Köse: Emekçiler bu tabloya müdahale etmeli

HDP, İş ve Aş Buluşmaları’nın ikincisini İzmir'de gerçekleştiriyor. Eş Genel Başkan Yardımcısı Şaziye Köse, derinleşen yoksulluğa işaret ederek, "Emekçi sınıflar olarak bu tabloya müdahale ederek denklemi değiştirmek zorundayız" dedi.

HDP, İş ve Aş Buluşmaları’nın ikincisini İzmir'de gerçekleştiriyor. HDP Ekonomi Komisyonundan Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcısı Garo Paylan, Emek Komisyonundan Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcısı Şaziye Köse, Ekoloji Komisyonundan Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcısı Naci Sönmez, Sağlık ve Sosyal Politikalar Komisyonu Eş Sözcüsü Samet Mengüç ile milletvekilleri Serpil Kemalbay, Murat Çepni, Erol Katırcıoğlu ve Necdet İpekyüz’ün katılımıyla gerçekleşen buluşma öncesi heyet HDP İzmir İl Örgütünde basın açıklaması yaptı.

Eş Genel Başkan Yardımcısı Şaziye Köse'nin toplantıdaki konuşmasının öne çıkan bölümleri şöyle:

"Basın toplantımıza geçmeden, dün aşırı yağış nedeniyle bir sel felaketi yaşandı. Derelerin taşması sonucu birçok işyeri ve tarım alanı sular altında kaldı. Kısa süre önce yaşanan deprem sürekli devam eden sallantılar, kentlerin çarpık gelişmesi, depreme dayanıksız fahiş fiyatlarla dere yataklarına ve sulak havzalara yapılan binaların, dere yataklarını ıslahı gibi yaşanan bu felaketler aslında siyasi iktidarın insanı doğayı değil rantı öncelemesi ile alakalı. Tüm İzmir halkına geçmiş olsun diliyoruz. Ayrıca Menderes’te yaşamını yitiren iki insanımıza da Allah'tan rahmet ve yakınlarına başsağlığı diliyoruz. 

'ÜLKE EKONOMİSİNİ ÇÖKERTTİLER'

Bugün heyetimiz 'İş ve aş Buluşmaları' programını erteleyerek alanda olacak. Yakından incelemelerde bulunacağız ve sonuçlar çıkaracağız. İş ve Aş Buluşmaları Ekonomi  ve Ekoloji, Sağlık Politikaları Eş Genel Başkan Yardımcıları ve milletvekillerimiz tarafından yürütülmektedir. Bugün il yönetimimiz ve danışman arkadaşlarımız ile birlikte 3 günlük programı gerçekleştireceğiz. Birinci buluşmamızı Amed’de yaptık, ikinci durağımız İzmir. Bu çalışmalara bütün illerde devam edeceğiz. AKP ve Saray ekonomisi rejimi aslında ülke ekonomisini çökertti. 18 yılı aşkın süredir iktidarda olan AKP, yıllardır uyguladığı politikalarla ülkede her alanda krizler yaşanmasına sebep oldu. Türkiye bir kriz sarmalının içerisinde.

'İŞ VE AŞ HERKESİN SORUNU'

Bugün iş ve aş sorunu Türkiye’de yaşayan bütün halkların, emekçilerin, kadınların ve bütün toplumsal kesimlerin sorunudur.  Ama iş ve aş sorunu dediğimizde biraz açmamız gerekiyor. İş aş sorunu aslında güvencesizlik ve geleceksizlik sorunu, yoksunluk ve yoksulluk sorunu, vergi adaletsizliği sorunu, çiftçinin  esnafın iflas sorunu, gerçek ücretin düşüşü sorunu, yüksek enflasyon sorunu, gıda fiyatlarındaki artış sorunu, mutfak enflasyonu aslında. Barınma sorunu aynı zamanda. Borçluluk sorunu aynı zamanda, herkes borçlu. Bunun yanında azgın finans kapitalin akbabalar gibi insanların üzerine üşüştüğü haciz sorunu aynı zamanda. Cumhuriyet tarihi boyunca bu sorunlar hiç bu kadar yakıcı hale gelmedi.

Şüphesiz bu sorunlar pandemiden önce de vardır. Pandemi elbette daha da ağırlaştırdı, katmerleştrdi. Olağanüstü boyutlara çıkardı. Buradan doğal bir felaketmiş gibi bir yanılsamaya kapılmayalım. Pandemi sürecinde, bütün hükümetler ikilemle yüz yüze kaldı. Ekonomi mi insan mı? Ekonomi mi halk sağlığı mı. Türkiye’de ise bu ikilem böyle kurulmadı. Kar mı, rant mı, sermaye mi diye bakıldı meseleye. Çok net olarak iş başındaki rejim; rant, kar ve sermaye dedi ve halk sağlığını dikkate almadı. Sorunlar ağırlaştı ve azgınlaştı. Aslında başka bir açıdan bakıldığında halk onayıyla alınacak önlemleri rejim sermaye lehine kullandı. Tabiri caizse köpeksiz köyde değneksiz dolaşma olarak kullanıldı.

