Hollanda’da Kürt kadın aday seçimlere hazırlanıyor

Hollanda’da Mart ayında yapılacak seçimlere bir Kürt kadını daha aday oldu. Yeşil soldan aday olan sosyolog Serpil Ateş, özellikle Kürt seçmenlere sesleniyor. Yeşiller Partisi de Kürt haklarına ilişkin bir öneriyi kongresinde kabul etti.

Ateş ailesinin Avrupa’daki öyküsü de on binlerce Kürt aile gibi, sürgünle başlıyor. Sürgünün nedeni ise politik. Bu nedenle siyasete yabancı bir aile değil. Serpil Ateş’in babası 1970’lerin sonunda siyasi nedenlerle Hollanda’ya sığınmak zorunda kalmış. Serpil Ateş ve üç kardeşi ise Hollanda’da doğmuş.

Ateş, Türkiye’ye sadece 3 ila 4 kez ziyaret edebildiğini ve 2009’dan bu yana bir daha dönmediğini söylüyor. Ancak ailesi ve başkalarının acılarına tanık olduğunu, ülke hasretini onlarla birlikte yaşadığını ifade eden Ateş, her Kürt ailesi gibi siyaset içerisinde büyüdüğünü anlatıyor.

Ateş, “Her Kürt bir şekilde politize olmuş. Babam da devrimci kişiliğinden dolayı bizi böyle yetiştirdi” diyor.

Aynı zamanda sosyolog olan Ateş, profesyonel olarak siyasete atılma sürecini ise şöyle anlatıyor: “Aslında hep aktivist olarak öncülük yaptım. Özellikle Kürt sorununa ilişkin siyasetçilerle, gazetecilerle görüşerek durumu anlatıyordum.”

Dünyanın farklı ülkelerindeki kadın hareketlerine de destek olduğunu belirten Ateş, ilk olarak 2017 yılında Yeşil soldan teklif aldığını söylüyor.

Ateş, şöyle devam ediyor: “Bize katılmak ister misiniz dediler. Daha önce de bana bu tür öneriler geliyordu ancak kabul etmiyordum. Çünkü aktivist olarak daha fazla özgür olduğumu düşünüyordum. Ancak son teklifi değerlendirdim. Doğrusu, biz hep kapıları açmaya çalışıyorduk ve kimse istediğimiz gibi sesimizi duyurmuyordu. Bu şekilde kabul ettim ve 2018’de Lahey Belediye Encümeni olarak seçildim. Kuşkusuz kolay değil, Hollanda’nın en büyük kenti ve siyasetinin merkezi”   

NEDEN YEŞİLLER?

Ateş, neden Yeşilleri tercih ettiğini ise şöyle ifade ediyor: “Yeşiller eko-sosyalizme yakın olduğu için benimsedim. Ayrıca insan hakları konusunda, Ortadoğu konusunda, savunduğum çizgiye yakın olduğu için tercih ettim. Bununla birlikte IŞİD saldırıları ve Türk devleti Rojava’ya girdiğinde, bu konuları dile getirdiğimde bana tam destek verildi. Hatta Ortadoğu için strateji belirlememi istediler. Yazdım. Kısaca insan hakları ve eko-sosyalizm konusunda aynı çizgideyiz.”

GÖÇMEN POLİTİKASI

Göçmen politikası konusunda hükümeti eleştiren Ateş, mevcut hükümeti ve öncesini neoliberal olarak tanımlıyor. Ateş, şunları ifade ediyor: “Bunlar sağ eğilimli. Daha çok zenginlere hizmet eden bir politika izliyorlar. Hem kişisel olarak hem de parti olarak buna karşıyız. Göçmen kökenliler ya da başörtülü olduğu için insanlar dışlanıyorlar. İş bulmaktan ev bulmaya kadar ayrımcı uygulamalara maruz kalıyorlar. Tüm bunlar neoliberal sistemin bir sonucudur.”

GÖÇMENLERİ HEDEF ALAN POPÜLİST LİDERLER

Hollanda’da özellikle popülist liderler, 20 yıldır göçmenler ve Müslümanları hedef alan bir anlayışı geliştiriyor. Buna karşın, yabancıların nüfusun üçte birini oluşturduğu ülkede entegrasyon politikası gözlemcilere göre “iyi” işliyor. Hollanda da entegrasyon modelinin çok-kültürlülüğü ve hoşgörülü olmasından övünüyor. Ancak her seçimde olduğu gibi popülistler, üretilen “göçmen tehlikesi” üzerinde sörf yapıyor. Bunlardan biri Pim Fortuyn’du. Popülist lider Fortuyn, “Hollanda doldu, göçmen doldu, mülteci doldu” diyordu. Mayıs 2002’de Hollandalı radikal bir solcu tarafından öldürüldü. Fortuyn’un bıraktığı bayrağı aşırı sağcı Geert Wilders devraldı.  Wilders’ın 2006 yılında kurulan Özgürlük İçin Partisi (PVV), Hollanda’yı İslam’dan ve göçmenlerden arındırma siyaseti yürütüyor. Wilders özellikle Faslıları hedef gösteriyor.

Ülkede 4 milyon dolayında göçmen bulunuyor. 2019 verilerine göre yabancıların nüfusu yüzde 23,6’ya yükseldi. Bunların çoğunluğunu Türkiyeliler ve Faslılar oluşturuyor. Türkiyelilerin sayısı 409 bin, Faslıların ise 402 bin olarak ifade ediliyor. Her iki grubu Endonezyalılar ve Surinamlar takip ediyor. Peşinden Almanlar ve Polonyalılar geliyor.

