Munzur Çevre Derneği (MÇD) Yönetim Kurulu Üyesi Sevil Doğan, Kürdistan ormanlarının devlet güçleri tarafından bilinçli bir şekilde yakılmasına ilişkin konuştu. Ormanların ve doğanın yakılarak, ranta ve talana açılarak yok edilmesi karşısında mücadele etmeye devam edeceklerini söyleyen Doğan, ihalelerle, avcılık adı altında dağ keçilerinin, yaban hayvanlarının katledildiğine dikkat çekti.
Orman yangınlarını söndürmek isteyen halkın da engellendiğini hatırlatan Doğan, "Halkın bu mücadele duyarlılığı olmasaydı ormanlar daha fazla yakılarak küle çevrilecek, doğa sömürü ve talana açılacaktı. Doğaya, yaşam alanlarına, ormanlara yöneltilen saldırılar sistemli ve örgütlüdür. Önüne geçilemeyen her talan ve rant projesi, ormanların küle çevrilmesi halkın gelişen tepki zayıflığında yaşam bulmaktadır. Bu zayıflığın mücadeleyle güçlendirilmesine, duyarlılığın örgütlenmesine, kitleselleşmesine ihtiyaç vardır" diye konuştu.
Kürdistan'da yıllardır devam eden savaş orman yangınlarına da neden oluyor. Bölgede askeri operasyon başlatan devlet güçleri ormanları bilinçli bir şekilde yakarken, vatandaşların söndürme girişimleri de engelleniyor. Yangınların çıkma nedenine ilişkin değerlendirmeniz neler?
Ormanların yakılması da dahil OHAL, abluka-ambargo, köy boşaltma, zorunlu göç ve halkın yaşadığı türlü baskılar geride bıraktığımız on yılların olağanlaştırılan uygulamalarıydı. Doğaya ve halka yaşattığı yıkım bu sebepledir ki unutulmayacak bir bilançoya sahiptir. "Çözüm sürecinin" bitirilmesiyle OHAL uygulamaları, geçici güvenlik bölgesi ilanları, köy boşaltma tehditleri ve orman yakmalar geri çağrılmış, doğaya ve halka yöneltilen saldırılara "yeni" bir başlangıç yapılmıştır. Bugün bu sürecin içindeyiz ve yaşıyoruz.
Dersim’de, Cudi'de, Gabar’da ormanlar şimdi bu saldırganlığın bir ayağı olarak küle çevriliyor. Nedeni kuşkusuz halkı ve doğayı daha fazla baskıyla kuşatmaktır. Doğaya, ormanlara ve yaşam alanlarına yöneltilen her saldırı aynı zamanda insansızlaştırmayı amaçlamaktadır. İnsansızlaştırma politikası geçici güvenlikli bölge uygulamalarıyla, yayla yasaklarıyla, baraj projeleriyle çeşitli biçimlere bürünerek sürerken ormanların yakılması "sonuç almaya" yönelik bir saldırı olarak devreye sokulmaktadır. Böylece yakılan ormanlarla, doğayla birlikte halkın tüm geçim araçları da yıkıma uğratılmaktadır. Bu nedenledir ki doğaya, ormanlara ve halka yöneltilen saldırırlar politiktir. Bu saldırılar karşısında gelişen her mücadele kaçınılmaz olarak devleti karşısında bulmaktadır.
Yangınlara 'güvenlik bölgesi' gerekçesiyle halkın müdahale etmesine izin vermeyen yetkililerin de müdahale etmediği belirtiliyor. Sizce bu durumun sebebi nedir?
Yakılan ormanların söndürmesine izin verilmemesinin nedenleri az önce söylediklerimizle doğrudan ilişkilidir. Ormanların yakılması, doğanın küle çevrilmesi halkın geçim araçlarından kalıcı olarak koparılmasını beraberinde getiriyor. Doğaya, yaşam alanlarına, köyüne, toprağına tutunma gerekçelerini zayıflatıyor. Halkın doğayla tecrit halinde süren ilişkisi tamamen ortadan kaldırılıyor. Bu nedenledir ki doğanın ve halkın yaşama tutunmasını sağlayan her çaba engelleniyor. Tüm bu saldırılara rağmen ormanların yakılması, söndürülmesinin engellenmesi sessizlikle karşılanmıyor. Halkımız ormanların yakılması karşısında sesini yükselterek önüne geçmeye çalışıyor. Bizler de bu çabaya, halkın doğasına, ormanına, yaşam alanlarına sahip çıkma mücadelesine ortak oluyoruz.
