Yurtsever bilinçten uzaklaşmak, dilden de uzaklaştırır

Kürtçenin olumlu temel durumunun yanında dilin yaygınca kullanılması, okur yazarların nicel ve nitel durumları yeterlilikten uzaktır.

Kürt Araştırma ve Geliştirme İnisiyatifi Yöneticisi İrfan Babaoğlu, yoğun baskılara rağmen Kürtçenin yok olmaktan kurtulduğuna dikkati çekerek, "Dil canlı bir varlıktır aynı zamanda. Her canlı varlık gibi onun da kendini devam ettirmesi için beslenmeye ihtiyacı vardır. Ulusal, yurtsever bilinçten uzaklaşma, dilden de uzaklaşmayı getirir. Kurdî dilini kullanan anneler, nineler, dedeler bir dil hazinesi gibi yanımızdadırlar" dedi.

Kürt Dil Bayramı’nın önemine dair, Kürt Araştırma ve Geliştirme İnisiyatifi Yöneticisi İrfan Babaoğlu, ANF’ye açıklamalarda bulundu.

‘YOK OLMAKTAN KURTULDU'

Ana dilin önemi ve toplumlardaki gücüne değinen Babaoğlu, Kürt Dil Bayramı’nın tarihçesini şu şekilde açıkladı:

‘’Ana dil insanın doğal dili. Toplumu toplum yapan özelliklerin başında geliyor. Burada ana dil sadece bir iletişim aracı olmakla kalmıyor; insanın kişiliğini ve toplumun öz dinamiğini örüyor. Ana dili ile yetişen bir çocuk çevresini ve onu çevreleyen tüm dünyayı ilk önce kendi anadili ile kavrar. Bu kavrayışın anne karnında iken başladığı son yıllarda yapılan bilimsel tespitlerle de ortaya konmuştur. Bundan dolayı da çocuk 6-7 yaşına geldiğinde de bu dil ile eğitimine devam etmesiyle hem çocuk kendine güvenen, kavrayışı güçlü bir kişilik kazanır, hem de toplum doğal gelişimini devam ettirir.

Kürt toplumu tarihte ve günümüzde ana dil eğitiminden uzak kaldığı için birçok toplumsal ve psikolojik sorunlar hem Kürt çocuklarında, hem de toplumda egemen olmuştur. Ana dili yeterince kullanamamak, bu dil ile eğitim yapamamak her zaman Kürt halkının, yazar ve aydınların ve siyasal temsilcilerin gündeminde olmuştur. Kürt dilini konuşulan ve yazılan bir dil haline getirmek için bu kesimler tarih boyunca çok çaba sarf etmişlerdir. Bu uğurda mücadeleler verilmiş, bedeller ödenmiştir. Ancak bu sayede Kürt dili, tüm lehçeleri ile birlikte bugüne kadar gelebilmiştir. Bugün artık tüm asimilasyon politikaları geriletilmiş, Kürt dili yok olmaktan kurtulmuştur. İşte bayram değerinde kutlamak da esas olarak buradan geliyor. Bugünün 1932 yılında ilk sayısı çıkan Hawar dergisinin çıkış gününe denk getirmek de ayrıca anlamlıdır. Celadet Bedirxan ve her parçadan birkaç arkadaşı ile dile bir kural getirmiş ve Kürtçenin Latin alfabesi ile yazı dili olmasına öncülük etmiştir. '30'lu yıllar gibi ulus-devletlerin her yana hakim olduğu bir dönemde Kürt dilini bu şekilde temellendirmek tarihi bir önemde idi.’’

DİL ÜZERİNDEN BASKILAR

Kürtçenin Kürdistan ve Türkiye'de onca mücadeleye rağmen geldiği noktaya dikkati çeken Babaoğlu, şöyle devam etti:

"Bu olumlu gelişmenin yanında Kürt dilini tüm toplum tarafından kullanılması ve yazı dili haline getirilmesi bakımından sorunlar yok değil. Hâlâ iki ayrı alfabenin varlığı ve lehçelerin yeterince birbirini anlamama sorunu devam ediyor. Siyasal gelişmelerin düzelmesine bir türlü olanak tanımadığı bu durum, her geçen gün daha çok yakıcılığını gösteriyor. Dört parça açısından düşündüğümüzde böyle bir olumsuz tablo karşımıza çıkıyor. Bu durum belki de daha çok siyasal statü elde edildiğinde aydın ve yazarların, dilbilimcilerin üzerinde çalışacakları bir alan olacaktır. Kuzey açısından düşündüğümüzde bazı dönemlerde Kürtçeye ağırlık verildiği, gençlerin dili öğrenmek, yazarların kendi ana dilleri ile edebi ürün verme gibi iradi çalışmaları olmuştur. Baskı dönemlerinde de belki birçok şey gibi, dil ve edebiyat çalışmaları da yeraltına çekilir, orada külün altındaki sıcak köz gibi varlığını korur. Ama her durumda da şu bir gerçek ki, bu dili halk ve aydınlar sahiplenmiştir. Gelinen düzey bu ve ben olumlu buluyorum bu düzeyi.

