GÖRÜNTÜLÜ

Kuşaktan kuşağa bir direniş hikayesi: Bilge Ailesi

Her kuşaktan özgürlük mücadelesine şehit veren Bilge Ailesi ve Kurde Ana'nın hikayesi, Kürdistan’daki mücadelenin de hikayesi. Kurde Ana, "Kürdistan’ın anasıyım. Gerektiği sürece bedel ödemeye devam” diyor.

Kurde Ana (Bahar Bilge) Mardin, Derik’e bağlı Tilbisim köyünde dünyaya gelir. '60’yılların başında henüz çocuk sayılacak yaşta komşu köy Saadda köyünde kendisi ile aynı yaşlarda olan Abdulkadir Bilge ile evlendirilir. Kurde ana, Saada köyünde Hasan, Ramazan, Mehmet, Hüseyin ve Ekrem isimli çocuklarını dünyaya getirdiğini söylüyor, daha sonra ise eşi ve çocukları ile birlikte Nusaybin’e göç ediyor. Burada Zeynel Abidin, Libya ve Saadettin de dünyaya gelir. Eşi Abdulkadir’in bir yandan ticaret ile uğraşırken bir yandan da din adamı olarak hizmet verdiğini anlatan Kurde Ana, kendisinin de evde hayvan beslediğini ve aile ekonomisinin bu şekilde idame ettirildiğini belirtiyor. 

BİLGE AİLESİ APOCULUKLA TANIŞIYOR

Kurde Ana ve ailesi '70’li yılların sonlarına doğru artık ağırlığı her alanda olduğu gibi Nusaybin’de de hissedilmeye başlayan Apocu hareketle tanışıyor. O günleri anlatırken, "Bir sürü grup vardı, KUK’çular, Kawacılar, DDKD ve sonradan Apocular. Bu grupların içerisinde halkın bağrına bastığı, her alanda etkili olanlar Apoculardı. Eşim ve çocuklarım da herkes gibi Apocuların etkisine girmiş ve Apocu hareketin yanında yerini almıştı" diyor.

GAZETE SATAN ÇOCUKTAN KOBANÊ’NİN EFSANE KOMUTANLIĞINA 

Ailenin tüm fertleri, '80’li yıllar boyunca artık PKK olarak partileşen Apocularla ile birlikte Nusaybin’de aktif mücadele içerisinde yerini alıyor. Baba Melle Abdulkadir, özverili ve dürüst kişiliği ile Nusaybin’de Apoculuğun gelişmesinde önemli rol oynar. Kurde Ana, eşinin her zaman doğrunun yanında, haksızın karşısında olduğunu, bu özelliklerinin de onu Apoculara yaklaştırdığını ve büyük bir bağlılık içerisinde olmasını sağladığını kaydediyor. 
Bu yıllarda ailenin ortanca oğlu Ekrem, küçük yaşta olmasına rağmen PKK’ye ve mücadeleye olan ilgisi ile dikkat çeker. Ekrem, bir yandan okula giderken, okul dışında ise Irak’a gitmek için tarihi İpek yolundan geçen kamyonculara günlük gazete satarak aile ekonomisine katkıda bulunur. Kurde Ana'nın  “Sakin, çalışkan ve ve arkadaşlarına çok bağlıydı” sözleri ile anlattığı, küçücük bedeni ile gazete satıcılığı yapan çocuk daha sonraki yıllarda Kobanê’nin efsane komutanı Diyar Bagok olarak Kürt halkının tarihine ismini altın harflerle yazdıracaktı. 

ÖNCE EKREM, SONRA ZEYNEL ABİDİN YÜZÜNÜ DAĞLARA DÖNER

Artık, '90’lara gelinmiştir, Nusaybin başta olmak üzere PKK’nin yürüttüğü mücadele Kürdistan’da dalga dalga yayılmaya, Kürt gençliği mücadele saflarına akın etmeye başlamıştır. Mücadelenin her anına emek veren Bilge Ailesi'nin artık gençliğe adım atmış üyesi Ekrem, dağların yolunu tutar. Kurde Ana Ekrem’in katılımının ailede mücadeleye olan bağlılığı büyüttüğünü ifade ediyor. “Artık diğer kardeşleri de daha aktif katılmaya başladılar. Ekrem’in küçüğü olan Zeynel Abidin de artık katılma kararı vermişti” diye devam eden Kurde Ana, Zeynel Abidin’in de Ekrem’in katılmasından 10 ay sonra dağların yolunu tuttuğunu aktarıyor. 

AİLE JİTEM VE HİZBULLAH'IN HEDEFİNDE

Ekrem ve Zeynel Abidin’in katılımı ile birlikte Nusaybin’de artık Bilge Ailesi için yeni bir süreç başlar. Devlet tüm kirli savaş araçları ve çeteler ile Bilge Ailesi'ni kıskaca alır. Bu süreçte ailenin neredeyse erkek olan tüm fertlerinin Nusaybin’i terk etmek zorunda kaldığını söyleyen Kurde Ana, sadece eşi Melle Abdulkadir ve kızlarının yanında kaldığını anlatıyor. 

