Erbaş: Topyekûn direniş hamlesini başlatıyoruz

HDP PM Üyesi Doğan Erbaş, 8 Şubat’ta başlatılacak kampanya için "Topyekûn direniş hamlesi başlatıyoruz" dedi. Erbaş, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'a tecrit ve zindan direnişinin kampanyanın önemli başlığı olacağını vurguladı.

Halkların Demokratik Partisi'nin (HDP) 8 Şubat’ta açıklanacak olan kampanyası ile ilgili HDP Parti Meclisi Üyesi Doğan Erbaş, ANF’ye değerlendirme yaptı.

Güçlü adımlar atılacağını söyleyen Erbaş, Türkiye’de demokratik ortamın sağlanması için partisinin önemli bir yerde durduğunu belirtti. Başlatacakları kampanyanın ‘Adalet’ üst başlığı ile şekilleneceğini vurgulayan Erbaş, ‘Tecrit, Açlık Grevleri, AİHM, Yoksulluk ve Kobanê Dosyası’ başlıklarının Türkiye ve Kürt halkı için büyük öneme sahip olduğunun altını çizdi.

‘FAŞİZME GEÇİLEN REJİM SÖZ KONUSU'

AKP-MHP iktidarının yeni rejim kurma çabasında olduğunu söyleyen Erbaş, bir demokrasi hamlesi yapacaklarını ve şunları kaydetti:

"Dört ay sürecek bir kampanyanın başlangıcını yapacağız. Yeni bir siyasi ve demokrasi hamlesi yapmak istiyoruz. Son 4-5 yıldır darbe ile mücadele adı altında zaman zaman tek adam dense de aslında ittifak olan AKP-MHP bloku yeni bir rejim inşa etmeye başladı. Bu yeni proje hem toplumsal hem siyasal muhalefeti ortadan kaldırmak, kendi deyimleriyle de yerli ve milli bir muhalefeti oluşturmak gibi bir yeni rejim. Her türlü farklılığı reddeden, ötekileştiren, kutuplaştıran gerginliğe dayalı bir atmosferle bugüne kadar geldik. Türkiye’de dışarıda savaş ve işgal hatta ilhak; Efrîn’de olduğu gibi, içeride de muhalefeti bitirmeye yönelik sert, faşizmin daha da kurumsallaştığı, faşizme geçildiği bir rejimin inşası söz konusu. Bunu adım adım örüyorlar. Son günlerde, özellikle de bir iki aydır her zamankinden farklı saldırdılar. Boğaziçili öğrencilerde, Birleşik Mücadele Güçleri’nin açıklama yaptığı sırada da gördük. Bir gösteriyi, basın açıklamasını engellemek için büyük bir kin, nefret ve öfkeyle yok etmeye yönelik, gözaltına alırken işkence eden bir kolluk gücü var ortada. Milletvekillerimiz bile yerlerde sürüklendi ve gözaltına alınmaya çalışıldılar.”

‘DİRENİŞ HAMLESİNİ 4 AY SÜREYLE YOĞUNLAŞTIRACAĞIZ'

Özellikle HDP’ye yönelik saldırıların birçok koldan yapıldığına dikkat çeken Erbaş, şöyle devam etti:

“Tüm toplumsal ve siyasal muhalefete topyekûn bir saldırı söz konusu. Saldırıların odağında ise partimiz var. İktidar tarafından partimize yönelik görsel ve yazılı medyada yalana, demagojiye dayalı linç, karalama ve hedef gösterme kampanyası yürütülüyor. Bu kampanya diğer taraftan da yargı eliyle yürütülüyor. Geçmişte hiç olmadığı kadar hukukun askıya alındığı, yargının siyasallaştığı, iktidar politikalarının uygulanmasında bir araç haline geldiği günlerden geçiyoruz. Bu da en fazla bizim partimize yönelik saldırılarda kendisini ortaya koyuyor. Kapatma davası tartışmalarını bir kenara bırakalım zaten fiilen kapatmadan da beter etme, çalıştırmama durumu var. Bir yıl içinde gençlik örgütümüzden 160 arkadaşımız, ajanlaştırma tehditleriyle, şehirlerde güpegündüz kaçırıldı. Daha iki gün önce Ankara’da 2 genç kadın meclisi üyemiz kaçırıldı. Partimizin kuşatıldığı, tümüyle yok edilmeye çalışıldığı bir ortamda bu saldırılara bir cevap verme gereği duyduk. Bütün saldırılara karşı 4 ay süreyle demokratik, sivil bir direniş ortaya koyarak, halkların ortak gücü ile yeni bir hamleyle etkinlikler yapacağız. Aslında 1 Haziran 2020'de bir hamle başlatmıştık. Bir bakıma onların devamı olan topyekûn direniş hamlesini 4 ay süre ile çalışmalarımızla yoğunlaştıracağız.”