‘HERKES DİLİNE SIMSIKI SARILMALIDIR’

Kürtçenin olumlu temel durumunun yanında dilin yaygınca kullanılması, okur yazarların nicel ve nitel durumları yeterlilikten uzaktır. Olumlu yan şudur: Dili konuşmak, yazmak ve okumak için koşullar her zamankinden daha çoktur. Dile ulaşmak için çok çaba da vermek gerekmiyor. Ev içinde, çarşıda pazarda, okulda sokakta, iş yerinde bu dil ile anlaşmak, alışveriş yapmak, eğitim ve öğretim görmek her zamankinden daha çok imkan dâhilindedir. Dil her zaman insanın ve toplumun ilgi ve duyarlılığı ile varlığını sürdürür. Dil canlı bir varlıktır aynı zamanda. Her canlı varlık gibi onun da kendini devam ettirmesi için beslenmeye ihtiyacı vardır. Eğer toplum onu her gün artan bir ilgi ile beslemezse tehlike vardır demektir. Zaten asimilasyoncu egemen güçlerin her fırsatta dile saldırmaları, dili geliştirecek kurumsal yapılara müsaade etmemesi bu tehlikenin varlığını her an tepemizde tutuyor. Ulusal, yurtsever bilinçten uzaklaşma, dilden de uzaklaşmayı getirir. Tehlike burada."

İktidarların Kürt dili üzerindeki baskılarına ve bunun günümüze kadar gelen tesirine de vurgu yapan Babaoğlu, şunları ifade etti:

"Egemenler bu tehlikeyi yaygınlaştırmak için ellerinden gelen her şeyi yaparlar. Mesela lehçelerin doğal bir gelişimine bile siyasal amaçlarla müdahale ederler. Kuzey'de Zazacayı Kurmanciden ayırma çabaları, Başur’da Sorancayı hakim duruma getirme çabaları siyasi baskılara örnektir. Yine Kuzey’de Kürtçeyi eğitim dili yapmama anayasanın ilk maddelerinde yar almıştır. Yer yer Kurdî televizyon, Kurdî radyo açarak; dili yanlış kullanıma açarak dile saldırıyı başka boyutlarda da sürdürüyorlar. Ana dili eğitim dili haline getirmeme ulus-devletlerin temel bir yaklaşımıdır. Bu da toplum dinamiğini dağıtmaya yöneliktir. Tarihten bugüne, bu konuda epey mesafe aldıklarını da söylemek mümkündür. Tarihsel kaynağını Feqiyê Teyran, Mela Cizîrê, Ehmedê Xanê’den alan, Celadet Bedirxan ve arkadaşlarının çabaları ile modern temellere kavuşan bu dilin şimdiki durumda hak ettiği yerde olmadığını söyleyebiliriz. Hâlâ Kürt insanı Kürdî düşünen bir mantaliteye ulaşamamıştır. Dünyayı Kürtçe anlama, kavrama ve yeniden üretme mekanizması hâlâ Kürt halkının, aydın ve yazarlarının beynine işlenmemiştir. Bu bir süreç meselesidir ama bilinçli ve iradi çalışmalar da gerektirmektedir. Bence bu bilinçli çalışmaların siyasal ve toplumsal temeli yaratılmıştır. Bu temelde genç, kadın-erkek dile sarılmaları gerekmektedir."

Kürtçenin bunca siyasi baskıya karşı onca etnik diller arasında daha çok hayata işlenebilmesi gerektiğini düşünen Babaoğlu, ‘’Kendini ana dil ile ifade etmenin koşullarını ve olanaklarını yaratmalıdır. Bu konuda ısrar etmek, en ufak bir zorlukta pes etmemek önemlidir. Son on beş yılda birçok çalışma gerçekleştirildi. Kitaplar basıldı. Gramerler geliştirildi. Aileler, arkadaş grupları kendi ana dili ile konuşmayı ve yazmayı bir sosyalleşme çabası gibi de görmeli ve yaymalı’’ diye ekledi.

‘KÜRTÇE ZENGİN BİR DİL'

Son olarak Kürtçenin zengin bir dil olduğunu belirten Kürt Araştırma ve Geliştirme İnisiyatifi Yöneticisi İrfan Babaoğlu, şunları da belirtti:

"Kürtçeyi sevdirmek önemli. Bazı yazarların kullandıkları Kürtçe gerçekten örnek kabilinde. Hem grametik olarak, hem de Kürtçe ifade ediş tarzı olarak kendine özgü metinler vardır. Günlük olarak dili kullanmak ne kadar gerekli ise, Kürt yayınları takip etmek, Kürtçe şiir, roman, öykü okumak Kürt dili ile dünyayı algılamanın ve ifade etmenin de yolunu açacaktır. Yani Mela Cizîrê’nin divanını özümseyerek okumak, Cegerxwîn’inin şiirini okumak kişiye muazzam oranda bir dil tadı verir. Günlük yaşamın yıpratıcı gürültüsünden çıkıp Kurdî edebiyata dalış yapan bir kişi artık istese de bu dilden vazgeçemez. Mesele tüm toplumumuzu, en azından okur yazar olan gençleri bu düzeye gelmeye teşvik etmek, dil konusundaki kaygılarımızı önemli oranda giderecektir, diye düşünüyorum. Kurdî dilini -tüm lehçeleri- hâlâ kullanan anneler, nineler, dedeler bir dil hazinesi gibi yanımızdadırlar. Ya da mahalledeki, köydeki bir güngörmüş yaşlı insanımız dilde ve ifade ediş tarzında bir zenginlik gibidirler. Yeter ki bu zenginliğin farkında olalım."