ABD’nin ‘terörizmle mücadelesi’ Stockholm’de sorgulandı

ABD’nin ‘terörizmle mücadelesi’ Stockholm’de sorgulandı

ABD Devlet Başkanı Barack Obama’nın İsveç ziyareti öncesi Stockholm’de düzenlenen bir panelde ABD’nin “terörizme karşı mücadele” bahanesiyle dünyanın birçok ülkesinde başlattığı savaşlar sorgulandı.

İsveç Eğitim Merkezi’nde yapılan, İsveç’in tanınmış aydın ve yazarlarının bir araya geldiği panele katılanlar arasında Din Tarihi Profesörü Matihas Gardell, Gazeteci-Yazar Lena Sundström, Gazeteci Jytte Guteland, Gazeci-Yazar Per Wirten ve Avrupa Konseyi eski İnsan Hakları Komiseri Thomas Hammarberg gibi isimler de vardı.

Yeşiller Parlamento Grubu Eşbaşkanı Mehmet Kaplan’ın da konuşmacı olduğu panelin moderatörlüğünü üstlenen İsveç’in tanınmış hukukçularından ve Guantanamo tutsaklarının Avukatı Gösta Hulten, panelin açılış konuşmasında, Obama’ın ABD’nin savaş politikasını eleştirdi. Hulten, Obama’nın Guantanamo’nun kapatılmasını ve işkencelere son verilmesini talep ederek başkan seçildiğini  ancak bunlardan hiç birini yerine getirmediği gibi insansız hava araçlarıyla binlerce sivilin yaşamını yitirmesine yol açan saldırılar düzenlettiğini söyledi.

Hulten, İsveç’in insan haklarını savunan ülkeler arasında öncülük yaptığı görüntüsü verdiğini ancak açığa çıkan gerçeklerin İsveç’in terörizme karşı mücadele bahanesiyle ABD’ye en fazla yardımcı ülkelerden biri olduğunu gösterdiğine dikkat çekti.

Barack Obama’nın 4 Eylül günü İsveç’te Başbakan Fredrik Reinfeldt ve Hükümet yetkilileri ile görüşmeler yapacağını hatırlatan Hulten, kamuoyunun İsveç hükümetinden Obama ile yapacağı görüşmede gündeme getirmesini istediği konuları şöyle sıraladı: Guantanamo toplama kampının kapatılması, insansız hava araçlarının saldırılarına son verilmesi, dinleme skandalı.

Lena Sundström, 11 Eylül 1001 yılında ikiz kulelere düzenlenen saldırılardan sonra son derece teçhizatlı ve lüks ABD uçaklarının Dünyanın değişik ülkelerine inişler yaptığını söyleyerek, CIA ajanlarının tutukladığı kişileri işkence merkezlerine götürdüğünü ifade etti.  Bu amaçla 1245 uçuş yapıldığını belirttikten Sundström, ABD’nin mafyavari kaçırma olayının ilkini İsveç’te gerçekleştirdiğine ve İsveç makamlarının izniyle CIA ajanlarının iki ilticacıyı insanlık dışı koşullarda Mısır’a götürdüğüne dikkat çekti.

TUTSAKLARIN İNTİHAR GİRİŞİMİ ABD’YE YÖNELİK SAVAŞ İLANI OLARAK GÖRÜLÜYOR

Çoğunluğu Guantanamo’ya götürülen tutsakların insanlık dışı işkencelere uğradıklarını ve şu anda orada tutulan 160 tutukludan hiç birinin neden cezaevinde tutulduklarını bilmediğini söyleyen Sundström, ABD’nin tutsakların intihar girişimlerini ABD’ye yönelik bir savaş ilanı olarak değerlendirdiğini ifade etti. ABD’nin Doğu Avrupa ülkelerinde bulunan gizli cezaevlerinde tutuklulara ve İsveç’in CIA ajanlarına teslim ettiği iki Mısırlıya işkence yapıldığını belirten Sundström, “İsveçli yetkililer uzun süre bu gerçeği kamuoyundan gizledi. Ailelerine, avukatlarına, gazetecilere, Anayasa Mahkemesi, Birleşmiş Milletler’e yalan söyledi” dedi.

Kaçırma ve gizi uçak gezilerinin 26 ülkede meydana geldiğini söyleyen Sundström, 23 ülkenin bu konuda elinde bulunan bilgileri açıkladığı halde aralarında İsveç’in de bulunduğu 3 ülkenin açıklama yapmayı reddettiğine işaret etti.