MELLE ABDULKADİR, ENSESİNDEN VURULUR

Nusaybin halkının, dürüstlüğü, yurtseverliği ve fedakarlığı ile takdir ettiği Melle Abdulkadir, iki oğlunun gerilla saflarına gitmesi ve diğerlerinin de evden ayrılmak zorunda kalması üzerine tek başına çalışmaya devam eder. 
Melle Abdulkadir, '94'ün Ağustos ayında akşamüzeri dükkanından çıkarak eve doğru yürümeye başlar. Kurde Ana, çok iyi anımsayamadığı için devamını büyük oğlu Hasan’dan dinliyoruz: “Babam dükkandan çıktıktan sonra yol üzerinde bulunan manavdan incir almak istiyor. İncir seçtiği sırada arkasından yaklaşan bir kişi babamı ensesinden vuruyor. Babam olduğu yere yığılarak burada şehit düşüyor."
Hasan Bilge anlatmaya devam ediyor: “Biz o zamanlar erkek kardeşlerim ile birlikte Nusaybin dışındaydık. Devlet aile dışında kimsenin cenazeyi defnetmesine izin vermiyor. Evde de erkek olmadığı için evin kadınları, kız kardeşim, annem, gelinler babamı mezarlıkta defnetmeye gidiyor. Babam uzun boylu, iri yapılı bir adamdı, ağırdı. Tam defin sırasında kadınlar daha fazla taşıyamadığı için cenaze ellerinden düşüyor. Yaşadığım sürece bu acıyı unutamam."

KURDE ANA, OĞLUNUN CENAZESİNE ULAŞAMAZ

Melle Abdulkadir’in şehit edilmesinin ardından Bilge Ailesi Nusaybin’i terk etmez. Kurde Ana orada ısrarla direnmeye ve yaşamaya devam eder. Kurde Ana henüz acısını yaşarken bu defa da gerilla olan oğullarından Zeynel Abidin’in şehadet haberi gelir. Ekrem’in ardından dağların yolunu tutan Zeynel Abidin, 1997 yılında Çukurca’da yaşanan bir çatışmada yaşamını yitirir. “Cenazesini çok aradım, Çukurca’ya gittim ama bulamadım” diyen Kurde Ana, eşinin acısının üzerine oğul acısı yetmezmiş gibi, bir de oğlunun cenazesine ulaşamadığını ve hâlâ Zeynel Abidin’e bir mezar yapamamanın acısını yaşadığını dile getiriyor. 

ARTIK CEZAEVİ KAPILARINDA DİRENİR

Bilge Ailesi ve Kurde Ana için mücadele etmek, bedel ödemek, direnmek artık bir yaşam biçimine dönüşüyor. Aileye yönelik baskıların devam ettiğini belirten Kurde Ana, çocuklarının Nusaybin’den Kızıltepe’ye göç ettiğini, kendisinin bir gelini ve kızı ile birlikte kaldığını aktarıyor. Kurde Ana'nın bir oğlu da bu süreçte tutuklanır. İstanbul’da üniversite okumaya giden Kurde Ana'nın bir diğer oğlu Hüseyin, burada tutuklanır. Hüseyin, örgüt üyeliğinden müebbet hapis cezası alır. Eşini ve bir evladını kaybeden, bir evladı gerilla saflarında olan Kurde Ana, artık bir başka evladı için cezaevi kapılarında direnişini sürdürür. Oğlu Hüseyin, 20 yılı aşkın süredir cezaevinde.

KURDE ANA KOBANÊ DİRENİŞİNDE YERİNİ ALIR

Kurde Ana, üç yıl önce kendisine bir telefon geldiğini söylüyor. Telefondaki sesi önce tanımaz. Sonrasını şöyle anlatıyor: “Telefondaki kişinin sesini çıkaramadım. Bana ‘Oğlun Ekrem’ dedi. Ne yapacağımı bilemedim, ağladım. Rojava’da olduğunu söyledi. Gidip görmek istedim ama imkan yoktu."
Yıllar sonra oğu ile konuşmanın sevincini yaşarken bir yandan da yanına gidememenin acısını yaşıyor. Kurde Ana 1 yıl sonra Kobanê sınırına geliyor. YPG Kobanê Komutanı olan oğlu Diyar Bagok (Ekrem Bilge), Kurde Ana'yı telefonla yine arar. Kurde Ana oğlu Diyar’ın kendisine telefon görüşmesinde, "Mutlaka direnmelisiniz, Kobanê’yi savunmak için ne gerekiyorsa hepimiz yapacağız" dediğini paylaşıyor. Eylül 2014'te başlayan DAİŞ saldırılarına karşı Ekim ayının ilk haftasında Diyar Bagok efsane bir direniş göstererek şehit düşüyor ve Bilge Ailesi Kürdistan Özgürlük Mücadelesi'nin yolunda bir ferdini daha yitiriyordu. 

HER KUŞAKTAN BEDEL ÖDEMEYE DEVAM ETTİLER

Kurde Ana, Diyar’ın şehadetinin ardından iki torunu Mazlum ve Harun’un yüzlerini Rojava’ya döndüğünü söylüyor. Mazlum Bilge ve Harun Demir, Kurde Ana'nın iki torunu, Diyar Bagok’un şehadetinden sonra Rojava’ya geçerek YPG saflarında yerlerini alıyor. Piling Bagok (Mazlum Bilge) ve Diyar Bagok (Harun Demir) Minbic’i özgürleştirme operasyonunda şehit düşüyor. Mazlum 3 Temmuz 2016 günü Harun ise hemen ardından şehit düşerken, Bilge Ailesi Kürdistan mücadelesine bir kuşağını daha feda ediyor.

KURDE ANA: KAZANACAĞIZ 

Kurde ana, torunu Mazlum’u kendi elleri ile büyüttüğünü ifade ederek, gözyaşları içerisinde, Kürdistan Özgürlük Mücadelesi'nde bedel ödenmesi gerektiği sürece bedel ödeyeceklerini vurguluyor. 
"Tüm Kürdistan gençliği benim çocuğum ve torunumdur. Bu mücadele mutlaka kazanacağız ve ödediğimiz bedeller boşa gitmeyecektir” diye ekliyor.