Ormanlar sıklıkla, yaz aylarından başlayarak sonbahara kadar yakılıyor. Sıklıkla yakılması alıştırmayı ve kanıksatmayı amaçlıyor. Yangınlar doğanın ve yaşamın ayrılmaz bir parçası haline getirilerek olağanlaştırılıyor. Dersim 38 katliamının izini süren bu türden hatırlatmalar süreklidir. Doğası ve halkıyla Dersim halkının ateş çemberinde yaşamaktan başka bir hayatının olmayacağı hep hatırlatılır. Orman yangınları bunun güncellenmiş halidir. Dersim halkı bu nedenledir ki yakılanın sadece orman olmadığının farkındadır. Yakılan yaşamdır! Geleceğidir! Bu sebepledir ki doğanın talanına, orman yangınlarına karşı hep mücadele halindedir.
Halkın bu mücadele duyarlılığı olmasaydı ormanlar olandan daha fazla yakılarak küle çevrilecek, doğa sömürü ve talana açılacaktı. Elbette ki bununla teselli bulamayız. Doğaya, yaşam alanlarına, ormanlara yöneltilen saldırılar sistemli ve örgütlüdür. Önüne geçilemeyen her talan ve rant projesi, ormanların küle çevrilmesi halkın gelişen tepkisi zayıflığında yaşam bulmaktadır. Bu zayıflığın mücadeleyle güçlendirilmesine, duyarlılığın örgütlenmesine, kitleselleşmesine ihtiyaç vardır. Son olarak Dersim merkezde yaşanan provokasyon denemesi karşısında halkımız örgütlü bir refleks geliştirmiştir. Halkın tavrı direnç yüklüdür. Doğayı ve halkı kuşatan baskı silsilesi karşısında fiili ve meşru mücadele mutlaka güçlenerek açığa çıkacaktır.
Ormanda yaşayan canlıların yangınlar nedeniyle yaşadığı sorunlara ilişkin neler söylemek istersiniz?
Bu sorunların boyutunu tarif etmek oldukça zordur. Yangınlar ormanları içindeki yaşamla birlikte yok etmektedir. Çoğunlukla gördüğümüz yanan ormanlardan yükselen alevler ve dumanlardır. Ormanda yaşayan, doğanın ayrılmaz parçası olan canlıların, hayvanların yangınla yok oluşu görünmez olur. Yakılan her orman, söndürülmediği için büyüyen her yangın ormanla birlikte içindeki yaşamı küle çevirmektedir. Bu nedenledir ki nesli tükenmeyle yüz yüze olanlar da dahil ormanda yaşayan canlıların "başlayan ve söndürülmeyen" yangınlarla sadece tehdit altında olduğunu söylemek yersizdir. Tıpkı ormanlar gibi hayvanlar da yakılmaktadır.
Yükselen alevlere ve dumanlara rağmen ormanların yakılmasını "asılsız" diye yalanlayanlardan hayvanların yangından kaçamayacağını söylemelerini beklemek hayaldir. Hal böyleyken orman yangınlarına karşı duyarlılığın ötesine geçen bir tavırla doğada yaşayan hayvanların akıbetini mücadelemizin konusu yapmaya devam edeceğiz. Ormanların ve doğanın yakılarak, ranta ve talana açılarak yok edilmesi karşısındaki mücadelemiz aynı zamanda yaban hayatının korunmasına yöneliktir. İhalelerle, avcılık adı altında dağ keçilerinin, yaban hayvanlarının katledilmesine nasıl ses çıkarıyorsak, ormandaki "sessiz" ve görünmez biçimde süren katliama da sesimiz yükselteceğiz.
Bölge halkına ve yetkililere dönük çağrınız, mesajınız var mı?
Halkımızdan yaz ayları boyunca “sönmeyecek” olan yangınlara karşı daha fazla duyarlılık ve tavır içerisinde olmasını bekliyoruz. Mücadele, her türden saldırının geriletilmesinde vazgeçemeyeceğimiz tek yoldur. Bu yoldan yürüyeceğiz. Munzur Çevre Derneği olarak halkımızla birlikte orman yangınlarına karşı sesimizi yükseltmeye, mücadelemizi büyütmeye devam edeceğiz.
Yetkililere yönelik çağrımız ise sadece ve sadece ormanları korumak olan görevlerini yerine getirmeleri olacaktır.