 İHA’LAR İNSAN HAKLARI İHLALLERİNİN SEMBOLÜ HALİNE GELDİ

Per Wirten, İnsansız Hava Araçları’nın (İHA) ilk kez Yemen’de 2002 yılında bir saldırı gerçekleştirdiğini ancak büyük tepkilere neden olduğunu, İHA’ların neden olduğu ölümle sonuçlanan saldırıların artmasına rağmen tepkilerin giderek azalmasını bir çelişki olarak değerlendirdi.

Obama’nın iş başına gelmesinden sonra İHA’ların çok daha sık olarak kullanıldığını ve Obama’nın 8 yıllık başkanlığının ileride İHA saldırılarıyla birlikte anılacağını söyleyen Wirten,  İHA’ların tıpkı Guantanamo gibi insan hakları ihlallerinin sembolü haline geldiğin kaydetti. Wirten, son dönemde İHA’lara karşı ABD kamuoyunda büyük tepkiler oluşmasının nedenleri arasında özellikle 2011 yılında İHA’larla 3 ABD vatandaşının Yemen’de öldürülmesi ve New York Times’ın Obama’nın her hafta kurmaylarıyla yaptığı toplantılarda İHA’ların kimleri öldüreceği talimatını verdiğinin ortaya çıkmasına dikkat çekti.

CIA’nin infazı yapılacak kişilerin listesini hazırladığını ve son kararı her hafta Beyaz Saray’da yapılan toplantılarda Obama’nın verdiğini söyleyen Wirten, birileri tarafından bilinçli olarak sızdırılan bu bilginin Obama’nın popülaritesini önemli ölçüde olumsuz etkilediğini ifade etti.

İHA’ların saldırıları sonucu tam olarak kaç kişinin öldürüldüğünü belirlemenin olanaksız olduğunu sözlerine ekleyen Wirten, ancak bu konuda uzmanlaşmış güvenilir bir sitenin sadece Pakistan’da 371 İHA saldırısının yapıldığını ve 2 bin 500 ila 3 bin 500 kişinin yaşamını yitirdiği tahmininde bulunduğunu belirtti.

Öldürülenlerin sacede % 2’sinin Taliban veya El Kaida’nın üst yönetici kadrosu olduğunu söyleyen Wirten, yaşamını yitirenlerin çoğunu sivillerin oluşturmasına rağmen ABD’nin bu gerçeği inkar etmeye devam ettiğini dile getirdi.

ABD’nin dünyanın her yanında her ülkeden terörist olarak gördüğü insanları ortadan kaldırma hakkını kendinde gördüğünü dile getiren Wirten, uluslararası hukuku hiçe sayan yargısız infazların hiç bir biçimde kabul edilmemesi gerektiğinin altını çizdi.

Bu yılın başlarında The Guardian’da bir köşe yazarının İHA’ların nükleer silahlardan daha fazla Dünya barışını tehdit ettiğini yazdığını ve kendisinin de bu değerlendirmeye katıldığını ifade eden Wirten, şu anda 11 ülkede İHA’lar bulunduğunu ve bu ülkelerin de ABD gibi İHA’ları kullanması durumunda tam bir kaos yaşanacağına dikkat çekti.

ABD “LİBERAL İŞKENCE İDEOLOJİSİ”Nİ OLUŞTURDU

Prof. Matihas Gardell, Bush’un zamanında ABD’nin işkenceyi meşrulaştırdığını ve “Liberal işkence ideolojisi”ni oluşturduğunu belirterek ABD’nin işkenceyi iki kategoriye; diktatör ülkeler yapılan işkence ile liberal demokrasiler tarafından yapılan işkence diye ayırdığını ve kendilerinin zalimlik için diktatörlüğü korumak amacıyla değil, demokrasiyi korumak için bu yönteme başvurduklarını kamuoyunu inandırmaya çalıştığını söyledi.

Gardell, Obama’nın Beyaz Saray’da göreve başladığı ilk gün, Guantanamo’nun kapatılacağını, CIA’nın gizli cezaevi kurmasının yasaklanacağını, askeri mahkemelerin yerine sivil mahkemeler kurulacağını ve savaş esirlerine işkence yapılmasının yasaklanacağını söylediği zaman kendisinin de pek çok kişi gibi Obama’yı alkışladığını belirtti.  

