Bin yıllardır Hevsel bahçeleri çevresine hayat veriyor. Hevsel bahçelerinin bir yanında Dicle Nehri akıyor, diğer yanında ise tüm görkemiyle surlar yükseliyor. Amed surları ve Dicle Nehri arasında yeşil bir cennet uzanıyor adeta. Her mevsimde Hevsel bahçeleri farklı renklere bürünüyor. Bahar mevsiminin gelişi ile Hevsel bahçelerine yeşil, sarı ve kırmızı renkler hakim oluyor. Bir yanda Dicle Nehri akıyor, öte yanda binlerce canlıya ve güzelliğe sahiplik eden bahçeler. Doğanın kokusunu çevresine taşıyan bahçeler yüzlerce kuş sesi ve kurbağa sesleri ile huzurlu bir dünya oluşturuyor.
66 yaşındaki Hacı Sular isimli çiftçi Hevsel bahçelerinin bir parçası olmuş durumda. Sular, Hevsel bahçelerinde büyümüş ve yıllardır buradan hiç çıkmamış. Bahçesinde küçük bir oda yapmış ve birçok hayvan besliyor. Tavşanlardan koyunlara, tavuk, hindi, kaz ve köpeğe kadar birçok hayvanı bulunuyor. Bir gün dahi bahçesinin dışına çıkmak istemediğini belirten Sular, "Ben küçüklüğümden beri bu bahçelerde yaşadım. Bir dönem şehir merkezinde yaşamak zorunda kaldım. O dönem bir sürü hastalığa yakalandım. Şimdi uzun zamandır yine bahçede yaşıyorum ve hiçbir sağlık sorunu yaşamıyorum. Sadece şeker hastalığım var. Hevsel bahçelerinde huzurluyum" ifadelerini kullandı.
SEBZE ARTIK PARA ETMİYOR
Hevsel bahçelerine dair de birçok şey söyleyen Sular, bir dönem bahçelerin Amed için sebze ve meyve deposu olduğunu vurgulayarak şöyle devam etti: "Hevsel bahçeleri yüzyıllardır Amed için bir ürün ambarı olmuş. 2015 Temmuz ayında Unesco Kültürel Miras listesine girdi. Hevsel bahçeleri 700 hektarlık bir alanı kaplıyor. 66 yıldır burdayım. Eskiden ekip biçtiğimiz ürünlerden iyi bir gelir sağlıyorduk ama şimdi durum öyle değil. Yaptığımız masrafları bile çıkarmıyor maalesef. Hiç kimse bize bir destek de sunmuyor. Eskiden burada tüm sebzeleri, Roka, Maydanoz, Turp, Havuç ve daha birçok ürün yetiştiriyorduk. Fakat şimdi Hevsel bahçelerinde çiftçilik yapanlar kendi geçimlerini sağlayamıyor. Artık Hevsel bahçelerinde çiftçilik çok zor bir durumda."
Eskiden yetiştirdikleri ürünler ile geçimlerini yapabildiklerini söyleyen Sular, şimdi ise geçimlerini sağlayamadıklarını kaydederek, "Şimdi sebze ekmiyoruz çünkü ektiğimiz ürünler para etmiyor. Geçen sene buralarda Mısır ekimi yapıldı fakat o da para etmedi. Şimdi Hevsel bahçelerinde Fakülte köprüsünden, On Gözlü Köprüye kadar olan kısımda sadece bir kaç yerde ekim yapılmış durumda. Hevsel oldukça büyük bir yer. Eskiden nehrin kenarları yetiştiricilerin kulübeleri ile doluydu. İnsanlar Karpuz ekiyordu. Yetişen Karpuzları yerden kaldırmak mümkün değildi. Fakat şimdilerde kimse birşey yetiştiremiyor" diye konuştu.
ÜRÜNLERİ SATACAK BİR YER YOK
İnsanların doğal yetiştirilen sebze ve meyveler yerine seralarda kimyasal ürünler kullanarak yetiştirilen hormonlu sebze ve meyveleri satın aldığını söyleyen Sular, "Yetiştirdiğimiz sebzeler hem tat, hem de büyüklük olarak hormonlu olanlardan çok daha üstün. Bizimkini 1 liraya almıyor fakat gidip dışardan 3-4 liraya domates satın alıyor. Dışarıdan gelen ürünlerin tadı adeta soğuk su gibi. Hiç bir tadı yok, yenilmiyor. Bunlardan dolayı biz ürün ekemiyoruz. Çünkü kökü zarar oluyor. Zarar olduğunu bile bile neden yetiştirelim" dedi.
Devletin Suriçinde yaptığı talana da dikkat çeken Şular konuşmasını şu sözlerle sonlandırdı: "Sur içi yıkıldıktan sonra hem ürünleri satacağımız alan ortadan kalktı, hem de evimiz yıkıldı. Eskiden ürünleri toplar direk kendimiz getirip Suriçinde satardık. Fakat şimdi ürünleri satabileceğimiz bir alan bulunmuyor. Suriçinde 1 dönüm arsamız vardı. Babamın, dayımın ve başka akrabalarımın arazisi. Evlerimiz o arazideydi. Bizi oralardan sokaklara attılar. Bize sadece 120 bin lira verdiler. Kendi çevrelerinden birileri olsaydı yeterince para verirlerdi. Fakat bize birşey vermediler. Şimdi ise bizim evlerimizi yıkıp onların yerine yaptıkları evleri milyonlarca paraya satışa çıkarmışlar."