DİZİ II

Minbic nasıl yönetiliyor?

DAİŞ'in halen derin izlerini taşıyan Minbic'te özgürlüğün kazanılmasından sonra başlayan yeni dönemi de her adımda anlamak mümkün.

DAİŞ dönemindeki sessizleşmenin, korkunun yerini yaşamın canlılığı almış durumda. Çetelerin egemenliği sırasında kapanan iş yerlerinin hemen hemen tamamı yeniden açılmış. Çarşı pazarda bir canlılık var. Kentte en çok göze çarpan ise nargile satan yerlerin sayısının gün geçtikçe artması! Nargile satışları adeta patlamış durumda. DAİŞ öncesinde Minbic'te nargile satan birkaç yer varmış sadece; fakat şimdi DAİŞ'e tepki ve öfkeden olacak, çok daha fazla yer var.

Peki Minbic nasıl yönetiliyor?

Kentin özgürleştirilmesinin hemen ardından yapılan ilk iş, Halk Meclisi'nin devreye girmesi olmuş. Minbic Halk Meclisi, özgürleştirme hamlesinin daha başlangıcında, eş başkanlık esasına göre kurulmuştu. O dönemde meclis, çatışma alanlarından çıkan halkı karşılamış, ihtiyaçlarını karşılamaya çalışmıştı. Tişrîn'de ilan edilen kuruluş ardından Meclis üyelerinin, Minbic'e bırakalım girmelerini, yaklaşmaları ve DAİŞ tarafından yakalanmaları durumunda bile kafaları kesilebilirdi. Bu meclis, Minbicli yurtseverler tarafından sürgünde kuruldu; şimdi ise kentin yönetiminin merkez organı. Ayrıca sürgünde kurulan Minbic Halk Meclisi, şimdi Cerablus Halk Meclisi'ne ev sahipliği yapıyor.

Hamle tamamlandıktan sonra Halk Meclisi, merkezini Minbic'e taşıdı ve halkın yaşamını idame ettirebilmesi için çalışmalarına yoğunluk verdi. Yaptığı ilk işlerden biri ise okulları açmak olmuş.

Özgürlüğün ardından Minbic'te, şu kurumlar oluşturulmuş: Asayiş, Minbic ve Çevresi Halk Meclisi, Belediye, Ekonomi, Kadın Evi, Akademi, Enerji ve Su, Trafik, Ulaştırma, Kapı/Gümrük, Mahkeme, Eğitim, Sağlık, Yardım Kuruluşları Merkezi ve Yardım Dağıtım Komiteleri.

BELEDİYE BİRÇOK HİZMETİ VERİYOR

Özgürlük ardından açılan kurumlar arasında en aktiflerinden biri, Minbic Halk Belediyesi. Altyapıdan temel hizmetler olan su, elektrik ve temizliğe; hasar gören mekanların inşasından yol yapımına kadar birçok hizmet, bu kurumun alanına giriyor. Belediyenin yaptığı ilk iş, DAİŞ döneminde ve çatışmalarda zarar gören su şebekesi ve elektrik direklerinin onarılması olmuş. Eski sistemin onarılması zor olan bölgelerde de bir biçimde çözüm bulunmuş ve neredeyse her yere su ve elektrik ulaştırılmış.

Belediyenin ağırlık verdiği bir diğer çalışma, altyapı sorununun giderilmesi. DAİŞ hakimiyetinde ve 73 gün süren özgürleştirme hamlesi sırasında zarar gören altyapıyı onarma faaliyetleri, halen devam ediyor. En başta, kenti ikiye bölen dere yatağı üzerindeki, çatışmalar sırasında havaya uçurulan köprülerin yeniden yapımına başlanmış ve bu çalışma devam ediyor. Hamle sırasında DAİŞ, birçok köprüyü bombalı araçlarla yıkmış; bazı köprüler ise çetelerin geçişini engellemek için Koalisyon bombardımanıyla yıkılmıştı. Şu anda şehir köprüsüz ve ikiye bölünmüş durumda. Yoğun yağışlar başlamadan köprüler bitirilmeye çalışılıyor.