Gardell, Liberal devletin temel değer yargılarını savunan birinin ortaya çıkmasının kendisini heyecanlandırdığını ancak Obama’nın işkenceyi yasaklamak yerine daha da yaygınlaştırdığını, askeri mahkemeleri ve Guantanamo’yu kapatmadığını belirterek tüm bunların kendisini hayal kırıklığına uğrattığını sözlerine ekledi.  

İSVEÇ HÜKÜMETİ HALA GERÇEKLERİ GİZLİYOR

Thomas Hammarberg, CIA’ye teslim ettiği iki Mısırlıyla ilgili İsveç’in Birleşmiş Milletler’in iki komitesine yanlış bilgi verdiğini belirtirken, aradan 12 yıl geçmesine rağmen olanların hala gizlendiğini dile getirdikten sonra ABD ve İsveç Hükümeti arasında o dönem yapılan tüm görüşmelerin açıklanması gerektiğini dile getirdi.  

İsveç Hükümeti’nin Parlamento Anayasa Komisyonu’na da sahte belgeler verdiğini hatırlatan Hammarberg, olanların ayrıntılı bir biçimde incelenerek rapor haline getirilmesinin zorunlu olduğunu söyledi. Guantanamo’da tutulan İsveç vatandaşı Mehdi Ghazali’ye uzun yıllar İsveç’in sahip çıkmaması ve İsveç’te yaşayan 3 Somalinin ABD’nin direktifiyle mal varlıklarına el konulması konusunda İsveç Hükümetinin sorumluluğunun araştırılması gerektiğini belirtti. Tüm bu olanların İsveç’in ABD’nin baskıları karşısında nasıl tutarsız davrandığını gösterdiğini belirten Hammarberg, aynı şeylerin bir daha yaşanmaması için olanlardan ders çıkarılması gerektiğini ifade etti.  

Hammarberg, “İsveç bu konuda yalnız değil. 11 Eylül saldırısından sonra CIA birçok ülkenin içinde yer aldığı bir ağ oluşturdu. İnsanlar tutsak edilerek Afganistan, Tayland ve Polonya’ya götürüldü ve sistematik olarak  insanlık dışı işkencelerden geçirildi. Guantanamo’da Halid Şeyh Mohammed 183 kez suya batırılarak infaz girişimine maruz kaldı” dedi. 2003 yılında Varşova’daki cezaevinin kapatılmasından hemen sonra Budapeşte’de gizli bir cezaevi açıldığını belirten Hammarberg, 3 yıl sonra buranın da kapatıldığını ve tutsakların Ürdün ve Fas ve Guantanamo’ya gönderildiklerini söyledi.

İŞKENCEYE ONAY VEREN DEVLET YETKİLİLERİ YARGI KARŞISINA ÇIKARILSIN

Olanların hem Avrupa Parlamentosu’nun komitesi hem de kendisinin başkanlık ettiği Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komitesi tarafından ayrıntılı bir biçimde tespit edildiğini belirten Hammarberg, ancak Avrupa Birliği’nin ve Avrupa Konseyi’nin konu hakkında hala sessizliğini korumasına dikkat çekti.

Hammarberg, ellerindeki bilgileri Polonya savcılığına teslim ettiklerini ve savcılığın soruşturma başlattığını ama aradan yıllar geçmesine rağmen soruşturmada herhangi bir ilerleme olmadığını belirtti. Çok üst düzeyde yetkililerin ABD ile suç ortaklığı yaptığı için davanın kapatılmak istendiğini dile getiren Hammarberg, aynı şeyin Romanya’da da yaşandığını ifade etti. Hammarberg, bu ülke yöneticilerinin ABD’yi kızdırmamak için CIA’ye boyun eğdiklerini, şimdi de olanların açığa çıkmasını engellemek için soruşturmaları sabote ettiklerini söyledi.

Tüm bu olanların açığa çıkarılması için uluslararası bir komite kurmanın zorunlu olduğunu söyleyen Hammarberg, işkenceyi onaylayan devlet yetkililerinin belirlenerek insan haklarını ihlal etme suçundan yargı karşısına çıkarılmaları gerektiğini vurguladı.

CIA’nin Avrupa ülkelerinin gizli servislerini teker teker eğemenliği altına aldığını belirten Hammarberg, tüm bunların terörizme karşı mücadele bahanesiyle 11 Eylül’den sonra gerçekleştiğine dikkat çekti. çekti.