'KÜÇÜK ESNAF İFLASA SÜRÜKLENDİ'

Pandemi sürecinde sermayenin merkezileşmesi ve tekelleşmesi, küçük esnaf ve üreticiyi iflasa sürükleyerek hegemonya kurarak devam ediyor. Kapanan yer yok diyerek alay eden bir vurdumduymazlık var. Bu şuna benziyor aslında; geçmişte Fransa’da “Ekmek yoksa pasta yiyin”. Mesela daha önce karşımıza çıkan gıda krizinde esnafın üstüne zaptiye güçlerini sürmek, ki üç tüccarın işi demek, ama nakliye masrafların hiç dillendirmemek, otoyolların ve köprülerin ücretlerini hiç ağızlarına almamak. Bununla tamamen hedef şaşırtıyorlar, demagoji yapıyorlar. Market zincirlerinin fiyatları artırmış olmaları nedeniyle  rekabet koşullarına hiç değinmiyorlar, tarımın çökertilmesi dolayısıyla gıda krizinin kapımızda olduğu ıskalanıyor. Yani pandemiyi fırsata çeviriyorlar. Sermayeyi kayırma meselesi bir 5'li çete meselesi değildir. Aslında bütün sermaye bundan faydalanıyor. Halkın kendi içinden çıkan veya yerel yönetimlerin dayanışmacı örneklerini de engelliyorlar.

Burada 3 gün boyunca işçi emekçi kadınların, yoksul ve yoksunların sorun ve taleplerini dinleyeceğiz. Aslında bütün bu kesimlerin ve toplumsal muhalefetin dile getirdiği, bu sorunları biz icat etmiyoruz, bu talepler her gün her yerde dillendiriliyor aslında. Hemen sıralayalım. Asgari yurttaşlık geliri başta olmak üzere asgari ücretin vergi dışı bırakılması, pandeminin meslek hastalığı sayılması, KHK’lilerle işlerinden edilenlerin işlerine geri döndürülmesi, atanamayan ataması, TÜİK rakamlarının gerçek rakamlar olarak belirlenmesi ve sunulması, KYK borçlarının ödenmesi, çiftçilerin elektrik ve su borçlarının silinmesi, kredilerinin yapılandırılması, mazot gübre yardımları. Esnaf kasti olarak iflasa sürükleniyor, neden çünkü büyük işletmelerde çarklar dönerken esnaf kapalı. Bu politikalar derhal terk edilmelidir.

'SIKACAK KEMER KALMADI!'

Kapitalist sermaye birikiminin en fütursuz en azgın biçimi olan olan neoliberalizm, bu iktidar eliyle uygulanıyor ve sorunlar katmerleniyor. Dünya çapında kapitalist kurumlar tartışmaya açılmışken AKP, neoliberal politikalara tam gaz devam ediyor. Bir reformdur gidiyor son günlerde. Bundan önce de ekonomik reform vardı ama biz ezilenler emekçiler, işçiler, yoksunlar ve yoksullar ekonomik reform dendiğinde aklımıza tek bir şey gelir: Kemer sıkma ama sıkacak bir kemerimiz de kalmadı, işçilerin ihtiyaç duyduğu reform bu değil. Reform tartışmaları egemen sınıfların ilişki ve çelişkileri bağlamında dönüyor.

'EMEKÇİLER MÜDAHALE ETMELİ'

Biz emekçi sınıflar olarak bu tabloya müdahale ederek denklemi değiştirmek zorundayız. Çünkü bizim taleplerimizin zırnığı yok bu reformlarda. Başvurdukları tek konu kaynak yok. Kaynak var. Kaynakların tercihi politik tercih meselesidir. Elbette sarayın ve bütün iktidar beslemelerinin harcamaları ikinci, üçüncü maaş almaları bir meseledir ama bununla yetinilemez. Bir radikal vergi reformu. İki milyonerlerin vergilendirilmesi. Arjantin bunu yaptı. Bütçe kalemlerinin nereye harcandığı bunun denetlenmesi. Askeri ve güvenlik harcamalarının ortadan kaldırılarak barışçıl bir dış politikaya geçilmesi. Asla denetlenmeyen fonların örtülü ödeneğin bütçe içine alınması, halk sağlığı ve desteklemeler için kullanılması, ant gelirlerinin kamuya aktarılması, varlık fonu ve bütçe ayrımının ortadan kaldırılması.

Dün Ankara’da çeşitli olaylar izledik. Kod 29 ile işten atılan bir PTT işçisinin ben babayım baba çığlığı hepimizin kulağında. Yine işleri ellerinden alınan KHK’lıların, yine işten atılan binlerce insanın çığlıkları bizim kulaklarımızda. Biz bu çığlıklarla buluşmaya geldik İzmir’e. Bu buluşmalarımıza bütün illerde devam edeceğiz, çığlıklarımızı birleştireceğiz. Önerileri alacağız, dinleyeceğiz. Biz onlara önerilerimizi sunacağız. Bunu bir ortak mücadele programına çevirerek devam edeceğiz."