‘TECRİT KAMPANYAMIZIN ÖNEMLİ AYAĞI OLACAK'

Cezaevlerinde başlatılan açlık grevleri ve tecridin kampanya için önemli başlıklar olduğunu söyleyen Erbaş, şunları söyledi:

“Açlık grevlerinin neden başladığını biliyoruz. Sayın Öcalan üzerinde uygulanan mutlak ve işkence sistemi haline gelmiş tecridin kaldırılması ve hak ihlallerine karşı böyle bir direniş başlatıldı. Cezaevlerinde bugünlerde yine çok özel bir ihlal de var. Tahliye edilmesi gereken kişiler gözlem kurulları ile infaz süreleri yakılarak cezaevinde tutulmaya devam ediliyor. Cezaevleri ölüm evlerine dönmüş durumda. Açlık grevi ve tecrit kampanyamızın önemli bir ayağı olacak. Tecridin neden uygulandığını, neden kaldırılmadığını, tecridin sonuçları neler olduğunu, sadece Kürt halkını değil tüm Türkiye toplumunu neden ilgilendirdiğini anlatmaya çalışacağız. Tecrit edilen sadece Sayın Öcalan değil, Kürt halkının iradesidir. Tecrit, Türkiye’de bir yönetim sistemi, iktidar tekniği haline geldi."

‘ABDULLAH ÖCALAN’IN ÖZGÜRLÜĞÜ KONUŞULMALI’

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın artık özgürlüğünün konuşulması gerektiğini belirten Erbaş, Nelson Mandela örneğini hatırlatarak, şöyle dedi:

“Bugünlerde Sayın Öcalan ile ilgili uluslararası kimi gelişmeler de var ve önemli buluyoruz. İtalya’da üç sendika tarafından Birleşmiş Milletler'e ‘Sayın Öcalan’a Özgürlük, Türkiye’ye Adalet ve Barış’ başlıklı bir mektup gönderildi. Yine İtalya’da akademisyenler bir bildiri kaleme almışlar, İngiltere’de de yapılan kampanyalar var. Tıpkı Nelson Mandela örneğinde olduğu gibi Sayın Öcalan’ın da cezaevinde tutulmasına rağmen kendi halkı başta olmak üzere Türkiye ve Ortadoğu halkları için barış üzerine sürekli düşündüğünü ve bu konuda önemli görüşler ortaya koyduğunu gören çevrelerin sayısı her geçen gün artıyor. Dolayısıyla Sayın Öcalan’ın özgürlüğünün zamanının geldiği, artık özgürleşmeli diye bir kampanya var. Konuyu bu açıdan da ele alacağız. Birkaç gün sonra 15 Şubat, Sayın Öcalan’ın Türkiye’ye kaçırılarak korsanvari bir şekilde getirildiği tarihin üzerinden 22 yıl geçmiş olacak. Sayın Öcalan’ın sağlık ve güvenlik koşullarının düzeltilmesini öncelik olarak ele alacağız. Ama bunu da aşan, cezaevinde tutulduğu süreye bakarak artık Sayın Öcalan’ın özgürlüğünün de konuşulması gerektiğini, uluslararası kurumların da kararı olduğunu kampanyamız süresince işleyeceğiz."

AİHM KARARI

AİHM’in Demirtaş ile ilgili kararının tüm tutuklu ve tutuksuz yargılananları ilgilendirdiğini belirten Erbaş, Kobanê dosyasının neden AİHM kararından sonra hazırlandığını da şu sözlerle anlattı:
“22 Aralık’ta Selahattin Demirtaş ile ilgili AİHM’in verdiği bir karar var. Türkiye’nin son 4-5 yıllık hikâyesini hukuk ve yargı alanında yaşanan kumpasların, hilelerin, darbeci hukuk pratiğinin ve anlayışının mahkûm edildiği, Sayın Demirtaş şahsında ama tüm tutuklu ve tutuksuz yargılananları ilgilendiren bir karar. Türkiye’nin kendi iç mevzuatı gereği ve imzaladığı uluslararası sözleşmeler gereği bu kararın bir an önce uygulanması, Sayın Demirtaş’ın serbest bırakılması, tutuklu olan rehin olarak tutulan tüm arkadaşlarımızın serbest bırakılması gerekiyor. Bu kararın uygulanması için bütün toplumu ve siyasal muhalefet ile odaklaştıracağız. AİHM kararının çıkmasıyla beraber iktidar tarafından bir panikle alelacele, Türkiye’de hiç görülmemiş bir hızla bir iddianame ortaya kondu. Kobanê davasının 26 Nisan’da duruşması başlayacak. Bu dosya AKP-MHP iktidar bloku tarafından köpürtülerek, gerçekleri tersyüz ederek, çarpıtarak, düpedüz yalan söyleyerek karalama kampanyasının ve belki de kapatma davasının bir argüman olarak kullanacağı bir dosya.”