4 AYDA 2 BİN KİŞİ ASKERİ MECLİS’E KATILDI

Özgürleşme ardından en fazla rağbet gören kurum ise Minbic Askeri Meclisi olmuş. Ağır bedeller ödenen kentin özgürleştirilmesi süreci ardından meclis, halkların mabedi gibi olmuş. Bu 4 aylık zaman diliminde kentten 2 binden fazla kişi, Askeri Meclis'e katılmış durumda. Yenilerden üç tugay daha oluşturulmuş: Liva Tahrir Fırat, Liva Suxur Minbic ve henüz ilan edilmiş Suxur Şimal tugayları. Minbic'in öz kızları ve oğullarından oluşan bu tugaylar, kenti hem çete saldırılarından hem de çetelerin hamisi Türk ordusunun işgal girişimlerinden koruyor.

Askeri Meclis'e katılanların başında kentin Arapları geliyor. Onlar ardından Türkmenler ile DAİŞ'in baskılarıyla kentten kaçıp özgürlükten sonra geri dönen Kürtler ve Çerkesler...

Görüştüğümüz bütün Askeri Meclis savaşçıları, QSD ile YPG ve YPJ'ye minnettarlığını ifade etmekten geri durmuyor. Özetle diyorlar ki: "Her ne kadar şimdi kentte YPG/YPJ savaşçıları kalmamış olsa da biz savaşın, cesaretin, yiğitliğin nasıl olduğunu onlardan öğrendik. Onlar bize özgürleşmenin direnmekten geçtiğini öğrettiler. Onlar bize insanın toprağı, yurdu, vatanı için gözünü kırpmadan ölüme gidebileceğini gösterdiler."

DAİŞ TARAFINDAN EL KONULAN KİMLİK SORUNU ÇÖZÜLÜYOR

Minbic'te yeni yaşamın inşasında en fazla ihtiyaç duyulan şeylerden biri de kimlik. Çünkü DAİŞ, birçok insanın kimliğine el koymuş. Kendisine katılanlara kendi kimliklerini vermiş; katılmayanlar ise kimliksiz kalmış. Kentten kaçarken ise rejimden kalma Nüfus Müdürlüğü binasını içindeki kütük dosyalarıyla beraber ateşe vermiş. Minbic Halk Meclisi, bu sorunu gidermek bir geçici bir Nüfus Müdürlüğü kurmuş ve kimliği olmayanlara geçici kimlikler veriyor.

BİRÇOK MERKEZE RAHATÇA GİDİLEBİLİYOR

"Normal" bir kentte yaşayana tuhaf görünebilir ama Minbicliler için büyük gelişme bu!

ÖSO ile başlayıp Nusra ve DAİŞ'le devam eden çete hakimiyetleri sırasında Minbic'in en büyük sorunlarından biri de dış dünyayla hiçbir bağlantısının bırakılmamasıydı. Minbicliler, bırakalım uzak kentleri, yanı başlarındaki Cerablus ve Kobanê'ye bile gidemiyorlardı; izin yoktu. Artık her yere gidebiliyorlar. Halep'e, Şam'a, Ürdün'e, Lübnan'a... Bir Minbicli, nereye gitmek istiyorsa gitmekte özgür. Kentin özgürleştirilmesi ardından Halk Meclisi, otobüs ve minibüs terminalini yeniden faaliyete geçirmiş. Şu anda günlük olarak Cerablus, Efrîn, Kobanê, Girê Spî, Halep, Şam ve hatta Lübnan ile Ürdün'e kadar yolculuk yapılabiliyor. Terminalin yapıldığı yer ise DAİŞ döneminde "önünden bile geçilemeyen" Güvenlik Dörtgeni'nin önündeki saha. Bu hizmet, Minbic'in kapılarının dünyaya yeniden açılması anlamına geliyor.