AİLE YARDIMI SKANDALI

En son ülkede hükümetin istifa etmesine neden olan aile yardımı skandalı da en fazla yabancıları etkiledi.  Hükümetin onayı ile en az 26 bin aile, sosyal yardımlarda “sahtekarlık” yapmakla suçlandı ve aldıkları on binlerce euroluk sosyal yardımlar geri alındı. Parlamenterin yaptığı soruşturma ailelerin haksız yere suçlandığını ve mağdur edildiğini ortaya koydu. Bu uygulama, iflaslar, iş kaybı, boşanma gibi çok sayıda insanın hayatlarının altüst olmasına neden oldu. Daha ağırı da ilgili ailelerin önemli bir kısmının etnik kökenleri veya çifte vatandaşlıklarına göre belirlendikleri ortaya çıktı.

Skandalın ortaya çıkması ardından Ocak ortasında Mark Rutte hükümeti, seçimlere iki ay kala istifa etti.

Serpil Ateş de bu skandala dikkat çekerken, “Özellikle etnik kimliklere bakılmış” diyerek tepki gösteriyor. Ateş, “Onlar daha çabuk kriminalize ediliyor, ilkin onlara yönelme oluyor. İklim ve çevrenin yanında en fazla önem verdiğimiz konulardan biri bu” diye ekliyor. Ateş hükümetin istifasını ise “sembolik” olarak değerlendiriyor. Zira hükümet teknik olarak seçimlere kadar ülkeyi yönetmeye devam edecek.

AŞIRI SAĞCI YÜKSELİŞ

İç siyasetteki aşırı sağcı yükselişi değerlendiren Ateş, “Bu sadece Hollanda’da değil dünyanın birçok yerinde böyle bir eğilim var” diyerek, özellikle ABD’de Donald Trump yönetimi ve Kongre binasının Trump yanlıları tarafından basılmasını örnek gösterdi. DAİŞ’in çıkışının sağcıların işine yaradığına dikkat çeken Ateş, DAİŞ saldırılarının tüm Müslümanları hedef haline getirdiğini belirtti. Ateş, buna rağmen Hollanda’daki seçim sistemi nedeniyle Wilders’in iktidar olmasının mümkün olmadığını kaydediyor. Mevcut nispi temsil sistemi nedeniyle tek parti iktidarı da çok düşük bir olasılık. Ateş, “PVV daha önce de seçimlerden güçlü çıktı ama hiçbir zaman koalisyon görüşmelerine dahil edilmedi. Bu seçimler de de durum farklı olmayacak” diyor.

 TÜRKİYE SORUNU

Serpil Ateş, Türk devletinin baskıları ve oluşturduğu tehdit konusunda da görüşlerini ifade ederken, Avrupa’nın yaklaşımını eleştirdi.

Ateş, “Eğer Avrupa ve Hollanda sert bir sinyal vermek istiyorsa ekonomik bağlarını kesmeli” diyor. Ateş, Avrupa’nın ayrıca silah satışı ve silah üretiminde kullanılacak malzemelerin satışını da durdurması gerektiğini kaydediyor.

HOLLANDA TÜRKİYE’DE BİRİNCİ YATIRIMCI

Hollanda mevcut durumda Türkiye’de en fazla yatırım yapan ülke konumunda bulunuyor. Türkiye Merkez Bankası’nın verilerine göre Hollanda’nın Türkiye’deki doğrudan yatırımları 2002 ile 2019 arasında 25,5 milyar dolardı. Bu 18 yıl içerisinde Türkiye, yüzde 16’sı Hollanda’dan olmak üzere 160,6 milyar dolarlık doğrudan yatırım elde etti. Bu ekonomik sonuç, onlarca yıllık bir ortaklığın ürünü olarak gelişti.

YEŞİLLERİN KÜRT SORUNUNA YAKLAŞIMI

Yeşil solun Kürt sorunu konusundaki tutumunu sorduğumuzda Ateş şöyle yanıt veriyor: “Kürtlerin yanında yer alıyorlar. Hatta belki Hollanda’da bir ilktir, Yeşillerin parti programına Kürt sorunu da alındı. Kürtlerin haklarının korunması için bir öneri sunmuştum. Önerge desteklendi.”

23 Ocak’ta yapılan kongrede birinci kategoride değerlendirilen öneri, otomatik olarak kabul edildi. Öneride Avrupa Birliği ve Birleşmiş Milletler nezdinde “Kürtlere adil muamele” taahhüdünde bulunuluyor.

Ateş, “Parti temsilcileri de üyeleri de Kürt halkının haklarının kabul edilmesi gerektiğine inanan insanlar” diyerek bu desteği ifade ediyor.

KÜRT SEÇMENLERE ÇAĞRI

Yeni olmasına rağmen milletvekili listesinde 24’üncü sırada yer aldığını ifade eden Ateş, seçilmek için özellikle tercihli oyların rolüne dikkat çekiyor. Ateş, “Bu nedenle kendi halkıma sesleniyorum. Seçilmek için Hollanda genelinde 17 bin oy gerekiyor” çağrısında bulunuyor. Ateş’e göre Kürtler seçmen olarak Hollanda’da en az 30 ila 50 bin arasında oy potansiyeline sahip.