‘EKONOMİDE DE ADALET’

Adaletsizliğin birçok soruna yol açtığını söyleyen Erbaş, artan yoksulluk ile ilgili şunları belirtti:

“Kampanyamızın temel başlığı adalet. Türkiye adaletsizliklerin bütün bu sorunlara yol açtığını, derin bir adaletsizlik ikliminde yaşadığımızı, adaletsizliğin aynı zamanda yoksulluğa yol açtığını da vurgulayacağız. Özellikle pandemi ile birlikte günlük yaşamda olumsuz sonuçları daha fazla görülse de aslında uzun yıllardır Türkiye’de iktidarın siyasal tercihi olarak çok geniş yığınların aleyhine işleyen bir ekonomik paradigması var. Adeta sıradanlaşan, haber değeri bile taşımayan intiharlar var; aş ve iş yazan mektuplar bırakarak genç insanlar intihar ediyorlar. Dolayısıyla tecridin kaldırılmasında, Kobanê davasında, AİHM kararında adalet olduğu gibi ekonomide de adalet teması olacak. Yoksulluğu teşhir ederek bu konuda emeğe dayalı adil ekonomi tezimizi işleyeceğiz."

‘HDP, ANA MUHALEFET PARTİSİ’

Erbaş, siyasal muhalefeti, iktidarın yedeğine düştüğü gerekçesiyle eleştirerek, partisinin ana muhalefet rolünü oynadığını ifade etti. Erbaş, şöyle konuştu:
“AKP-MHP hegemonik bir siyaset izliyor. Tahakkümcü, farklılıklara tahammül etmeyen, sorunun tarafı olanla müzakere etme yerine kendi bildiklerini dayatan tek sesli bir yönetim sistemi.  Fakat siyasal muhalefette çoğu zaman iktidara güç veren, iktidarın yedeğine düşün bir pozisyondadır. Kürt sorunu başta olmak üzere Rojava’ya yönelik tezkereler, Güney Kürdistan’a yönelik tezkereler gibi konularda şu ya da bu nedenle iktidarın yedeğine düşüyorlar. Çoklu krizin olduğu bir dönemde bile beklenen performansı gösteremiyorlar. Bu tabloda HDP ana muhalefet rolünü oynuyor. Klasik ulusalcı milliyetçi ve siyasal islamcı iki blok aslında arasında HDP hem tarihsel geleneği hem  de güncel önerileri doğrultusunda bir ana muhalefet rolünde. İktidarın tüm bu yürüttüğü kampanyalara ve muhalefetin de yer yer dışlamasına rağmen biz güçlenerek yolumuza devam ediyoruz. Kapatma tartışmaları bizi çok ilgilendirmiyor. Önemsiz görmüyoruz, yargı üzerinde güçleri var. Ama şuna eminim, halkımızın öz gücüne dayanan bir siyasal hareket, kapatma ve benzeri tartışmalarla zayıflatılamaz."

‘TOPLUMSAL MUHALEFET İLE BİRLİKTE HAREKET ETMEK İSTİYORUZ’

HDP’siz bir siyaset ortamının mümkün olamayacağını da ekleyen HDP Parti Meclisi Üyesi Doğan Erbaş, diğer muhalefet partileriyle yapılan görüşmeleri de şöyle değerlendirdi:
“HDP mevcut siyasal tabloda çok önemli bir yere sahip. Bunu iktidar da muhalefet de görüyor. HDP, bütün bu saldırılara, kapatma davası tartışmalarına rağmen halklardan aldığı güçle yoluna devam edecektir. Biz tabii ki toplumsal muhalefetle birlikte hareket etmek istiyoruz ve kampanyayı bu şekilde yürüteceğiz. Fakat bizim birlikte hareket etme ısrarımız yanlış anlaşılıyor. Erken seçim olur mu olmaz mı bilmiyorum, ama bizim seçim ittifakına ihtiyacımız yok. Tek başımıza seçimlere girmeye karar vermiş olan bir partiyiz. Fakat biz Türkiye’de ağırlaşmış sorunların sadece HDP ile değil de sistemden rahatsız olan katılımcı ve özgürlükçü bir anayasadan yana olan tüm toplumsal ve siyasal kesimlerin bir araya gelmesinin daha iyi olacağını gördüğümüz için bu temasları sıklaştırdık."