EKMEK FİYATI DÜŞTÜ

DAİŞ, gittiği her yerde insanları kendine bağlamak, eleman kazanmak ve "Ensar" dediği grupları güçlendirmek için farklı politikalar izlemiş. Minbic'te izlediği politika ise, hayat pahalılığı... Kendi elemanlarına her türlü olanağı sunarken, kendisine katılmayan sivil halka artırdığı fiyatlarla hayatı giderek daha da zorlaştırmış.

Ekmek, şu anda Rojava'nın her yerinde 65 Suriye Lirası'na satılıyor. DAİŞ döneminde Minbic'te ise bir ekmek için 350-400 lira arasında ödemek gerekiyormuş. O da bulabilirsen... Minbic halkı, "DAİŞ döneminde ekmek altın gibiydi" diyor.

Diğer besin maddeleri için de aynı pahalılık geçerliymiş. Mesela şu sıralar domatesin kilo fiyatı 325 lira; DAİŞ döneminde 1000 liraya alınabiliyormuş. Mazot ve benzin bulmak da neredeyse imkansızmış. Halkın büyük bölümü, tarlalardan yenilen otları toplayıp satan yoksullardan alışveriş yaparak yaşamaya çalışıyormuş. Bir Minbicli, "Ekmek, sebze, mazot ve çarşıdaki diğer şeylere daha ucuza ulaşabiliyoruz, özgürleştiğimizi buradan da anlıyoruz" diye anlatıyor durumu.

16 BİN MÜLTECİYE KAPILAR AÇILDI

Minbic'ten on binlerle hesap edilebilecek kadar çok kişi işgal dönemlerinde topraklarından göç etmek zorunda kaldı. Kimi ateşin içi de olsa geldiği yere, Halep'e geri döndü; bazıları Türkiye'ye gitti. Bazıları ise Kobanê, Qamişlo ve Efrîn gibi Rojava kentlerine yerleşti. Minbic'in özgürleştirilmesi ardından ise birçoğu yeniden topraklarına döndü. Bazılarının evleri sağlam kalmıştı, yeniden yerleştiler. Evi kalmayanlar ise kendilerine yeni bir ev inşa etti ya da kiralık bir ev buldu.

Bir zamanlar zulümden kaçıp göç eden Minbicliler, şimdilerde mülteci kabul ediyor. Özellikle son birkaç ayda Bab ve civar köyleri başta olmak üzere birçok yerden Minbic'e 16 bine yakın insan geldi. Minbicliler, dertlerini çok yakından bildikleri bu insanları kucakladı. Evet, artık onlar zulümden kaçıp sığınan mülteciler değil, misafirlerini kentlerinde karşılayan özgür Minbicliler.

Minbic, 4 yıllık işgal, zulüm ve tecrit ardından artık özgür. Fakat bir sürü yarası var halen. Üstelik saldırılar da devam ediyor. Fakat buna rağmen kent halkı, yaralarını sarmak için yoğun çaba sarf ediyor. Minbicliler büyük çoğunluğu, yaşadıklarına halen "rüya" gibi bakıyor. Çünkü artık yıllar süren zulüm dönemindeki gibi ezan, bir korku işareti değil; insanlar zorla camiye götürülmüyor. Sigara ve nargile içmenin bile yasak olduğu günler geride kaldı. Kadınlar, kendilerini eve kapanmak zorunda hissetmiyor. Kavşaklarda günlerce aç susuz kafeslere konmuş ya da kafası kesilmiş insan yüzleriyle karşılaşmak zorunda değil kimse. İşyerleri kapanmıyor, akşam saatlerinden itibaren sokağa çıkma yasağı uygulanmıyor. İsteyen gece yarısından sabaha kadar sokaklarda dolaşabilir, özgürce gezintiye çıkabilir. Kadınlar ve erkekler, herkes istediği elbiseyi giyebilir, istediğini yiyip içebilir. Namaz kılmak, oruç tutmak, bir irade işi; isteyen yapar, isteyen yapmaz.

