Boğaziçi kayyumu gençlerin duvarına tosladı

HDP’li Kenanoğlu, AKP’nin yeni kuşağı kendisine uydurmaya çalıştığını; fakat onların baskıyı kabul etmediğini dile getirirken Boğaziçi’nde yaşananların da bu yaklaşımın sonucu olduğunu söylüyor.

AKP’nin Boğaziçi Üniversitesi’ne atadığı kayyuma karşı hem okulda hem de Türkiye’nin birçok ilinde eylemler de iktidarın baskıları da devam ediyor. Fakat öğrenciler de eylemi savunan diğer kitleler de geri adım atmıyor. Eylemlerin başından bu yana gerek adliyede gerek öğrencilerin yanında yer alan isimlerden biri olan HDP Milletvekili Ali Kenanoğlu, yaşananların kayyum politikasının bir yönetme biçimi haline gelmesinin sonuçları olduğunu söylüyor: “HDP'li belediyelere kayyum atandığında bunun Türkiye'de bir yönetim biçimi haline geleceğini ve bütün kurumlara atanacağını zaten hep dile getirdik. Eğer yeterli tepki gösterilemezse bu durumun Türkiye'de bir yönetime haline dönüşeceğini de belirttik, uyardık. O dönem muhalefetten beklenen bir karşı duruş dile getirilmedi ve bugün iktidar bu politikasını hemen hemen bütün kurumlara uyguluyor.”

İLK OLARAK KHK’LAR İLE YAPTILAR

Üniversiteler kayyumun ilk olarak KHK'larla yapıldığını hatırlatan Kenanoğlu “Akademiyi çökerterek ve birçok öğretim görevlisini hukuksuzca atarak yaptılar bunu. Şu hali ile baktığımızda üniversitelerde bilimsel eğitimden söz etmek mümkün değil. Zaten Avrupa nezdinde sadece 3 üniversite dereceye girebiliyor Türkiye'de. Yaşadığımız şey bu kayyum politikalarının bir devamı, en son Boğaziçi'nde yaşanan durumun özeti de bu. Eskiden geleneklere göre bir şekilde bir seçim yapılır atama olurdu. Evet, o zaman da bazen ilk sıradaki kişi atanmaz ikinci, üçüncü sıradaki rektör seçilirdi, orada da bu tarz haksızlıklar yaşanırdı. Ama bunlar, seçim ihtimalini tümden ortadan kaldırıp atamaya yönelik bir yöntem getirdiler.”

HDP’li Kenanoğlu, üst düzeyde dillendirilmese de aslında her şeyin sadece cumhurbaşkanı tarafından belirlenmesi meselesinin 31 Mart yerel seçimlerinde de sıkça gündeme getirildiğini söylüyor: “31 Mart seçimlerinde zaman zaman şunu dillendiriyorlardır her ne kadar cumhurbaşkanı düzeyinde olmasa da daha alt düzeylerde; halk zaten cumhurbaşkanı seçti, belediye başkanı seçmeye ne gerek var, onu da cumhurbaşkanı atasın. Cumhurbaşkanının seçelim o bütün alanları belirlesin yönlü bir politik tutum vardı. Bu da kayyum politikasının bütün alanlara sirayet etmesi anlamına geliyor. Bizim de esas mücadele ettiğimiz konu buydu.”

GENÇLER TOPLUMUN DİĞER KESİMLERİ GİBİ KARŞILAMADI

Kenanoğlu, zamanında muhalefetin bu politikalara gereken sesi çıkaramasa da gençlerin bu anlamda çok daha kararlı olduğunu vurguluyor: “Boğaziçi kayyumu burada gençlerin duvarına tosladı. Gençler toplumun diğer kesimleri gibi karşılamadı kayyum politikasını. Boğaziçi köklü bir üniversite, gelenekleri olan bir yer ve öğrenciler bu anlamda dayatmayı kabul etmedi. Aynı zamanda tezini dahi başkasının makalesinden intihal yapmış birinin rektör yapılması bardağı taşıran damla oldu. Bu süreçte şuna tanık olduk, iktidardı çok düşmanca bir saldırıya geçti hem Boğaziçi hem de destek eylemlerine Ankara'da, İzmir'de, İstanbul'da. Destek eylemleri devam ediyor aslında onunla ilgili korkusu ikinci bir gezi eylemi çıkmasaydı. Bir yandan da gençlerin dinmeyen bir enerjisi var birçok yerde buna tanık olduk. Çünkü bu Z kuşağı dediğimiz gençlik de baskıyı kabul etmiyor. Çünkü bu gençliğin sanal ortamı da kullanması ile birlikte bizlere göre daha fazla alternatifi ve bilmeye yönelik daha fazla kanalı var. Haliyle tüm bunlardan kaynaklı ne kayyumu ne de dayatmaları kabul etmiyorlar. Zaten şahidiz günlerdir de tüm bu baskılara, zor kullanmaya rağmen eylemler bitmedi gençler geri adım atmadı.”

ERDOĞAN BU KUŞAĞI ANLAMAZ

AKP’nin sosyal medyada Z kuşağı diye tarif edilen kesimlere onlar eskileri bilmezdi diye kampanya başlattığını hatırlattığımız Ali Kenanoğlu “Asıl Erdoğan’ın bu kuşağı anlayabileceğini düşünmüyorum. Çünkü doğrudan baskı uygulamaya yönelik bir şekilde yaklaşıyor onlara. Kendisine uydurmaya çalışıyor ama bu mümkün değil. Dindar- kindar nesil de tutmuyor. Çünkü gençler bakıyor ki özgürlük alanları kısıtlı, öte yandan ekonomik çöküntü içinde bir gelecekleri yok. Aslında bu kuşak bambaşka bir dünyada yaşıyor, bunu anlamak lazım. Zaman zaman bizler, muhalefet milletvekilleri de onlarla bir araya geldiğimizde eleştiriler alıyoruz, yöntemlerimize, siyaset yapmak biçimlerimize dair. Şunu anlamalıyız bizden sonra dünya onlara kalacak, onlar yönetecek. O yüzden onları anlamalıyız.”