Hatimoğulları: CPT'nin açıkladığı rapor dikkate alınsın

Barış için Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ile bir an önce diyalog kurulması gerektiğini söyleyen HDP Milletvekili Tülay Hatimoğulları, CPT'nin açıkladığı raporun dikkate alınması gerektiğini belirtti.

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'a yönelik tecrit devam ediyor. İmralı tecridine tepki gösteren HDP Adana Milletvekili Tülay Hatimoğulları, Öcalan'a yönelik tecridin dünyada eşi benzeri görülmeyen bir tecrit olduğunu vurguladı. Öcalan'ın tecrit edilmesinin çok ciddi siyasal anlamı olduğunu kaydeden Tülay Hatimoğulları, "Bir halkın önderinin içeride böyle bir muameleye maruz kalması aslında o halkı cezalandırmak ve o halkı bu muameleye maruz bırakmaktır. İmralı Adası’nı dünyada görülmemiş düzeyde yüksek güvenlikli cezaevine dönüştürdüler. Onun içinde bile disiplin suçu işleniyor adı altında tecrit içinde tecrit, aile ile görüşmeme, avukatlar ile görüştürmeme gibi cezalar veriliyor.

En nihayetinde Sayın Öcalan başta Kürt halkı olmak üzere birçok halk açısından da önemlidir; ortaya atmış olduğu tezler önemli tezlerdir. Ortadoğu coğrafyası açısından önemlidir. Bu tecridin elbette ki siyasal anlamı bugün mevcut iktidarın ağırlıklı bir şekilde gerek Türkiye gerek Ortadoğu içinde (Doğu Akdeniz, Libya, Suriye, Irak) savunduğu savaş siyasetinin aslında yansımasıdır. Çünkü burada halkların kendi özgürlüklerini açığa çıkaracak bütün mücadele dinamiklerinin üzerini örtmeye çalışan bir emperyalist anlayış var. Ne yazık ki Türkiye’de tarih boyunca bu anlayışa hizmet eden politikalar üretti.

40 yıldır Kürt özgürlük mücadelesi yürütülüyor ve bir sorun olduğu söyleniyor. Tırnak içinde bunu Türkiye devlet politikası olarak ‘terör’ diye lanse etti. ‘Terör’ kavramında halk yoktur, sivillere zarar verme vardır. Anlamları itibariyle bu kavramı uzatabiliriz. Ama bugün Kürt halkının vermiş olduğu kimlik mücadelesi, Kürt halkının kendi özerkliği, anadili, eşit vatandaşlık ilkesi bağlamında verdiği mücadele ortadadır. Buna hala ‘terör’ demeye devam edildiği sürece ne Türkiye halkları ne de bölge halkları barışa ve özgürlüğüne kavuşabilir" dedi.

HALKLAR HİÇBİR ZAMAN BOYUN EĞMEDİ

Türkiye'nin, Suriye’deki savaşın doğrudan bir ortağı haline dönmesinin sebebinin yayılmacı siyaset ve Rojava, Kuzey-Doğu Suriye’deki Kürtleri komşu olarak kabul etmeme olduğuna dikkat çeken Hatimoğulları şunları belirtti: "Sayın Öcalan’ın bu konudaki tezleri önemli. Sadece Türkiye'deki sol, sosyalist yapılar, ya da Kürt halk örgütlenmeleri değil bu tezler Ortadoğu’daki bütün halk örgütlenmeleri merakla izliyor ve araştırıyor. Demokratik Konfederalizmin Ortadoğu’yu içinde bulunduğu kaotik ortamdan çıkarması açısından ön açıcı olduğu değerlendirmelerini biliyoruz. Arap uzmanlar, Arap direniş hareketleri de bunu inceliyor ve izliyor.

İmralı tecridini bir yandan da bu tezleri o adaya sıkıştırabileceklerine inandıkları için yapıyorlar. Sayın Öcalan şahsında tecridin fikri tecrit etmek manasına geldiğini zannediyorlar. Ama öyle olmadığını basitçe bir Ortadoğu sahasına ya da Türkiye siyasal sahnesine baktığımızda bu tecridi sağlayamadıklarını görüyoruz. Türkiye, ağırlaştırılmış İmralı tecridi ile kendi hukukunu, anayasasını ciddi bir şekilde çiğniyor. Burada bir insan hakkı ihlali söz konusu aynı zamanda.

Bir insanın tüm özgürlüklerini cezaevinin içinde sahip olması gereken haklarını bile elinden almaya kalkışmak, başta Kürt halkı olmak üzere özgürlük talebi olan tüm halkların duygusunu, düşüncesini, ideolojisini cezaevine sıkıştırmaya çalışmak anlamını taşır. Türkiye ve Kürt Özgürlük mücadelesinin tarihine baktığımızda bu ülkenin solcu ve sosyalistleri ile Kürtler, tecride de 12 Eylül askeri cunta yönetimlerinin cezaevleri ve işkencelerine hiçbir zaman boyun eğmedi."

KÜRT HALK ÖNDERİ İLE BİR AN ÖNCE DİYALOG KURULMALI

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın esir olarak tutulduğunun altını çizen Hatimoğulları, şunlara dikkat çekti: "CPT’nin açıkladığı rapor dikkate alınsın. Bu ülkenin demokratikleşme yolundaki en önemli sorunu olan Kürt sorunun barışçıl ve demokratik yöntemlerle çözmek için Sayın Öcalan’ın fikirlerine ihtiyacımız var. Türkiye bir barış süreci deneyimledi. O süreçte ülkenin genelinde bir huzur, rahatlama olduğunu ve tüm halklara çok iyi geldiğini deneyimledik. Acil bir şekilde o sürece dönülmesi gerekiyor. Bu sorunun demokratik yöntemlerle çözülmesi için muhatabı olan Sayın Öcalan ile görüşmenin elzem olduğunu ifade edebilirim. Aksi takdirde Türkiye’de yaşayan bütün halklar olarak kaybediyoruz.

Bir an önce barışçıl ve diyaloğa dayalı siyaset için Sayın Öcalan muhatap alınmalı. Gerek CPT gerekse Avrupa insan hakları kuruluşlarından gelen görüşlerin dikkate alınmalı ve en önemlisi Kürt halkının önderi konumundaki insanın muhatap alınmasının barışa hizmet edeceğini düşünen bir yerden adım atılmalıdır. Bizim yürüttüğümüz demokratik mücadele programının üçüncü aşamasında ‘Savaşa karşı barış, tecride karşı özgürlük’ şiarıyla çıktık. Barışın ne kadar elzem olduğunu hele de bölgemizde savaş tamtamlarının sesinin yükseldiği bir dönemde ne kadar önemli olduğunu ifade ettik.

Tecride karşı özgürlükten kastımız halkın talebinin dikkate alınması. 3 aylık çalışma sürecinde Kürdistan’da Kürt halkıyla bir araya geldik. Türkiye’nin diğer halkları olan Çerkes, Laz, Arap, Türk halkıyla da bir araya geldik ve herkesin ortak talebi barış, huzur ve kutuplaştırıcı siyasetin son bulması ve eşit yaşam koşullarının oluşturulmasıydı. Yaptığımız tüm buluşmalarda bize böyle bir görev ve misyonun yüklendiğini gördük. Demokratikleşme anlamında birçok meselenin çözümü için değerli halklarımızın partimizden beklentisi buydu. Biz de kampanyamızla sınırlı olmayan bu şiar, bundan sonraki süreçte de çalışmamızın önemli bir parçası olacak."