Koruculuğa direndi, madene gitti: Abdulbaki Aydın

Şirvan’daki göçük yirminci gününe girdi ve onlarca hayat yıkıldı.

Siirt’in Şirvan ilçesinde Ciner Holding Park Elektrik Üretim Madencilik Sanayi ve Ticaret A.Ş.’ye ait maden ocağında 17 Kasım gecesinde gerçekleşen toprak kayması sonucu, 16 işçi göçük altında kalmıştı. 
Heyelanın gerçekleştiği maden ocağında AFAD ekibi bulunmasına rağmen, arama kurtarma çalışmaları genel olarak göçük altında kalanların yakınları ve mesai arkadaşları tarafından gerçekleşiyor. Şev kayması sonucu 16 çalışanın göçük altında kalmasından bu yana 20 gün geçiyor ve hâlâ 4 işçi toprak altında. 

Bir yandan toprak altında kalan işçilerin ailelerinin acılı bekleyişi sürerken, diğer taraftan cansız bedenleri çıkartılmış maden işçilerinin yakınlarının dramı hakim.

Göçük altında kalan Siirt’in Eruh ilçesinin Cintepe köyünde ikamed eden 33 yaşındaki Abdulbaki Aydın’ın cansız bedeni bir gün sonra çıkartılmıştı. Aydın’ın  ailesi, Aydın'ın hikayesini ANF’ye anlattı.

ÜÇ ÇOCUĞU VARDI

Aydın’ın eşi Mukadder Aydın, eşinin maden ocağında bir yıldır kamyon şoförü olarak çalıştığını ifade ederek, "Eşim daha öncesinde köyden şehire toplu taşıma servis soförlüğü yapıyordu. Ancak köyümüzde koruculuk yapanlar hep koruculuk yapması için baskı yapıyordu ve yapmadığı için de dışlanıyordu. Bu yüzden artık köyde çalışamaz hale geldiğinden ekmek parası kazanmak için maden ocağında işe başladı.Tam bir yıldır bu maden ocağında çalışıyordu. Yaşanan bu faciada, çocuklarımız olan iki aylık Veysel, iki yaşındaki Vedat ve dört yaşındaki Elif yetim kaldı’’ diye konuştu.

‘ÇOCUKLARIM SANA EMANET’ DİYEREK ÜÇ DEFA VEDALAŞTI

Eşinin maden ocağındaki tehlike ve ihmallere çok değindiğini ve çoğu zaman "bir gün eve gelemeyeceğimden korkuyorum" dediğini dile getiren Aydın, şunları söyledi: "Eşim göçük meydana gelmeden iki gün önce izne gelmişti. Öyle ki, izni bitip işe döneceği gün bile işinin tehlikelerinden ve ihmallerinden bahsetti. Amirlerine bu durumları sık sık aktardığını ama hep baştan salındığını da söyledi. Ben de 'Gitme, evinde kal, aç kalalım ama o işte çalışma. Çocuklarımızın geleceği için, kendin, ailen için de olsa gitme' dedim. Üç defa kapıdan uzaklaşıp tekrar geri dönüp vedalaştı. 'Hiçbir baba daha bir aylık çocuğunu bırakıp da gitmek istemez ama mecbur olduğum için gideceğim. Çocuklarım sana emanet, kendine ve çocuklara iyi bak' dedi. Evden her ayrılışında canından can gidiyor ve üzülüyorduk."

ÇELİK: DEVLETİN KORUCULUK BASKISINA DİRENİYORDU

Toprak altında kalarak hayatını yitiren üç çocuk babası Abdulbaki Aydın’ın kayınbiraderi Mikail Çelik ise eniştesinin insancıl bir karakterde olduğunu belirtti. Çelik, şunları ifade etti:

"Eniştem yaşam felsefesiyle özel ve örgütlü bir insandı. Bir yandan devletin korucu olması baskısına karşı direniyor, öte yandan ailesini geçindirmek için hayat mücadelesi veriyordu. Onu çok sevdiğimden birbirimizle hep iletişim halindeydik. Hatta göçüğün meydana gelmesinden yarım saat önce bile telefonla konuşmuştuk. 2015’in Kasım ayında madende işe başlamıştı. Maden ocağındaki ihmalleri, tehlikeleri benimle de paylaşıyordu. Kendi şefleriyle de paylaştığını ancak amirlerinin denetlemek için gelenlerin durumu örtbas etmesi için ceplerine para sıkıştırıp müdahale ettiğini söylüyordu. Haziran ayındaki toprak kaymasından ve CİNER firması ile köylüler arasındaki para konusundan kaynaklı maden bir ay kadar kapanmıştı. Ben İstanbul’da kalıyordum ve eniştem yanıma gelip çalışacaktı. Tam işe başlayacağı günün öncesinde maden ocağından arayıp işe dönmelerini istediler. Ailesinden uzak kalmak istemediğinden döndü. Çocukları küçük ve hasta olduklarından eniştem hep gece vardiyasında, saat 19.00 ile 06.00 arasında çalışıyordu. Ayda dört gün izinleri olurdu. O bütün izinleri hep üst üste kullanıyor, 'ancak o şekilde çocuklarımla biraz zaman geçirebiliyorum' diyordu.’’