekilde Güney Kürdistan sınırına kadar geldim. Tabi halkın büyük yardımı olmasaydı arkadaşlara ulaşmam imkansızdı. Halkımız birçok yerde benim arkadaşlara ulaşmam için yardımcı oldular, beni korudular ve yemeklerini paylaştılar. O halka çok şey borçluyum, çok teşekkür ediyorum. Boyun eğmeyen, mücadeleci, onurlu duruşlarını selamlıyorum. Benim gibi buraya ulaşmak, partiye katılmak isteyen birçok Kafkas Kürdü var. Ancak nasıl ulaşmaları gerektiğini bilmiyorlar. Aslında oradaki mücadele ve örgütlülüğümüzün zayıflığı bizim eksikliğimiz” diyen Êzidî, halkın beklentisi olduğunu, Apoculara karşı çok büyük bir sempatisi olduğunu da sözlerine ekledi. Êzidî, “Tüm Kafkas Kürtlerinin yüreği bizimle” dedi.

‘ÖZGÜR BİR KÜRDİSTAN VE ÖZGÜR ŞENGAL’İ KENDİ ELLERİMİZLE YARATMALIYIZ’

Êzidî, tüm Kürdistan halkına birlik olma çağrısında bulundu: “Tüm Kürtlere çağrıda bulunmak istiyorum özelliklede Kafkasya’da, ülke dışında bulunan tüm Êzidîlere çağrıda bulunuyorum. Artık beklemekten, evimizde oturup seyretmekten vazgeçmemiz gerekiyor. Ülkemize, özümüze geri dönmeliyiz. Birlik ve ittifak halinde olmalıyız. Bunun için ise mücadele etmeli, dinimizi ve ülkemizi savunmalıyız. Dinimizin, kültürümüzün, çocuklarımızın geleceği için savaşmalıyız. Özgür bir Kürdistan’ı, özgür Şengal’i kendi ellerimizle yaratmalıyız.”