Minbicliler, halen şaşkın. Şaşkınlıklarından ve uzun süren baskı döneminin ardından gelen bu özgürlüklerden dolayı biraz ürkek de davranıyorlar. Ama şöyle bir yeni yaşamlarına baktıklarında bunun bir gerçeklik olduğunu da anlıyorlar.

Minbicliler ayrıca bu özgürlüklerin büyük bedeller karşılığında elde edildiğinin de farkına varmaya başlıyor. Birçoğu, "Şehitlere bu kadar değer verildiğini biz hiçbir yerde görmedik. Onlara verdiğiniz değerden de dolayı bizi bir daha bırakıp gitmeyeceksiniz" diyor.

KADINLAR YAŞAMIN HER ALANINDA

Kadınlar Minbic'te, DAİŞ döneminde de onun öncesinde de yaşamda fazla yer tutmuyormuş. Halep kültürünün etkisi olarak yorumlanıyor: Kentteki kadınlar, daha önce de kara çarşafla dolaşırmış. DAİŞ, bu hâli daha da ileriye taşıyarak kadınları adeta zindana hapsetmiş. Özgürlüğün ardından ise kadınlar, adeta yaşamın her alanına doğru akmaya başlıyorlar. Asayişten tutalım da Meclis'e, gümrüğe, eğitime, akademiye kadar her alanda kentin yeniden inşası için görev alan kadınları görmek mümkün.

Çarşı merkezinde yürürken kentin en işlek yeri olan pazar yerinin ortasındaki dörtyolda bir kadın trafik polisi gözüme çarptı. Yanımdakilere, "Daha önce, DAİŞ dönemi öncesi de dahil, böyle bir şey var mıydı burada" diye sordum. "Hayır, Minbic'te ilk defa bu dönemde kadınlar çalışma alanlarında yer alıyor" diye yanıtladılar.

Kadın Evi, kadınların yaşadığı sorunların çözümü ve özellikle DAİŞ, El Nusra gibi çetelerin uygulamalarından doğan psikolojik sorunların tedavisi için çalışıyor; bunun yanı sıra kimsesiz kalan ve erkek şiddetine uğrayan kadınlar için çözümler üretiyor.

ÇÖP SORUNU ÇÖZÜLDÜ

Belediyenin yaptığı bir diğer ise çöp sorununu çözmek olmuş. Kentin çöp sorunu, aslında rejim döneminden beri süre gelen, onlarca yıllık tarihi olan bir sorun. Rejim, son 20 yılda kentin çöp işlerini özel şirketlere ihaleyle vermiş ama yine de üstesinden gelememiş. Minbic Halk Belediyesi kolları sıvamış, kentin onlarca yıldır çözemediği çöp sorununu daha şimdiden yüzde 70 oranında çözmüş. Kent içinde ve çevresinde çöp temizleme faaliyetleri, aralıksız ve istikrarlı bir şekilde devam ediyor.

OKULLARIN YARISINDAN FAZLASI AÇILDI

Minbic'te DAİŞ döneminde okulların neredeyse tamamı kapatılmıştı; sadece DAİŞ'in açtığı "beyin yıkama, canlı bomba yetiştirme" merkezleri açıktı. Kentin özgürleştirilmesi ardından DAİŞ'in kapattığı 400 okuldan 250'si yeniden açıldı. Bu okullarda binlerce öğrenci eğitime başladı. Açılamayan 150 okul ise DAİŞ çetelerinin veya Türk ordusunun yakın olduğu, cephe hattındaki okullar.

Eğitim sistemindeki sorunların aşılabilmesi için yoğun çaba sarf ediliyor. Kentten göç eden öğretmenlerin bir kısmı geri dönmüş; ancak geri kalanının da dönmesi için halen çaba harcanıyor. Buna rağmen açık olan okullarda öğretmen sorunu da yaşanmıyor.